Türkiye'nin son elli yılına damgasını vuran, siyasetin gülen yüzü, 'Baba' lakaplı, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel vefat etti. Allah (cc)’ın rahmeti üzerine olsun, Allah (cc) taksiratlarını affetsin. Siyasetçilerin birbirine yaşama hakkı tanımadığı zor günlerde güler yüzüyle ortamları yumuşatan hep o oldu. Kendileriyle ilgili uydurulan fıkralara, ağır eleştiri içeren karikatürlere herkesten önce o gülerdi. 1976 yılında öğrenci konseyi yöneticisi olarak kendileriyle görüştüm. Sayın Demirel'e Başbakanlık koridorunda yumruklu (muşta ile) saldırı olmuş, burnu kırılmıştı. Bakanlar kaldığım Yıldırım Beyazıt öğrenci yurduna (Yıldırım Bölge) geldi ve bizden olayı protesto eden bir yürüyüş yapmamızı rica ettiler. O dönem Ankara Kızılay'dan Güniz Sok.taki evine AP'lilerin yürüyüş yapması, terör nedeniyle mümkün değildi. Akşamdan sabaha yüksek katılımlı mükemmel bir yürüyüş düzenledik, Güniz Sokak'taki evinin balkonunda kendilerine çiçek sunup, geçmiş olsun
dileklerimizi ilettik. İçi su dolu delik bir naylon poşetten sızarcasına koyu siyah gözlüklerinin altından gözyaşı akıyordu. Tüm sokaklar göz alabildiğince üniversite öğrencileriyle dolu, gök gürültüsünü veya alçaktan uçan jetlerin sesini andıran sloganlarla sanki Ankara ayağa kalkmıştı. Defalarca bir şey söylemeye teşebbüs etse de ağlamaktan hiçbir şey söyleyemedi, sadece yutkundu.
Daha burnu tam iyileşmeden yaptığı basın toplantısında, 'Komünisteler adam öldürüyor, ama Ülkücüler öldürmüyor mu?' sorusuna 'Bana Ülkücüler adam öldürüyor, dedirtemezsiniz' şeklinde cevap vermişti. Milliyetçi Hareket Partisi Genel başkanı Rahmetli Alparslan Türkeş'le arası iyiydi. 79 Genel Seçimleriydi. Samsun'daki yıkılan büyük Otel'de Rahmetli Türkeş seçim sonuçlarını değerlendirirken 'Samsun'dan neden vekil çıkarmadınız' deyince başta Sami Bal olmak, üzere mahcubiyet içinde yere baktık. Babacan bir ifadeyle eksiklik sizde değil; Sayın Demirel'in her zamanki gibi 'Oylar bölünmesin' siyaseti seçmende karşılık buldu' dedi.
Özelleştirme döneminde satılan yüzlerce devlet yatırımı, çoğu koalisyon hükümeti olmak üzere onun döneminde yapılmıştı. Zamanın inşaat teknolojisine göre hayal gibi görünen Boğaz Köprüsü'nden
barajlara kadar her yatırımda onun imzası vardı. Kendisine 'baba' diyenler de 'barajlar kralı' diyenler de oldu. Cumhurbaşkanlığı döneminde Dış Türkler Eksiklik sizde değil; Eksiklik sizde değil; Eksiklik sizde değil; den sorumlu Devlet bakanı Namık Kemal Zeybek, Türk Cumhuriyetleri’nden Türkiye’ye öğrenci getirilerek eğitilmesi projesini ona sundu. Zeybek 500 öğrencisinin getirilmesini önermişti. ‘Demirel listeye baktı ve ‘Bu ne’ dedi. Zeybek, 500 öğrencinin fazla olduğunu kendisinin de bildiğini içinden söylerken, Demirel ‘sayıyı on bine çıkarın’ dedi ve proje hayata geçirildi.
Askerle başı dertten kurtulmadı
Sokak gösterileriyle yönetimi değiştirme fikri ne kadar yanlış ve hayal ise, sokağın sesini duymayanlar da aynı şekilde sağırdı. İyi duyana bağırmak gerekmez, duymayana da bağırmaktan başka çare kalmaz. Bağırmaya karşı olabilmek için, sessizi duymak gerekir. Gösterilere sadece gerektiği kadar önem veren ve hoş görüyle bakan Demirel ‘Sokaklar yürümekle aşınmaz’ demişti. Özellikle polisin giremediği; özerk üniversitelerde 1961 Anayasası’nın sağladığı hak ve özgürlükler, istismar edilerek anarşi ve terör yaratılınca (68 Kuşağı- Ülkücü Dursun Önkuzu’nun katledilmesi gibi), zamanın Başbakanı Süleyman Demirel ‘bu gömlek bize geniş geliyor’ demişti. 12 Mart muhtırasıyla gömlek daraltılmış, birçok demokratik hak ve özgürlük kısıtlanmıştı, ama 'Muhtıracıların istediği Faruk Gürler'i de Genel Kurmay Başkanı yapmamıştı.
Darbecilere darbe
Başbakan Süleyman Demirel, 1980 öncesi olaylarda Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’e, ‘Yasa gerekiyorsa yasa çıkaralım, paraysa verelim, silahsa alalım, yeter ki terörü durdurun’, dedi, çünkü daralan gömleğe rağmen siyasi olaylarda hayatını kaybedenlerin sayısı her gün artarak devam ediyordu. 1980 Darbesi de onun başbakanlığında yapıldı, Hamzaköy'de gözetim altında tutuldu.
Cumhurbaşkanlığı döneminde de askerle yolu kesişti. 28 Şubat Post Modern Darbesi de onun cumhurbaşkanlığı döneminde yapıldı. Necmettin Erbakan'ın dönüşümlü başbakanlıktan vazgeçmemesi durumunda darbe yapacağını söyleyen askerlerle bir kez daha başı derde girdi. Rahmetli Erbakan'ın istifa etmemesi durumunda darbe hazırlığı yapan generaller bir cumartesi günü
Ankara Opera binasında pazartesi günü yapılacak darbeye son şeklini vermek üzere toplandıklarında, opera izlemeye gelen Cumhurbaşkanı Demirel de oradaydı. Erbakan'ın istifa haberi gelince opera salonunda ayağa kalkan Demirel 'Türkiye'nin yönünün çağdaş Avrupa olduğunu' söyleyerek heyecanlı bir konuşma yaptı ve darbeyi gerçekleştirecek olan Genel Kurmay 2. Başkanı Doğu Aktulga'nın Ege Ordu Komutanlığı'na atanma kararnamesini cebinden çıkarıp imzalattırarak son darbeyi yaptırmayarak darbeci askere son darbeyi o vurdu.