Türkiye, erken seçim olmasa dahi bir buçuk yıl sonra yeni bir genel seçimi yaşayacaktır.
Yapılacak seçim, “Başkanlık Modelinin” Tek adam uygulamasına dönmesi nedeniyle çok büyük bir önem kazanmıştır.
Bir yanda, tek adam uygulamasının kazanımlarını kaybetmek istemeyen “Cumhur İttifakı’nın”, yaklaşan seçimleri ne pahasına olursa olsun kazanmak için baskısını giderek artırması,
Diğer yanda, demokrasinin ve hukukun rafa kaldırıldığı, laik düzenin giderek yozlaştırıldığı gerekçesi ile “Başkanlık Modeli” yerine, “Güçlendirilmiş Parlamenter Düzene” Geçilmesi ortak talebi ile oluşturulan ve katılımcı sayısı giderek artan “Millet İttifakının” erken seçim bastırması, ülkemizde ki siyasi ortamın hızla gerilmeye başlamasına zemin hazırlamıştır.
Bu zeminde, artık terbiye ve saygı kurallarının da yerle bir edildiği, tehdit ve hakaretlerin doruğa çıktığı günleri yaşıyoruz.
Özellikle bürokrasi, yargı, emniyet ve medya gücünü elinde bulunduran siyasi iradenin, muhalefet gurubu üzerinde uyguladığı baskı ve elindeki güçleri kullanarak başlattığı yıldırma amaçlı teftişler, toplumun en azından bir yarısında endişeleri artırmaya başlamıştır.
Bu gelişmeler gerçekten ülkemiz ve demokratik yaşamımız adına endişe vericidir.
Böylesine gergin ve Cumhurbaşkanı’nın aldığı kararların yasa olarak uygulandığı, hukukun işlemediği, güven ortamının ciddi boyutta yok olduğu bir ortamda seçime gidiyor olmamız ise, bir başka sorundur.
********************************
MİLLET İTTİFAKI’NIN CUMHURBAŞKANI ADAYI KİM?
Bu soru, son günlerin en önemli sorunu haline gelmiş bulunmaktadır.
Ülkemizde yaşanan bu olumsuzlukların tek nedeni, ülkemizde ki siyasetin olması gereken uzlaşma zemininden uzaklaşarak, tam anlamıyla uzlaşmazlık zemininde sürdürülmeye çalışılmasıdır.
İşte böyle bir ortamın oluşması sonucu son günlerde yaşananlar, Millet İttifakının Cumhurbaşkanı adayını belirlemesi öncesi, en azından bir kesimde bazı kurguların devreye sokulduğu kuşkularını yaratmış bulunmaktadır.
Erken seçimin konuşulmaya başladığı ilk günden itibaren gündemi çok meşgul eden konu, Cumhur İttifakı’nın Millet İttifakı’nı Cumhurbaşkanı adayını açıklamaya zorlamak olmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda bir adım daha ileri giderek, yakın zamana kadar Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ’nu sıkça aday olmaya çağırmaktaydı.
Muhalefet gurubu ise, bu konuda sürekli isim vermekten kaçınarak zamanı gelince bunun Millet İttifakı’nın ortak kararı ile açıklanacağını söylüyordu.
Ne var ki, sanırım bütçe konuşmaları sırasında Kemal Kılıçdaroğlu’ nun TBMM’ de yaptığı bir konuşma sırasında kendisine, “Cesaretin varsa Cumhurbaşkanlığına aday ol” şeklinde laf atan iktidar yanlısı milletvekillerine, “Aday olmayacağımı size kim söyledi?” Şeklinde ki cevabı, Kemal Kılıçdaroğlu‘nun bir anda Cumhurbaşkanı adayı olarak algılanmasına neden oldu.
İşte o andan sonra Cumhur İttifakını ’nın muhalefet kanadına aday konusunda ki çağrılarının son bulması, bilmiyorum dikkatinizi çekti mi?
Bu soru, son günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başlatılan ve Ankara Belediyesine de yansıyacağı ima edilen teftişler nedeniyle, çok daha anlam kazanmış bulunuyor.
*****************************
Şimdi bu nokta da, Millet İttifakı’nın olası adayları ile ilgili kişisel görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Cumhur İttifakı’nın adayı çok önceden Sayın Devlet Bahçeli tarafından, Sayın Recep Tayyip Erdoğan olarak açıklandığı için Cumhur İttifakı’nın aday sorunu bulunmamaktadır.
Millet İttifakı kanadında şu ana kadar aday olarak öne çıkan dört isim, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, her ne kadar aday olmadığını açıklamış olsa da Sayın Meral Akşener, Sayın Mansur Yavaş ve Sayın Ekrem İmamoğlu’dur.
Bu dört isim üzerinde ki kişisel görüşlerime gelince;
Gerek devlette olan deneyimleri ve gerekse siyasi deneyimleri nedeniyle benim Cumhurbaşkanlığı için ilk iki adayım, Sayın Kılıçdaroğlu ile Sayın Akşener’dir.
