Hep yanlış anlaşıldığından, sözlerinin başka yerlere çekildiğinden şikayetçi oldu Yüksel Yıldırım. Ama şunu eklemekten de geri durmadı: Ya da ben kendimi anlatamıyorum…
Bir yüzleşme saklı belki bu cümlede. Belki de güven duyduğu kimi yakınlarından gelen bir uyarı.
Meselenin “Bam teli” işte tam olarak da bu nokta:
Maalesef, anlatamıyorsunuz…
Entegrasyon sorunundan kaynaklı muhtemelen bu!Yurt dışında farklı kültür ve bakış açısı ile yıllarınızı geçirmiş olmaktan…
Bir bilim dalı olan sosyoloji şöyle diyor Sayın Başkan: Her olayı kendi koşulları içerisinde değerlendirmek gerekir.
Yani, sizin de aynı zamanda vatandaşınız olduğu ülke Amerika için doğru olan bir yaklaşım, bu ülke ve özelinde Samsun için doğru olmayabilir.
Sosyo-kültürel yapı çok farklı çünkü, düşünce biçimi ve bulundukları coğrafyadaki insanların hayata bakışları farklı.
Duyguları yok sayamazsınız o nedenle.
Camiaları camia yapan, geçmişten gelen birikmiş hislerini de!
Maalesef kimi zaman irrite duruyor attığınız twitler onun için.
Kırıcı ve yıkıcı…
O nedenle, bir halkla ilişkiler uzmanından yardım almak, hatta bir iletişimciden… Sizin gibi kurumsal yapıyı ağzından düşürmeyen biri için elzem değil mi? Ya da, vara-yoka cevap vermekten vazgeçmeyi denemek…
Haklı olduğunuz birçok konuda, bu tür gereksiz polemikler yüzünden antipatik duruma bile düşebiliyorsunuz Sayın Yıldırım.
Kendinizin stratejik hatasının önceliğinden ama…
Yeni bir dil…
Yeni bir metot çözebilir ancak bu sorunu.
Güçlü ekonomi ve doğru futbol hamleleri ile gelecek sportif başarılar sonrası, bir şehir fenomenine dönüşmek istiyorsanız tabii.