Bazı açılardan gerçekten çok şanssız bir kentiz. Öyle zamanlarda öylesine çıkışlar yapıyoruz ki, yarar yerine zarar veriyoruz. Eleştirisel yazılar yazan birisi olarak belki bende çoğumuz gibi bu yanlışa düşüyorum.
Eleştirilerin, yanlışların görülebilmesine ve giderilmesine yararı olması için yapıldığı kesin. Ancak bu işin zarardan çok yarar sağlaması gerekir ki, bu da yapılacak eleştirilerin doğru zamanlaması ile mümkündür.
Birçoğunu da severek okuduğum bazı spor yazarlarının son bir haftadır Samsunspor teknik sorumlusuna yönelttiği ağır eleştirileri zamanlama olarak yadırgadığımı söylemek istiyorum.
Bu arada bu takıma her zaman sahip çıkmış ve desteğini her ortamda vermiş olan taraftar gruplarından birisinin başkanının da, teknik adamı istifaya çağırmasını çok tehlikeli görüyorum.
Yıllardır yapılan yönetim hataları ile kulübün geleceğini karartacak yabancı oyuncuların alacağı nedeniyle UEFA’NIN Samsunspor’un başına çöktüğü bir dönemde, Samsunspor’un tek kurtuluş yolu bu yıl Süper Lig’e çıkmaktır.
Bu gerçek ortadayken ve de çok büyük sorunlara rağmen Orduspor gibi darmadağın olmadan yönetim değişikliği ile düzlüğe çıkarak en azından Play-Of şansı yakalamışken, bu eleştirilerin yarar mı? Zarar mı? Sağlayacağı hesabı nasıl yapılamaz?
Bu saatten sonra teknik adam değişikliği her şeyi alt üst edecek bir kumar olmaz mı? Bu tercihleri yapan takımların yaşadığı kargaşa ortamını hep birlikte izliyoruz.
Bunların hepsi bir yana, ilk sezonda yaşanan yönetimsel sorunlar ve parasızlık nedeniyle neredeyse tüm oyuncularımızın Orduspor’lu oyuncular gibi takımı terk edebileceği bir ortamda, takımı dağılmadan Genel Kurul’a kadar taşıyan bu teknik adama bu kadar vefasızlık hak mıdır?
Üstelik de 2. Yarının en çok puan toplayan takımlarından birisi olarak neredeyse, ilk iki şansını dahi yakalama başarısını göstermiş bir takımın teknik adamının bunda katkısının olmadığını söylemek, en azından insafsızlık değil midir?
Bu takımın dağılmasını önleyen bir diğer önemli isim de, bu kentin çocuğu olan ve futbolunun en olgun dönemini yaşayan bu takımın kaptanı Musa Aydın değil midir?
Musa, takım kaptanı olarak takım içinde kurduğu iyi ilişkilerle arkadaşlarını bir arada tutmayı becermiştir. Tabii ki bu başarıda, takımda yer alan futbolcuların çok iyi profesyonel olmaları yanında, adam gibi adam olmalarının da çok büyük payı olmuştur.
Şimdi bakıyorum, Musa’ya da ağır eleştiriler geliyor. Son maçlarda ki puan kayıplarında genel bir sorun varken, Musa’nın oynatılarak kendisine haksızlık yapıldığı gibi masumane gözüken ama oyuncuyu demoralize edecek eleştiriler yapılıyor.
Bu kadro yapısı içerisinde onun oyunda olması dahi takım için bir kazançtır. Kaldı ki, yıllardır futbolun içerisinde olan birisi olarak Musa’nın oyun içerisinde hiçbir kaytarmaya kaçmadan her zaman ki oyununu oynadığına inanıyorum.
Ligin sonu yaklaşmıştır. Üstte ki rakiplerimizle oynayacağımız maçlar bizi hedefe ulaştıracak maçlardır. Bu takımın sorunlarla geçirdiği ilk sezondan sonra Süper Lig şansı yakalaması gerçekten bir mucizedir.
Taraftara ve basına düşen en öncelikli iş, bu takımın oyuncusundan, teknik kadrosuna ve yönetimine kadar hepsine sahip çıkmaktır. Yapılacak eleştirilerde de bu hedefe uygun yapılmalıdır diye düşünüyorum.
Değerli Samsunspor sevdalıları, şunu unutmamalıyız ki mevcut yönetim kurulu çoğunluğu son yıllarda yapılan yanlış transferler ve yabancı oyunculara hesapsızca verilen çek ve senetlerin ödenmemesinin yarattığı UEFA cezalarından bazılarının kesinleştiği büyük bir yaptırımı aşmaya çalışıyor.
Yönetim Kurulu bunları çözmeye çalışırken, bir yandan da oyuncu ve teknik adamlarına ödemelerini düzenli yapabilme çabasını sürdürüyor.
İşte bu nedenlerle, tüm yazar arkadaşlarımın takımın çok daha iyi noktaya gelmesi çabasında olduğuna inanarak, bazı konuların hassasiyetine dikkat çekmek istedim.
Varsa önemli yanlışlar, bunların hesaplaşmasını sezon sonuna bırakalım ve başta Yönetim Kurulu olmak üzere, teknik kadro ve bu sene her türlü takdiri hak eden oyuncularımıza sonuna kadar sahip çıkalım.
Çünkü başka Samsunspor yok..
Sözlerimi, bu satırları kaleme aldığım akşam seyrettiğimiz Beşiktaş- Brügge maçında yapılan teknik yönetim hatalarının nelere mal olduğunu hatırlatarak bitiriyorum.
Bu ülkenin üç büyüklerinden birisi olan Beşiktaş’ın avucuna aldığı çeyrek finali, çok başarılı sayılan teknik adamının yaptığı yanlış oyuncu tercihleri ve değişim hataları ile nasıl kaybettiğini hep bir birlikte seyrettik. Sonuçta oynanan bir futboldur ve başarı için sabır şarttır.
Haydi, her şeyi bir yana itelim ve Pazar günü Karşıyaka maçında stadı doldurarak bu maçı kazanalım ve üç haftalık kayıplara son verelim. Var mısınız?
Önümüzde ki haftaya yeni bir moral ve yeşerecek hedeflerle girelim diyor ve güzel bir hafta diliyorum..20. 03. 2015