- ölümde anlattıklarımı ben yazdım ama şimdi yazacaklarımı, tüm bu olanların Amerika ve onun uzantıları tarafından nasıl planlandığını kendi ağızlarından okuyacaksınız.
Mustafa Kemal Atatürk’ün çok sağlam ilkeler temelinde kurduğu Türkiye’nin giderek güçleniyor olması, bu topraklarda gözü olanları bakın nasıl uzun vadeli Türkiye’yi çökertme hesapları yapmaya yöneltiyor;
“1927-1932 Yılları arası Ankara’da ABD Büyükelçisi olarak görev yapan Joseph Grew (Lozan’da da ABD Temsilcisi), Washington’a gönderdiği mesajda, “Atatürk liderliğinde ki genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bilimsel yolda ki hızlı gelişmesi, ileriki yıllarda ABD’ nin Ortadoğu’da ki çıkarlarını engelleyebilir”
Kısacası; Laik Türkiye’nin din yoluyla çizgisinden saptırılması 1930’lar da planlanmış.
Şimdi de, Amerika’nın çıkarları için dünya düzenini dahi yönlendirdiği bilinen Amerika’nın en zengin ailesi olan ve Yahudi kökenli olduğu söylenen Rockefeller’in en büyük ferdi David Rockefeller’in bir itirafname sayılabilecek anılarına bakalım;
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir. Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum. Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir…
1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
3) Müslüman âleminde öncül ve demokratik tek ülkedir…
İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir.
Bu yüzden, ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar. Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezdikleri anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve darbelerle bu tür birleşmeleri önleriz.
1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de sağ ve sol ideolojiler arasında adeta bir iç savaş yaşattık. Ülkeye koyduğumuz ambargo ile halk canından bezmiş, yağa, tuza, gaza muhtaç olmuştu.
Bizim istediğimiz bir kişi askeri darbeyi yaparak cumhurbaşkanı oldu. Yeni hükümet tam bizim isteklerimiz doğrultusunda ülkenin kapılarını bize sonuna kadar açtı. Şirketlerimiz bu büyük pazara aç kurtlar gibi girdiler. Ülke ABD ve Avrupa malları ile doldu. Türkiye borç batağına battı.
Başta siyasiler olmak üzere, medya sahiplerine, üst düzey bürokratlara, bankacılara, gazeteci, dergi yazarlarına bu dönemde milyarlarca dolar rüşvet dağıttık.
Halk bu gidişe tepki koyuyor, sokaklar protestocularla doluyordu. Tepkileri azaltabilmek için tam o günlerde bir Kürt meselesi çıkardık.
Otuz yıldır süren PKK terörü, Türkiye’nin ekonomisine büyük darbe vurdu. Binlerce insan öldü. Türkiye, hem siyasi, hem ekonomik hem de sosyal açıdan büyük kayıplara uğradı. Sonunda bize başvurmak zorunda kaldılar. Biz de, onlara, Osmanlı İmparatorluğuna yaptığımız teklifleri yaptık. Kabul ettiler. Verdiğimiz borçlarla Türkiye’yi içinden çıkamayacağı bir borç sarmalına yuvarladık.
Bugünkü Türkiye; yalancılığın, sahtekârlığın, halkı aldatmanın, bizlere hizmet etmenin içinde yüzüyor;
Sonunda, Anadolu toprakları da bizim yarattığımız Ermeni ve Kürt devletlerinin olacaktır.”
Osmanlının da çökertilişinde önemli rol oynayan İngiliz bankerlerin en büyüğü olan Yahudi kökenli Rothshild’de, bakın bizi üzecek neler söylüyor?
“Rothschild; Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da bize karşı olan imparatorlukları yıkmak ve en önemlisi Osmanlı İmparatorluğunu parçalayarak Orta Doğu’daki petrol yataklarını ele geçirmek ve İsrail devletinin kuruluş yolunu açmak için çıkarıldı”.
Planlarımızı tam sonlandıracağımız zaman Mustafa Kemal adında, padişahı ve Şeyhülislam’ı dinlemeyen asi bir general ortaya çıktı. Bütün planlarımız alt üst oldu. Hepsi geriye kaldı”.
“Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.
ABD’ nin düzmece iddialarla Irak’a Türkiye üzerinden asker sokmak istemesine itiraz eden Bülent Ecevit dönemiyle birlikte, ABD’ nin Türkiye’ye bakışı büyük ölçüde değişmiştir.
ABD aynı talebi, 2002 de iktidara gelen AKP Hükümeti’ne de yapar. Hükümetin ABD’ nin talebine onay vermek üzere TBMM’ e getirdiği “Tezkere” de, 01 Mart 2003 yılında TBMM’ de ret edilir. ABD; bu “Tezkere” olayında da Türk Genel Kurmayının ve askerlerin rolü olduğunu düşünmektedir.