Ancak hemen belirtmek isterim ki, seçimi Millet İttifakı kazandığında, eğer söylendiği gibi “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme” Geçilecekse, Cumhurbaşkanlığının görevleri sınırlandırılmış olacaktır.
Nitekim bu gerçeği görmüş olmalı ki, Sayın Akşener ben Başbakanlığa adayım diyerek Cumhurbaşkanlığı adaylığına kapıyı kapatmıştır.
O nedenle de şu anda adı öne çıkan diğer üç aday, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Sayın Mansur Yavaş ve Sayın Ekrem İmamoğlu’dur.
İşte son günlerde aniden ortaya çıkan geniş kapsamlı teftişlerin asıl nedeni, bu üç isim üzerinde kurgulanmış bir plan olabilir mi? Sorusu tartışılır hale gelmiştir.
Çünkü son kamuoyu araştırmalarının hemen hepsinde, gerek Sayın Mansur Yavaş’ın ve gerekse Sayın Ekrem İmamoğlu’nun oy oranı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan yüksek, Sayın Kılıçdaroğlu’nun oyu ise Sayın Erdoğan’dan düşük çıkmaktadır.
2023 de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı Seçiminde ki Cumhur İttifakı’nın adayı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, en kolay kazanacağı rakip olarak karşısında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ’nu görmek istediği önceki açıklamalarından bilinmektedir.
Peki, asıl neden bu olabilir mi?
Ben bu kanıda değilim. O nedenle de yukarıda teftişler için bir plan olabilir mi? Demiştim.
Ben, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun resmen açıklanmamış olsa da Cumhurbaşkanı adayı gibi çalışmasını ve o görüntüyü vermesini, olası açıklanacak adayın şimdiden yıpratılmasını önlemek üzere, adeta bir paratoner görevi üstlendiğini düşünüyordum.
Sanıyorum benim düşündüğümü Cumhur İttifakı’ da düşünmüş olmalı ki, beklenmedik bir zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesinde geniş kapsamlı bir terör soruşturması başlatılmıştır.
Amaç, acaba İstanbul Büyükşehir Belediye bünyesinde çalışanlar içerisinden terörle ilişkili birilerinin bulunarak Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na kadar uzanacak bir suç yaratıp, Sayın Ekrem İmamoğlu’nu devre dışı bırakmak olabilir mi?
Daha sonra da aynı işlemin Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne uygulanarak, Sayın Mansur Yavaş’ın da devre dışı bırakılması gündeme gelebilir mi?
Böylece, iki güçlü adayın devre dışı bırakılması ile Cumhur İttifakı’nın rakip olarak görmek istediği Sayın Kılıçdaroğlu’nun, adaylığa mecbur bırakılması amaçlanmış olamaz mı?
Peki, Sayın Kılıçdaroğlu’nun rakip görülmek istenmesinin tek nedeni, kamuoyu yoklamalarında Kılıçdaroğlu’nun oy oranının düşük çıkması olabilir mi?
Aslında bana göre, Sayın Kılıçdaroğlu devlet deneyimi, kısa sürede kazandığı siyasi birikimi, sakin ve toplumun tüm kesimlerini kucaklayan tavırları ile önümüzde ki dönemde yeniden inşa edilmesi düşünülen demokrasimize çok yakışacak bir Cumhurbaşkanı adayıdır.
Ne var ki, Kılıçdaroğlu’nun rakip görülmek istemesinde ki belki de en önemli neden, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanması ile birlikte O’nun mezhep tartışmaları içine sokularak kolayca yıpratılma olasılığıdır, diye düşünüyorum.
Eğer ülkemiz böyle bir ortama sürüklenirse, yapılacak seçimin ne güvenilir, ne de adil bir seçin olacağını hiç kimse iddia edemez.
Bu ülkede hala mezhepler üzerinden tartışma yapılmasını ve böyle bir konuya değinmek zorunda kaldığım için ülkem adına üzülüyorum.
Umuyorum yapılacak seçim sonucunda, demokrasimizi yeniden inşa ederek, hukukun üstünlüğünün hâkim kılınacağı, güven ortamının sağlanacağı, terbiye ve siyasi saygı kurallarının işlerlik kazanacağı demokratik ortamı sağlayacak bir siyasi anlayış iktidara gelir.
Bu ülkenin sevdalısı birisi olarak tek amacım, ülkemizde ki kaybolan güvenlik ile bağımsızlığını yitiren hukukun onarıldığı bir Türkiye’de yaşamak ve çocuklarımızla, torunlarımıza sorunsuz çağdaş bir ülke bırakmaktır.
Böyle bir Türkiye’yi kısa sürede görebilmek dileğiyle, sağlıklı ve güzelliklerle bezenmiş bir hafta diliyorum.