Türk milleti dün vardı, bugün de var, yarın da var olacaktır. Türk milletinin varlığının teminatı Türk Milliyetçiliği, Türk milletini mutlu, Türk devletini güçlü kılma, İslam ahlak ve faziletini yaşama ve yaşatma ülküsüdür. Bunun ötesinde hiçbir millete önyargıyla yaklaşmaz, ancak gelecek tehditleri de görecek kadar öngörülüdür, her türlü ayrımcılığı; Irkçılık ve şovenizmi kesinlikle reddeder.
Şanı Yüce Allah’ın tüm insanlığa gönderdiği Resulü Hz Muhammed (SAV)’in de övgüsüne mazhar olmuş Türk milleti, art niyetli Avrupalıların, Türk düşmanı komünistlerin ve de hadis ve ayetleri çarpıtan sözde dindarların hedefi olmuştur. Bunun sonucu olarak Türklerin varlığı tartışılır hale gelmiştir. Dün de bir kısmını yazdığım gibi dünya çapında tarihçiler, sanatçılar, politikacılar, askerler, seyyahlar hatta Hristiyan din adamları da Türk milletini övmekten kendilerini alıkoyamamışlardır:
WİLLİAM PİTT, ‘Türklerin tek sevdikleri şey haktır, gerçektir ve hiçbir haksızlık yapamadıkları halde haksızlığa uğramışlardır.’
Demirbaş Şarl - İsveç Kralı (Ruslardan kaçıp Osmanlıya sığınmıştır), ‘Poltava' da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü, kurtuldum. Buğ nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi; önümde su, ardımda düşman, tepemde cehennemler püsküren güneş... Su beni boğmak, düşman beni parçalamak, güneş beni eritmek istiyordu; yine kurtuldum. Fakat bugün esirim, Türklerin esiriyim. Demirin, ateşin ve suyun yapamadığını onlar bana yaptılar, esir ettiler. Yalnız ayağımda zincir yok, zindanda da değilim; istediğimi yapıyorum. Fakat bu defa da şefkatin, asaletin, nezaketin esiriyim. Türkler beni işte bu elmas bağa sardılar. Bu kadar âlicenap, bu kadar asil, bu kadar nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak, bilsen ne kadar tatlı.’
|