Diyanet devasa bütçe ve kadrosuyla Sünniliği sunileştirdi, yapay hale getirdi. Aleviliğin yapay hale getirilmesi, folklorik bir düşünceymiş gibi Cemevleri, Kültür ve Turizm Bakanlığına ihale edildi.
Başörtüsü ve Aleviliğin anayasal güvenceye kavuşturulmak istenmesi iki çeşit ayrıştırmanın yasallaşması demek olup dinsel bölücülüğün ilk ve resmi adımıdır. Müslümanların bölünerek çatışmasına hizmet eder. Türkiye’yi her çeşit bölücü örgütler için fırsatlar ülkesine dönüştürür..
Başörtüsü ve Alevlik yasa veya anayasaya sığmaz, anayasayla tanımlanamaz, tarif edilemez; anayasanın teminatı altındaki düşünce ve inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirilir.
Nüfus kağıdına dini Alevlik yazdırmayan vatandaşın açtığı davada; Danıştay, Aleviliğin ayrı bin din olmadığı, İslam'ın bir yorumu olduğu, ve yazdırılamayacağı kararı verdi ve daha sonra da din kısmı nüfus kağıdından çıkarıldı.
Cumhuriyetin temel ilkelerinden laikliğin teminatı olarak görülen veya gösterilen ‘Aleviler’ 1980’den özellikle de 1990’dan sonra ‘Alevilik Bildirgesi’ ile kimlik oluşturma çalışmalarına başladılar. Dinsel ayrılık yolunu seçtiler. Alevilerin çok küçük bir kısmının bu çalışmaları, tüm Alevilerin tercihi gibi gösterildi ve gösterilmeye devam ediyor.
Siyasi iktidarlar her dönemde Alevileri istismar ederek onların oylarını alabilmek için, ilerisini düşünmeden ayrılıkçı uygulamalar yapmıştır. Cemevi için hazine arazileri tahsis edilmiş, Alevi toplumuyla ilgisi olmayan sözde Alevi liderlerinin bölücü düşünceleri itibar görmüştür.
Her seçim öncesi olduğu gibi yine Alevilik alevleniyor. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ‘Cemevleri’nin elektrik, su, gaz ve personel giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını eleştirdi.
Paylan Cemevlerinin finansının karşılanmasının Alevilere hakaret olduğunu, Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerinin de karşılanması gerektiğini ifade etti. AK Parti Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün Aleviliğin ayrı bir din olmadığını söylemesi üzerine Paylan ‘Bırakın da buna Aleviler karar versin’ dedi.
ALEVİLER AZINLIK STATÜSÜNE GEÇİRİLMEYE ÇALIŞIYOR.
Lozan Antlaşması’nda azınlık olarak kabul edilmeyen Alevilerin AB Komisyonu’nca hazırlanan İlerleme Raporları’nda Alevi örgütlerinin yıllardan bu yana ileri sürdükleri ve savundukları görüşlerin dikkate alınmaması, Aleviliğin Sünnilikle olan farkları yok sayılarak mevcut resmi din içerisinde erimesini getirecektir.
ABD ve AB, Türkiye’yi ayrıştıracak, bölüp, parçalayacak, yeni etnik ve dinsel kimlikler oluşturacak her girişimi organize ediyor ve destekliyor. Bu faaliyetler için milyonlarca Dolar ve Euro harcıyor. İslam düşmanları zaman, zaman Alevi veya Suni düşünür olarak ortaya çıkıyor ve ayrımı savunuyor. Oltaya yem takan balıkçıyı hayvan sever olarak algılayanlar gibi Avrupa Birliği sözcüleri de Alevi savunucuları olarak ortaya çıktı.