Dil, bir milletin geçmişini geleceğe taşıyan bir araçtır. Türk milleti için bu taşıyıcı araç Türkçedir. Osmanlıca, Türkçenin Arap (Bazılarına göre İslam) harfleriyle yazılmış şeklidir. Hal böyle olunca; Türkçeye dayandığı için bir dil özelliği taşır. Ancak her Türkçe ve Arap harfi bilen Osmanlıcayı anlamaz. Türkçeye Arapça ve Farsça kelimeler ilave edilmiş. İfadeler, zenginleştirilmiş, edebi değer kazandırılmış veya süslenmiştir. Bu açıdan bakıldığında Osmanlıca, bilim adamlarından ziyade entelektüellerin konuştuğu ve yazıştığı dil olarak kabul gören bir ifade tarzıdır.. Harfleri bilen bir kimse, Arapça ve Farsça kelimelerin anlamını bilmediği için yine de Osmanlıca metni anlayamaz. Bugün Türkçeye İngilizce ilave ederek konuşanların herkes tarafından anlaşılamadığı gibi Osmanlıcayı da herkes anlayamaz. Halkın anladığı veya konuştuğu bir ‘dil’ değil.
Osmanlıcayı mutlaka isimlendirmek gerekirse, bana göre ‘Jargon’ denmeli.
Jargon: Fikren ve mesleki olarak birbirleriyle uyuşan kişilerin kullandığı dil. O meslekten veya fikirden olmayan kişiler kelime ve cümleleri anlamayabilir.
Bu açıdan bakıldığında Osmanlıca bir dil değil; jargondur. Osmanlıca, gözleri kapalı kişilerin fili farklı tarif ettiği gibi farklı tanımlanıyor. Bunlardan bazıları:
İlber Ortaylı: Osmanlıca öyle Fransızca ve Rusça gibi ayrı dil olarak anlaşılamaz…
Mesele sadece Osmanlıca harflerini öğrenmekle de sınırlandırılamaz. Osmanlı medeniyetini, ilmini, irfanını bilmeyen Osmanlıcayı tam olarak okuyamaz. İslâm kültürüne yeterince hâkim olmadan, herhangi bir Osmanlıca metni tam olarak okuma imkânı yoktur; çünkü harfleri tanısanız da, eğer o kelimeyi bilmiyorsanız, okuyamaz, dolayısıyla da anlayamazsınız.
Hilmi Yavuz: Dile yeterince hâkim olmadan, herhangi bir Osmanlıca metni okumak imkânı yoktur. Harfleri tanısanız da, eğer o kelimeyi bilmiyorsanız, okuyamaz, dolayısıyla da anlayamazsınız.
Attila İlhan: Osmanlıca, Türklerin yüzyıllar boyunca geliştirdikleri özgün bir dil, Arapçadan da, Farsçadan da yararlanmış ama ikisi de olmamış; yeni Türk kuşakları Osmanlıcayı anlayabilmelidir ki, gelecekle geçmiş arasındaki köprüyü sağlam kurabilsinler.
Yapay gündem
Sonuç olarak bir dilin niceliği ve niteliği önemlidir. Nicelik olarak çok kişi tarafından konuşuluyor olması, nitelik olarak da o dilde okunması gereken çok sayıda eserin olması dilin önemini gösterir ve öğrenilmesini sağlar. Bu açıdan bakıldığında herkesin öğrenmesi gereken bir ‘Jargon’ mudur? Bence hayır. Herkes öğrenince zaten jargon olmaktan çıkar. Belirli sayıdaki ilgililerin öğrenmesi, Osmanlıca yazıların bilmeyenlere ulaştırılması için yeterli olacaktır. Sıradan vatandaşlar Türkçe kitaplara ulaştı da Osmanlıca mı eksik kaldı? Japonya’da bir kişi yılda 50, Avrupa’da 30-40 kitap okurken Türkiye’de 6 kişi bir kitap okuyabiliyor. Üç kişilik asansöre tek kişi binmeyip de diğer iki kişiyi bekleyenler gibi, bir kitabı okumak için 6 kişi bir araya gelmediği için, neredeyse hiç kitap okunmuyor. Osmanlıcanın okullarda okutulmasının bir sakıncası yok, ancak yapay gündem oluşturmaktan öteye bir yararı da yok. Türkçeye sahip çıkılması, iş yerlerindeki yabancı isimlerin kaldırılması, Türkçenin başta TRT olmak üzere tüm TV kanallarında Türkçenin doğru konuşulmasının, devlet yazışmalarında doğru yazılmasının sağlanması çok daha yararlı olur.