YÖK, ‘Tüm yöneticiler, paydaşlar, uzmanlar ve bilim adamlarıyla düşündük, tartıştık ve öğrencilerimizin eğitiminden ödün vermeden nisanda yeniden değerlendirilmek üzere online eğitime geçmeye karar verdik’ diyor.
Örgün eğitime devam edecek öğrencilerin kalacağı nöbetçi yurtların seçimi de yurtların depremzedelere verilmesi kadar yanlış. Eskişehir’de öğrenciler kenar mahallelerdeki nöbetçi yurtlara yerleştirilirken, üniversitenin kampüsündeki yurtlarda sığınmacıları da içeren kimlikleri belli olmayan depremzedeler kalacak. Kimlikleri sağlıklı bir şekilde belirlenemeyenler üniversitelere depremzede diye girip çıkabilecek.
Bu kriz çözmek değil; yeni kriz yaratmaktır. Üniversitelerin güvenliğini tehlikeye sokacak bu uygulamayla YÖK ve KYK çözüm yerine sorun üretiyor.
Öğrenciler, Suriyeli sığınmacılar, depremzedelerden sonra 3 sınıf insan değildir. Bugünün küçükleri; gençleri yarının büyükleri olacaktır. Onları ihmal etmek geleceği ihmal etmektir. Devletin bekasını tehlikeye sokmaktır. Tekrar ediyorum TÜGVA, Ensar başta olmak üzere KYK kapasitesi kadar yüzlerce cemaat ve vakfın binlerce yurdu var, oralardan neden başlanmıyor?
Öğrencinin geleceği ülkenin geleceğidir. Öğrencilerin geleceğini garanti etmeyenler ülkenin de seçimin de geleceğini garanti edemez. Öncelik öğrencilerindir. Çocuklarımızın okul ve yurduna dokunmayın, evlerimizi depremzedelere paylaşırız; ancak öğrencilerin yurtlarını paylaşamayız; bu bir kuru ifade değildir ve ben paylaşmaya hazırım, ama okul ve yurtların kapatılmasına karşıyım.
Sayıları 300 bini bulan depremzede öğrenciler de ailelerinin herhangi bir şekilde akrabalarının yanında veya devletin sağladığı barınaklarda kalabileceğini, ancak kendilerinin bu travmadan bir an önce kurtulabilmesi için ortamdan uzak, okulda ve yurtta arkadaşları arasında olmak istediğini belirtiyor. ‘Bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım’ demiş sözünde olduğu gibi depremzedeler dahil tüm öğrencilerin vatanı okul ve yurttur. Yurtların kapatılması depremzede öğrencilerin yaralarının sarılmasına katkı sağlamayacak, yaraları kanatacak veya yeni yaralar açacaktır.
YÖK Nisanda ne yapacaksa bugün yapsın, Nisanda ne değişecek de öğretimin niteliği yeniden değerlendirilecek. Yıkılan binalar mı yapılacak? Hayır, yerel ve uluslararası kaynaklarla; kim yardım ederse etsin yıkılan binaların yapımı yıl değil; yıllar alacaktır. Eğer bugün örgün eğitime geçemezseniz, yarın hiç geçemezsiniz. Tatil uzatılabilir, ancak öğrencilerin yurtları da okulları da amacı dışında kullanılamaz.
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ‘nun verilerine göre: Türkiye’deki toplam örgün öğretim öğrencilerinin yüzde 9’u; 376. 770 öğrenci deprem bölgesindeki illerde öğretim görürken, deprem bölgesinde ikamet ettiği halde diğer illerde yaklaşık 300 bin öğrenci öğretim görüyor. Bölgedeki öğrenciler ve ailesi bölgede oturduğu halde başka illerde öğretim gören öğrencilerin toplam sayısı 631 bindir.
YÖK’ten yapılan açıklamaya göre; deprem bölgesinde yıkılan üniversite binası hiç yok, az sayıda ağır hasarlı bina var, tıp fakülteleri başka illerden gelen hekimlerle yoğun bir şekilde sağlık hizmeti veriyor, diğer binalar ise depremzedelerin barınması için kullanılıyor.
Yurtların kapatılarak uzaktan öğretime geçilmesi sadece boşaltılacak yurtlardaki öğrencileri değil; aynı zamanda bölge dışında okuyan 300 bin depremzede öğrenciyi mağdur edecektir. Bu yanlıştan dönün! Tüm tehlikeler göze alınacaksa, depremzedeler değil, öğrenciler kampüs binalarında kalsın.