Samsun Göğüs Hastalıkları Hastanesi’de şartları oluşturulmamış yapay sükunet ve sessizlik Dr. Kamil Furtun’un görevi başında şehit edilmesiyle sonuçlandı.
Hastanede huzursuzluk hat safhaya ulaşmasına rağmen, her an birinin başına bir felaket geleceği endişesi yaşandığı halde, gerekli önlemlerin alınması sağlanamadı. Fitili içten yanan bombaların nerede ne zaman patlayacağı önceden kestirilemez, ancak patladığı zaman fark edilir. Burada fitil dıştan; duman çıkararak yandığı, er veya geç patlamanın olacağı bilindiği halde önlem alınmadı.
Çalışanların can güvenliklerinden ve çalışma şartlarının iyileştirilmesinden sorumlu yönetim ve doktorların üyesi olduğu Türk Tabipler Birliği (TTB) hastaneden yükselen feryatlara kulaklarını tıkadı. Sağlık çalışanları, ilgili yerlere seslerini ulaştıramadı. Sessiz çığlıklarını yalnız kendileri duyabildi. Çaresizliğin, ezilmişliğin, sorunlarla başa çıkamamanın sessizliği, çok sesli ölümü getirdi. Ancak doktoru kaybettikten sonra feryatlar göğe yükseldi. Menfur saldırıdan önce sağlık çalışanlarına karşı uygulanan şiddet ve mobinge karşı sağlanamayan birlik ve beraberlik, saldırıdan sonra sağlanabildi.
Bu yapay sessizlik hüküm sürdüğü sürece okulda öğretmene, hastanede doktora saldırılar sürecek. Kamil Bey’in şehit edilmesi milat olmalı. Kimden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın, şiddet, haksızlık, hukuksuzluk karşısında ortak tavır alıp, ses yükseltmenin zamanı gelmiştir. Bugün sesler yükseltilmezse yarın kısılacağından zaten yükseltilemeyecektir. Yollar daralmadan saflar sıklaştırılmalı, daralınca zaten sıklaşacaktır. Bir günün kaybettirdiğini bazen bin yıl bile geri getiremeyebilir. Şehit K. F’u geri getirmek mümkün mü? Gün boyun eğme günü değildir. Hatırlatılmayan unutulur. Gün unutmama ve unutturmama günüdür. Üyelerinin can ve mal güvenliğiyle ilgilenmeyen, kendi ideolojilerinin peşinde koşan yöneticiler, mensuplarının öldürülmesinden saldırgan kadar olmasa da sorumludur. STK’ların birinci önceliği üyelerinin yaşama hakkını korumalarıdır. ‘Malını koru, hırsızın başını belaya sokma’ sözünde olduğu gibi; STK’ lar mensuplarını korumayarak açık hedef konumuna getiriyorlar. Öğretmen korunmazsa, doktor yetişmez, doktor yaşamazsa millet yaşamaz. Doktoru yaşat ki millet yaşasın.
1 Kasım 2014 günü Türk Tabipleri Birliği’nin, ‘Türkiye Tıp Ortamı, Sağlık Politikaları, Özlük Hakları, Doktorların Sorunları’ gündemli 65. Olağanüstü Genel Kurulu’nda 38 delegenin oyuyla ‘1 Kasım Kobani Günü’ kararı çıktı. Aynı karar Türkiye’yi kan denizine çeviren terör örgütü PKK ve türevleri tarafından alınmıştı. ‘Koyun can, kasap et derdinde’ dedirtecek türden faaliyetlerle meşgul TTB. Üyeleri mobing altında inim inim inlerken, bıçaklı, silahlı saldırılar sonucu hayatını kaybederken, TTB yöneticileri, tıp etiğiyle de bağdaşmayan (çatışan tarafların yaralılarına eşit davranması gereken), üyelerini uzaktan yakından ilgilendirmeyen, ulusal çıkarlara da aykırı işlerle meşgul. Böyle yöneticiler sağlık çalışanlarının sorunlarının çözümünde rol alması bir tarafa sorunun bir parçası oluyor. ‘Hekimlerimizin seçimidir. Kendi düşen ağlamaz’ demiyoruz. Düşeni kaldırmak bizim görevimiz, ama kendini yere atan için de yapılacak bir şey yok.