Bilindiği gibi son iki yıl içerisinde ülkemiz mülteci cennetine döndü. Önce Irak’ın Amerika tarafından işgali ile başlayan karmaşa ve iç savaştan kaçan Iraklılar, kurtuluşu Türkiye’ye kaçmakta buldular.
Iraklı mültecilerin çoğunun ekonomik durumunun iyi olması ve sayılarının da çok fazla olmaması nedeniyle bizim toplumu fazlaca rahatsız etmedi. En azından bu konuda yakınma duyulmadı diyebiliriz.
Ancak, Suriyelilerin gelmesi ve ilk gelenlerin hazırlanan konteyner kamplarda konuşlandırılması sırasında toplum bu konun çok farkına varamadı. Ne var ki, bu göçün hızlanması ile kontrolden çıkan Suriyeli Mülteciler, Türkiye’nin tüm bölgelerine dağıldılar.
Çoğunun ekonomik gücünün olmaması toplumda ciddi sorunlar yaratmaya başladı. Bazı mahallere toplu yerleşen bu mültecilerle o mahalleliler arasında kavga, hatta ölümle sonuçlanan olaylar yaşanmaya başladı.
Devletimizin kendi emeklisi ve diğer sosyal güvencesi olanlara vermediği çeşitte ve boyutta bu mültecilere sağlık, para ve kira yardımı yapıyor olması sonucu, bu mültecilerin kolay kolay bizim kentlerden ayrılmaya çok istekli olacaklarını sanmıyorum.
Samsun’da dahi artık bu mültecilere her cadde ve köşe başında rastlamak olası hale geldi. Bunların bir kısmı da kaçak geldikleri ve Türk devletinden yardım alamadıkları için mi, yoksa alışkanlıkları olduğu için mi bilinmez ama dondurucu soğukta dahi, ana caddelerde kucaklarında küçük bebekleri ile aile boyu dilenenlerin görüntüsü insanın içini burkuyor.
Cuma günü televizyon kanallarının canlı yayınlarında Sayın Cumhurbaşkanı’nın Kazakistan ziyareti sırasında söylediğine göre, ülkemizde ki Suriyeli mülteci sayısı iki milyonu aşmıştır.
Bu konuşmasında Sayın Cumhurbaşkanı, Suriyeli mültecilere verilen sözlere rağmen bizden başka hiçbir ülkenin yardım etmediğinden yakınıyordu. Söylediğine göre de, Türkiye’nin bu mültecilere yaptığı harcama 5,5 milyar doları geçmiş. Buna karşı diğer ülkelerin yaptığı yardım sadece ve sadece 250 milyon dolarmış.
*********************************
Buraya kadar anlattıklarım, hemen herkesin her gün tanık olduğu olaylardır. Şimdi bu mülteci olayının Türk Toplumunu çok rahatsız eden ve giderek artan boyutta tepkiye dönüşen gerçeklerine değinmek istiyorum.
Toplumumuz da en çok sorulan sorular;
- “Ne gereği vardı, bizim Suriye ile bozuşmamızın?”
- En uzun sınıra sahip olduğumuz ve özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemiz’ de ki iller üzerinden çok önemli ihracat yaptığımız bu kapı, neden kapatıldı?
- Üstelik iki ülke arasında dostluk rüzgârları eserken, neden bu oyuna alet olduk?
- Suriye’de ki yönetimin Şii mezhebinden olması mı neden oldu bu bozuşmaya?
- Gerekirse, “Oradan iki bomba atar ve Suriye’ye girer Cuma namazını Şam’da kılarız” Diyenler, sonunda sınır illerimizde terör estirilmesine, tarihi bir sorumluluğumuz olan “Süleyman Şah Türbesi’ni” Sınırımıza taşımak zorunda kalınmasına değdi mi?
- Suriye’nin karışması ile o bölgede PKK’dan sonra yıllarca başımıza bela olacak bir de “İŞİD” Terör örgütünün doğmasına zemin hazırlanmadı mı? Suriyeli mülteci sorununu yanında bir bu belayı başımıza sarılmadı mı?
Toplumun tepkisini artıran nedenler ise;
- Suriyeli Mültecilerin yetişkin erkekleri neden ülkelerini korumak için savaşmadı da, kolayı seçip Türkiye’ye kaçtılar?
- Irak ve Suriye’de ki iç savaşlardan en çok zarar gören ve en çok sahip çıkmamız gereken soydaşlarımız Türkmenlerden hiç kaçıp oldu mu? Söyler misiniz?
- İşsizlik sınırının çift rakamları aştığı ( Kayıtsız işsizler hariç) ülkemizde üniversite mezunu gençlerimiz iş bulamazken, bazı fırsatçı işverenlerin bu Suriyelileri sigortasız ve düşük ücretlerle çalıştırmasının yarattığı tepkiler haksız mı?
- Örneğin Samsun’un rengi olan, işsizlik ve yoksulluk içerisinde yaşamalarına rağmen, hiçbir zaman sorun çıkartmayan Roman vatandaşlarımız iş bulamazken, bu mültecilerin iş bulması en azından bu vatandaşlarımıza haksızlık değil mi? Bu, onlara nasıl anlatılabilir?
- Kendi toplumunun büyük bir çoğunluğu açlık sınırında yaşamak zorunda bırakılırken, 5,5 Milyar Dolar para mültecilere harcanabiliyorsa, benim insanımın günahı nedir? Bunu sormak bu ülkemin insanlarının hakkı değil midir?
*********************************
SONUÇ:
Bu iş artık kabul edilemez hale gelmiştir. 5. 5 Milyar Dolar gibi çok büyük bir paranın mültecilere harcanması ile yapılan ayırımcılık ile ülkemizin desteğe muhtaç insanlarının kendi ülkesinde göz ardı edilmesini hiçbir vatandaşımız içine sindirememektedir.
ÇÖZÜM:
- Mülteci akını bir an önce durdurulmalıdır. Mülteciler bir an önce kent içlerinden çıkartılarak, mülteci kamplarında toplanmalı ve ilk fırsatta ülkelerine gönderilmelidir.
- Hiçbir Arap ülkesinin sahip çıkmadığı bu insanlara devletimizin kapılarımızı açması ne kadar insani bir görevse, bu mültecilerin kendi insanlarını rahatsız etmesine zemin hazırlamamak ve bu sorunu kendi insanlarımızın beklentileri doğrultusun da çözmek de Türk Devleti’nin görevidir.
Umarım bu sorun halkımızın sabrının taşmasına zaman bırakmadan çözülür. Güzel ve sağlıklı bir hafta dileğiyle..