Eğer bir kentin başına gelebilecek en kötü şeylerden birisi defalarca geliyorsa, o kentte bir sorun var demektir.
Bilindiği gibi önce Tekkeköy’de yapılan ve sivil toplum kuruluşlarının büyük direnci sonrası Danıştay kararı ile çalışmaktan men edilen “MOBİL SANTRAL” Belasından sonra Tekkeköy ve Terme yöresinde tespih tanesi gibi dizilen Termik Santraller Samsun’un geleceğini yok etme noktasına gelmiştir.
Bu kirli yatırımlar çocuklarımızın da geleceğini karartacak düzeyde bir felaketse, sorun çok daha büyük demektir.
Üstelik bu kirli yatırımlar, adım adım yaklaşan küresel ısınma tehlikesinin yaratacağı kıtlık için dünya ülkelerinin tarım alanlarına ve akarsularına çok daha fazla sahip çıktığı bir dönem de Türkiye’nin en verimli ovalarından birisini yok edecekse, bu yatırımlara göz yummak sadece Samsun’a karşı değil, tüm Türkiye’ye karşı işlenen bir cinayettir.
Türkiye’de bu yatırımların yapılacağı onlarca kıraç alan varken, Samsun’un seçilmesinin bir nedeni olmalıdır. O neden, Samsun’a sahip çıkarak onlara dur diyebilecek güçlü bir kent iradesinin olmayışıdır.
Para hırsı ile gözü dönmüş yatırımcıların kazançlarına kazanç katmak için en az harcama yapacakları en uygun yerleri tercih ederken, çevre ve doğaya özen göstermeleri zaten beklenemez.
Onlara dur diyecek tek güç, kent iradesidir ki ne yazık ki o da Samsun’da yoktur.
Sadece Samsun’un değil Türkiye’nin de geleceği açısından böylesine riskler taşıyan bu yatırımların tarım alanlarına yapılmasına onay veren siyasi irade ile bürokratlar, bu vebalin baş sorumlularıdır.
Bu sorunu üç değişik noktadan değerlendirmek istiyorum.
- Belki de ilk sorgulanması gereken şey, hemen hepsi de doğa katliamına neden olan ve tarım alanlarını yok edecek Termik Santrallerin yapımına lisans verilmesi, Türkiye gerçekleri ile ne kadar örtüşmektedir? Yüzlerce kilometre uzakta ki kömür ocaklarından getirilecek kömürle çalışacak bir Termik Santrali Türkiye’nin en verimli Ovalarından birisi olan Çarşamba-Terme Ovası’na yapılmasının akıl ve mantığı nedir?
- Bu tür çevre ve doğa, dolayısıyla da canlı düşmanı yatırımların yer seçimlerini yapan ilgili bakanlıklar ve onların bürokratları yer seçimlerini hangi kıstaslarla yapmaktadır? Bunca kıraç arazi varken en verimli ovaların seçilmesi, eğer aymazlık değilse, ülkemizin geleceğine ihanettir.
- Avrupa Birliği’nin aldığı bağlayıcı kararla birliğe bağlı tüm devletlerin 2020 yılına kadar ürettiği elektriğin % 20’ni alternatif kaynaklardan ( Güneş, rüzgâr gibi) üretmesini zorunlu hale getirdiği bir dönemdeyiz. Bunun tek nedeni, Avrupa’da ki başta nükleer santraller olmak üzere kömürle ve diğer fosil yakıtlarla çalışan termik santralleri sayısını azaltarak kaldırmaktır. Çimento sanayi gibi çok elektrik üreten kirli ve ağır sanayileri de ülkelerinden kaldırarak gelişmekte olan ülkelere kaydırmaya ve o maddeleri oralardan ithal ederek karşılamaya çalışmaktadırlar. Böylece Avrupa kendi insanı ve çevresini korumayı hedeflemiş bulunmaktadır. Bu pencereden bakınca ve de bu kirli yatırımları Türkiye’de yapan firmaların Avrupalı firmaların olduğunu görünce sanıyorum işin rengi çok daha iyi anlaşılır.
Samsun Terme’de yapılmaya çalışan son Termik Santral kömürle çalışacak olup, Terme ve civarını kısa sürede Yatağan’da yaşanan çevre ve sağlık sorunlarının benzeri bir felaketin odağı haline getirecektir.
Terme İlçe Belediye Başkanı Sayın Şenol Kul bu yanlışı önlemek için siyasi geleceğini de bir yana iterek beldesine sahip çıkmak için kararlı bir tavır sergiliyor. Ona destek veren çevre örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile geçen hafta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı önünde bir uyarı eylemi gerçekleştirdiler. Sayın Şenol Kul yalnız bırakılmamalıdır.
Samsun’u temsil etsinler üzere seçerek Ankara’ya gönderdiğimiz çiçeği burnunda ki yeni milletvekillerimizi de bu eyleme desteğe davet ettiler. Yeni milletvekillerimizin verdikleri cevap tüyleri diken diken edecek cinstendi.
Yörelerini daha iyi yöneteceğim diye oy isteyerek seçilen belediye başkanlarımızı da bu eylemde ara ki bulasın. Bu nasıl kent yönetimidir? Değil dokuz, böyle ondokuz tane milletvekilimiz olsa ne fark eder? Bu işte bir yanlışlık olmalı. Ya Samsunlular olarak biz milletvekili ve belediye başkanı seçmeyi bilmiyoruz, ya da bizlerin bilmediği bazı şeyleri onlar biliyorlar.
İlk kez 1988 yılında benim gündeme taşıdığım ve artık tüm köşe yazarları, hatta siyasetçileri tarafından da sıkça söylenen “Bu kent sahipsiz” sözleri, nasıl oluyor da bu kenti yönetenleri rahatsız etmiyor?
Bu köşeden Milletvekillerimize ve Belediye Başkanlarımıza çağrı yapıyorum;
Lütfen, çıkınız ortaya ve bu santrallerin hiçbir zararı olmadığını o nedenle karşı çıkmadığınızı anlatınız ve de bizleri ikna ederek kefil olunuz.
Böylece hem o yörelerde yaşayan insanlarımız rahatlasın, hem de sizler tepki almaktan kurtulun.
Bu yapılmadığı takdirde, bu kentin sahipsizlik ayıbı, sizlerin dönemi içinde geçerli olacaktır. Unutmayınız ki, çocuklarımızın geleceğinin vebali sonsuza dek sizleri takip edecektir.
Kentlilik bilincinin oluştuğu ve kentine sahip çıkacak yönetimlerin göreve geldiği günlerin Samsun’unu görmek dileğiyle iyi haftalar..