O günlerde ABD’ nin Türkiye Büyükelçisi olan Robert Pearson,Aytaç Yalman, Şener Eruygur, Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Fevzi Türkeri, Tuncer Kılınç ve Yaşar Büyükanıt'ın Amerikan menfaatlerine karşı çıktıklarını tespit ediyor ve bu orgenerallerle diğer bazı üst rütbeli subaylar hakkında CIA ajanları vasıtasıyla bilgi topluyor.
Gelin, nelerin tezgâhlandığını Pearson ’un 22 Mart 2003 yılında Washington’a gönderdiği şifreli mesajından okuyalım;
Generaller Tayyip Erdoğan’ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır. R. Tayyip Erdoğan güçlü bir müttefikimizdir. Orgenerallerin tutum ve duruşu, Amerikan menfaatlerinin korunması ve devamı açısından engelleyici olmaktadır..
Erdoğan, kendisine desteğin devamı halinde, ABD’nin bir müttefiki olarak, Ortadoğu ve Irak dâhil olmak üzere Türk hava sahasını, kara ve demir yolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir.
Zaten zaman içerisinde bu imkânların büyük bölümü gerçekleşti,
Amerikan menfaatlerine karşı çıkan Org. Aytaç Yalman, Org. Şener Eruygur, Org. Çetin Doğan, Org. Hurşit Tolon, Org. Fevzi Türkeri, Org. Tuncer Kılıç, Org. Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün emir ve talimatlarına uymadıkları gibi, Org. Hilmi Özkök'e her an muhtıra verebilirler.
Bu bakımdan değerlendirildiğinde güçlü bir medya grubunun oluşturulmasına acilen ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu ihtiyaç acilen giderilmelidir. Bu konu Recep Tayyip Erdoğan ile paylaşılmış olup "gereğinin değerlendirileceği hakkında olumlu değerlendirmelerin yapıldığı ve yapılacağı" teyidi alınmıştır.
Yaşar Büyükanıt hakkındaki bilgi ve belgelerin R. Tayyip Erdoğan'a ulaştırılmasının onayı gerekmektedir. Gelişmelerin ışığında veriler değerlendirilecektir. A,B,C,D,E,F,G kodlu klasörlerin içeriğinin tensibi ve uygulanması için 500 kişilik özel adamların devreye sokulması gelişmelere göre değerlendirilmelidir. Onay bekliyorum.Robert Pearson"
Türkiye’de ki bir başka ABD elçisi de, Washington’a gönderdiği gizli mesajında bakın neler yazıyor;
“Mustafa Kemal Atatürk kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini öyle sağlam atmış ki, bölgede ki çıkarlarımız için hükümeti ikna etsek, karşımıza TBMM çıkıyor. Onu ikna etsek Anayasa mahkemesi çıkıyor. Sonunda da asker karşı koyuyor.
O nedenle, tek kişiyi ikna ederek çıkarlarımızı gerçekleştirebilmek için Türkiye’nin“Başkanlık Modeline”geçmesi sağlanmalıdır.”
********************************
Tüm bunlar da gösteriyor ki, Amerika, 1 Mart 2003 Irak Tezkeresinin Meclis'te reddedilmesini TSK'nın tavrına bağlıyor ve bu yüzden TSK'yı tasfiye etmeye karar veriyordu.
Direneceği belli olan komutanlar hakkındaki dosyalar işleme konularakdüzmece Ergenekon ve Balyoz davalarla, vatansever ve Atatürk yanlısı komutanlar TSK’dan kopartılıyordu.
Bu tezgâhta en önemli görevi de ABD güdümünde ki FETÖ Örgütü üstleniyor vekendine biat etmiş hâkim ve savcılarla hedefte ki vatansever askerler cezaevlerine sokulurken ve yerlerine de FETÖCÜ subaylar yerleştiriliyordu.
SONUÇ:
Son elli yılda ülkemizde yaşananları ve bu olayların nasıl ve kimler tarafından planlandığını kendi ağızlarından anlattım. Bunlara hepimiz yaşayarak tanık olduk ama ne yazık ki, bizler elçilerin anlattıklarını yaşarken göremedik.
Şimdi sizlerden ricam, yukarıda ki yazımı okuduktan sonra şöyle gözlerinizi kapatınve gerilere gidebileceğiniz kadar giderek zaman tünelinde gezinin.
Son 40-50 yılda olanları ve iktidara gelenlerin hangi ortamlarda seçildiklerini, Ecevit koalisyonunun nasıl dağıtıldığını, hatta 12 Eylül 1980 darbesinin kimler tarafından organize edildiğini ve en son Ergenekon ve Balyoz Davalarının nasıl kimler tarafından kurgulandığını hatırlayınız.
Bu ülke üzerinde hesabı olanların en büyük düşmanlarının Atatürk olduğunu ve Atatürk düşmanlığı yapanların kimlerin amacına hizmet ettiklerini de görerek yorumu sizler yapınız.
Bugünkü yazımı, Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Ekonomik bağımsızlığını yitiren ülkelerin, tam bağımsız kalması mümkün değildir.” Sözleri ile noktalıyorum.
“Tam Bağımsız Türkiye” anlayışında ve inancında olan siyasetçiler tarafından yönetilen Türkiye dileklerimle, iyi haftalar.