2. BÖLÜM
Dün yayınlanan ilk bölümde Mustafa Kemal sonrası dönem de yaşanan olayların analizini yapmaya başlamıştım. Bugün ki 2. Bölümde buna devamla, bu sorunların gözden kaçırılması tespitlerimi sizlerle paylaşacağım.
İsmet İNÖNÜ döneminin 3. Olayı;
Bilindiği gibi Mustafa Kemal’in daha Kurtuluş Savaşın en hararetli anlarında dava arkadaşlarına verdiği talimat, Ankara’ya döner dönmez eğitim seferberliğinin başlatılmasıdır.
Çünkü Mustafa Kemal bu ülkenin yapılacak devrimleri sindirebilmesi ve çağdaş ülkeler seviyesine çıkabilmesi için ilk şartın, eğitim seviyesinin hızla yükseltilmesi olduğunu daha o günlerde görmüştü.
Ancak öğretmen sayısının yetersizliğinin kısa sürede giderilmesi gerekiyordu.
Bu amaçla dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan Bedük ’ün talimatı ile 1935 yılında başlatılan ve daha sonra MEB Hasan Ali Yücel tarafından da desteklenen çalışmaları yürüten İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, tamamen Türkiye’ye özgü bir eğitim modeli yaratmıştı.
Oluşturulan “KÖY ENSİTÜTÜLERİ” Modeli ile öğretmen ihtiyacının giderilmesi adına çok önemli başarılar sağlanıyordu.
Bu modelle her köyün kendi çocukları öğretmen olarak yetiştirilerek kendi köylerine öğretmen olarak gönderiliyordu.
Bu model öylesine başarılı olmuştu ki, öğretmen açığı adına çok önemli bir boşluk doldurulmuş ve Köy Enstitüleri’nin kapatıldığı 1954 yılına kadar 17251 öğretmen yetiştirilmiştir.
Bugün dahi boşluğu doldurulamayan Köy Enstitülerinin kapatılmasına giden ilk adımlar, İsmet İnönü’nün 1945 yılında uygulamaya koyduğu çok partili demokrasiye geçiş ile birlikte yoğunluk kazanmıştır.
Böylece Köy Enstitüleri muhalefetin boy hedefi oluyor ve bu okullardan yetişen öğretmenler Kominizm propagandası yapıyor diye damgalanıyorlardı.
Çünkü Köy Enstitülerinde yetişen öğretmenler yalnız eğitim alanında değil, kültür, sanat, modern tarım, kooperatifleşme ve sanayileşme alanında da bilgi donanımlı yetiştirildikleri için gittikleri köylerinde halkı bilinçlendiriyorlardı.
Bu, özellikle Güney ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ki toprak ağalarının hakimiyetini kırmaya başlamıştı.
Sonunda CHP Eskişehir Milletvekili olan toprak ağası Abidin Fotuoğlu ’nun başını çektiği Doğu ve Güneydoğu milletvekillerinin baskısına direnemeyen İsmet İnönü, ilk ödünü veriyor ve Köy Enstitüleri bazı düzenlemelerle yozlaştırılıyordu. 1954 yılında da iktidarda ki Demokrat parti tarafından tamamen kapatılıyordu.
**********************************
İsmet İNÖNÜ döneminin 4. Olayı;
Bunlara birde Mustafa Kemal Atatürk’ün Millî Mücadeleyi hangi şartlarda başlattığını ve hangi aşamalardan ve hangi karşı koyuşlara rağmen nasıl gerçekleştirildiğini anlattığı Büyük Nutku ’nu, altı yıllık orta okul ve liselerde bölümler halinde ders olarak konulmaması da, tek parti döneminin en büyük eksikliklerinden birisi olmuştur.
Büyük Nutkun genç kuşaklara okutulmaması, mevcut tarih derslerinin de Osmanlının yıkılması sonrası yeni Türk Devletinin hangi şartlarda ve nasıl kurulduğunun yeterince öğretilmemesi sonucu, Atatürk sonrasının genç kuşağı yakın tarihini gerçek yönleri ile öğrenme şansına sahip olamamıştır.
Üzülerek söylemek gerekirse, doğan bu boşluk özellikle bazı tarikatlar tarafından öylesine yanlış bilgilerle kullanılmıştır ki, iş Osmanlıyı Mustafa Kemal’in yıktığı şeklinde karşı anlatımlara dönüşmüştür.
Bu kötü amaçlı söylemler giderek, şu anda üzerinde yaşadığımız son vatan toprağı Anadolu topraklarını düşmandan temizleyerek bizlerin üzerinde özgürce ibadet ederek yaşamamızı sağlayan Mustafa Kemal düşmanlığına dönüşmüştür.
