Genelkurmay Başkanlığına 2 ay kala Kara Kuvvetleri Komutanı (KKK) Namık Kemal Ersun, silah zoruyla istifa ettirilmeseydi, TSK NATO’nun dolayısıyla ABD’nin çıkarları için değil; ulusal çıkarlar için savaşan bir ordu olacak, daha sonra darbeye gerekçe gösterilecek olayların önü alınacak, silahların değil; fikirlerin üstünlüğü tartışılacaktı, insanlar değil; fikirler ölecek, Ülkücü, Devrimci, her fraksiyondan Komünist, milli Görüşçü, Cemaatçisiyle bambaşka bir Türkiye olacak, Darbe’den önceki ve sonraki acılar yaşanmayacaktı. Binlerce insan hayatını kaybetmeyecek, PKK gibi terör örgütleri olmayacaktı. ‘Rayından çıkan demokrasiyi rayına oturtmak için yapıldığı’ iddia edilen ‘12 Eylül Darbesi aslında ‘Kıbrıs Barış Harekatı’yla Amerikan rayından çıkan orduyu tekrar Amerikan rayına oturtmak içindi.
Zamanın Başbakanı Demirel, 1. Ordu Komutanı Adnan Ersöz ve arkadaşlarına N.K. Ersun’u kurban verdi, ama A. Ersöz’ün KKK olmasına karşı çıktı, Cumhurbaşkanlığına 2 ay sonra Genelkurmay Başkanı olacak KKK için, 3. Ordu Komutanı Ali Fethi Esener’i önerdi.
Cumhurbaşkanı F.Korutürk Esener’i, Demirel de Ersöz’ü kabul etmedi. Restleşmeler sürerken Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın süresi bir yıl uzatıldı, bir yıl sonrasının Genelkurmay Başkanı olacak KKK’na Esener ve Ersöz atanamayınca, yaşları dolduğu için 1977 Ağustos’unda emekliye sevk edildiler.
(Bilerek veya bilmeyerek CIA tarafından kullanılan Solcu 1. Ordu Kom. Adnan Ersöz, TSK’yı Amerikanlaştırma projesindeki görevini tamamlayarak emekli olmuş oldu. İbret alınmadığı, aynı şey yapılarak farklı sonuç beklendiği için, 20 yıl sonra ‘28 Şubat Süreci’nde de aynı rolü, yine Solculuğuyla bilinen Gen. Kur. 2. Başkanı Doğu Aktulga üstlendi…
Kader mi CIA mı akılsız Solcu generaller mi; birileri ağlarını Evren için ördü. Evren 1974’te KKK Den. Kur. Baş. getirilince çok üzülmüş. ‘Kıta jargonuna’ göre; yol göründü ben emekli olurum demişti. Zamanın Gen. Kur. Başk. Faruk Gürler, ‘yükseleceksin, seni buraya mahsus seçtim’ dediğinde, inansa da daha sonra Ege Ordu Komutanlığına atanınca, ‘Bu sefer yolun sonu gerçekten göründü’ dedi.)
Ersun’un zorunlu, Esener ve Ersöz’ün yaş haddinden emekliliğinden sonra en kıdemli olan Orgeneral Kenan Evren, beklenmedik gibi görünse de aslında beklendik bir biçimde 5 Eylül 1977 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı, 6 ay sonra da Genelkurmay Başkanı oldu.
Kenan Evren’in Genelkurmay Başkanı, Ecevit’in başbakan olmasıyla terör tırmanışa geçti. Ecevit’in sandıktan alamadığı; satın aldığı milletvekilleriyle kurduğu hükümet döneminde üniversiteler, fabrikalar, sokaklar savaş alanına döndü.
Her şeyin yokluğu çekilirken silah fiyatları üçte birine indi. Çatışmalarda kitlesel ölümler yaşanmaya başladı. Maraş’ta iç savaşa dönen olaylara müdahaleye ‘gücümüz yetmez’ diyen Kenan Evren, olaylara 5. gün müdahale edebildi. Daha sonra benzer olaylar Çorum’da yaşandı, yine geç müdahale etti. Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Diyarbakır gibi şehirlerde sıkıyönetim olmasına rağmen güvenlik güçlerinin bile giremediği kurtarılmış bölgeler oluştu, kan oluk gibi aktı. Asker, müdahale etmiyor, can ve mal güvenliğini sağlamıyor, sıkıyönetim bölgelerinde polisi etkisiz kılıyordu. Fatsa’da jandarma karakolunun önünde şehirlerarası yol kesiliyor, yolcular indirilip kurşuna dizilirken asker seyrediyor, kimse sorumlu tutulmuyor.
Evren yangınlara müdahale etmeyen veya müdahaleyi geciktirerek can kayıplarına sebep olan, görevden alınamayan ve yangınlardan belediye başkanını sorumlu tutan bir itfaiye müdürü gibi genelkurmay başkanlığı yaptı.
Sadece bir yerde işe yaradı. Ecevit’in Nevşehir’de bir cenazeyi üç saat süren bir şova dönüştürmesi sonucu on binlerce kişi korteji kuşatma altına aldı. Ecevit ve yanındakiler valiliğe sığınmak zorunda kaldı. Evren, sıkıyönetim bölgesi olmadığı halde Nevşehir’e Kayseri ve Bolu’dan komando sevk etti, halkın alkışları arasında komandolar paraşütleriyle inerken kimsenin burnu kanamadan sorun halledildi. Bu olay, Evren’in 12 Eylül’den sonra sağladığı asayişi 12 Eylül’den önce de sağlayabileceğine örnektir. Sıkıyönetim dışındaki bir bölgeye kimseye sormadan müdahale edebilirken, sıkıyönetim bölgelerine müdahale için ‘ yetkimiz yoktu’ demesi gerçekleri çarpıtmaktır.
Ecevit, Demirel ve Türkeş, Evren’e ‘Yasa istiyorsan çıkaralım, silah istiyorsan alalım, para istiyorsan verelim’ derken, Evren ‘bizi siyasete çekemezsiniz’ diyordu. Terörün zirve yaptığı 1978’de darbe yapılmayıp da 80’de yapılmasını eleştirenler, ‘78’de yapılsaydı iyi olurdu’ demiyorlar. Darbenin gerçek gerekçesinin terör olmadığını söylüyorlar, ‘gerçek sebep terör olsaydı o zaman yapılırdı’ diyorlar. Bunun dışında; darbe ne zaman ve kim tarafından yapılırsa yapılsın yanlıştır ve karşı çıkılmalıdır.
YARIN: Türkiye, 12 Eylül 1980 Telefonlar kesildi, sokağa çıkmak yasaklandı. ABD Başkan J.Carter, ‘Bizim çocuklar yönetime el koydu’