Amaç; ne yeni yaralar açmak ne de mevcut yaraları kanatmaktır. Amaç işini doğru yapanları takdir etmek, yapmayanlardan da hesap sorulmasını sağlamaktır. Basın ve canlı kurtarma ekipleri ilgiyi ve umutları diri tutar. Onlar afet bölgesinden çekilince, kamu görevlileri de yavaştan çekilir; ilgi azalır, bölgeye derin bir sessizlik ve hüzün çöker, halk acısıyla baş başa kalır. Binalarda sönen yangın yüreklerde tam da o zaman yanmaya başlar.
Enkazlarda canlı kurtarma çalışmaları sürerken, hemdert; dert ortağı; başkasının derdiyle dertlenmenin böylesi görülmedi. Kurtarma ekipleri kendi canlarını tehlikeye atarak günlerce zor şartlarda arama kurtarma çalışmalarını sürdürürken, yurt içinden ve dışından yüzlerce TV kanalı ve binlerce radyoda ortak yayınla depremzedeler için bağış kampanyası düzenlendi.
Çocuklar kumbaralarını patlattı, öğrenciler okul harçlıklarını gönderdi, milyonlar, milyarlar havada uçuştu, dakikada 60 bin SMS gönderildi. SMS yoluyla toplanan para yarım milyarı buldu. Maaşını verenlerin yanında kredi çekerek yardımda bulunanlar da oldu.
Kısa sayılacak bir sürede sinema, sahne ve TV dünyasının öncüleri 115 milyar, 146 milyon lira topladı. Her meslekten, her görüşten insanlar adeta kenetlendi. Tarih boyunca büyük acılar yaşayan Türk milleti, her zaman olduğu gibi kendi yaralarını yine kendisinin sarabileceğini gösterdi..
Kurtarma ekipleri kadar başarılı sınav veren basın mensuplarını canı gönülden kutluyorum. Van/Muradiye (1976), Muş/Varto depremleri, Trabzon/Maçka (1987) heyelanında aktif görev aldım İsviçreli kurtarma ekibinin çevirmenliğini yaptım.. Şimdi TRT haberlerini sunan Fuat Kozluk’lu Maçka’da Hürriyet veya Milliyetin muhabiriydi. O zaman satılmayan gazeteler kese kağıdı yapıldığı için, Kozluklu’ ya ‘Bay Kese Kağıdı’ denilerek şaka yapılıyordu.
Yaklaşık 50 yıldır deprem ve benzeri felaketlerde kusursuz görev yapanların başında basın mensupları geliyor. Onlar dertlere derman, derman olamadıklarına tercüman, çaresizlere çare, sessizlere ses, kimsesizlere kimse oluyor. Her zaman söylüyor ve yazıyorum basın düz aynadır, baktığınızda beğenmediğiniz bir şey görüyorsanız ya yaptığınızı ya da söylediğinizi beğenmiyorsunuz.
Felaketlere sebep olanları değil de felaketleri kamuoyuna gösterenleri suçlamak; bodrumda kaybolanı, aydınlık diye sokakta aramaktır. Kaybolan ancak kaybedildiği yerde aranırsa bulunur.
Aynı şey yapılarak farklı sonuç beklenmez. Kötü sonuçları değiştirmek için o sonuçları doğran sebepleri değiştirmek gerekir. Sonuçlara feryat, figan etmek, gözyaşı dökmek ne sonuçları değiştirir ne de gidenleri geri getirir. Demir tavında dövülür. Bugün hem enkaz altında kalan canlarımızı kurtarmak için seferber olacağız hem de bir daha bu felaketleri yaşamamak için yapılması ve yapılmaması gerekenleri konuşacağız, ikisini de eşzamanlı olarak yapacağız. Birini yapmak diğerini ihmal etmeyi gerektirmez. Basını suçlayanlar, yasaları uygulamayan, ev diye vatandaşa mezar yapanlar ve yapılmasına göz yumanlar, insanları enkaz altında bırakan, enkaz altında bıraktıklarını zamanında çıkaramayanlardır.