1950 SONRASI VE CHP’ Nİ ANA MUHALEFET PARTİSİ
KALMAYA MAHKÛM EDEN OLAYLAR;
1950 sonrası dönemi başarısızlıklarından söz ederken, en önemli nedenin ilk bölümde özetlediğin olayların etkisi olduğunu söylemek zorundayım. Bu nedenle 1950 sonrası için de bu nedenlerle başlamak gerekecektir.
- Birinci bölümde de vurguladığım gibi Atatürk sonrası göreve gelen İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde, özellikle de dinimizi kendi lisanından öğrenmesini sağlayan uygulamalar kararlı bir şekilde sürdürülememiş ve bu reform yarım kalması ve
- Din konusunda ki reformların tamamlanamadığı bir dönem de İsmet İnönü’nün demokrasimizi bir adım daha öteye taşımak amacıyla 1945 yılında çok partili demokrasiye geçme kararı, CHP’ nin bir kez daha tek başına iktidar olma şansını yok eden en önemli neden olmuştur.
Daha önce Atatürk’ de bunu denemiş, ancak din istismarının nasıl tehlikeli olabileceğini ve başlattığı devrimlerinin tamamlanmasını engelleyeceğini görünce vaz geçmişti.
İsmet İnönü, bu kararını uygulamaya koyarken Atatürk’ün yaşadığı olumsuzluğu gözardı etmiş ve CHP’nin 1950 ve sonrasında yapılan tüm seçimleri kaybetmesine zemin hazırlamıştır.
Nitekim seçimleri kazanan Adnan Menderes liderliğinde ki DP’ nin kazandığı bu seçim başarısında ki en büyük pay, seçim konuşmalarında dini siyasete alet etmeleri olmuştur.
********************************************
CHP YÖNETİMLERİNİN GÖZ ARDI ETTİĞİ GERÇEK SORUN
Şimdi burada bir nokta koyarak üzülerek söylemek isterim ki, dünden bugüne CHP yönetimleri 1950 sonrası sürekli seçim kaybedilmesinin veya tek başına iktidar olunamamasının gerçek nedenlerinin yukarıda anlattığım olaylar olduğunu göremedi.
Sorunun burada olduğunu görülemeyince, bu olayların yarattığı etkiyi algı operasyonuna dönüştürerek CHP’ nin yakasına yapıştırılan “Dinsiz ve camileri ahır yaptılar” Suçlamalarının kuşaktan kuşağa planlı bir şekilde günümüzün seçmenlerine kadar yansıtılmasını da engelleme konusunda da hiçbir özel çaba gösterilmedi.
********************************************
Gerçek ve çözülmesi gereken sorunu görmeyen ve o sorunu çözmek yerine sorunu ve çözümü başka yerlerde arayan CHP’ de, parti içi demokrasisi de kullanılarak kurultaylar sürecine girildi.
Sorunu başkan değişikliklerinde arayan CHP’ de bu değişiklikler de ne yazık ki başarı getirmedi.
Şimdi bu sürecin de analizine bakalım;
1950 yılına kadar devam tek parti döneminde, Genel Başkanlığı’nı Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nü olmak sadece iki isimle sürdüren CHP’ de’ 1950 sonrası kurultaylar dönemi başlamış ve 5 yeni ismin daha katılması ile 2018 yılı başlarında yapılan son kurultayla birlikte 36 Kurultay ve tam 7 Genel Başkan görev yapmıştır.
Ne var ki ne yapılan kurultaylar, ne de yapılan genel başkan değişiklikleri CHP’ ni ana muhalefet partisi olmaktan kurtaramamıştır.
Bir kez de baraj altında kalarak TBMM’ de temsil hakkını kaybetmiş olan CHP en büyük başarıyı, rahmetli Bülent Ecevit ile yakalamıştır.
Kişisel karizması ve halkçı söylemleri ile Ecevit’in Genel Başkanlığında ki CHP, 1950 sonrası tüm dönemlerin en yüksek oyunu almasına rağmen, O’ da tek başına iktidar olamamış ancak birkaç kez koalisyon hükümetleri kurabilmiştir.
Özetle, genel başkan yarışları ve değişimleri de sonucu değiştirmemiştir.
Son bölümde yarın buluşmak üzere her şey gönlünüzce olsun.
NOT: Üç bölümden oluşan yazımın 3. Bölümünü yarın bu sütunlarda okuyabilirsiniz.