ABD ve NATO yöneticileri Rusya-Ukrayna savaşının bitirilmesini değil; uzayarak daha fazla can kaybının olmasını, Rusya’nın ekonomik olarak zayıflaması ve dünya kamuoyu nezdinde yıpratılmasını, savaşın Avrupa’ya yayılmasını hedefliyor. Türkiye, Rusya, Ukrayna ve BM Gen Sek’ nin imzaladığı ‘Tahıl Koridoru Antlaşması’na göre Rusya ve Ukrayna elindeki milyonlarca ton buğdayı ihtiyaç sahibi ülkelere gönderecekti.
Ancak antlaşmanın üzerinden 24 saat geçmeden tahılların alınacağı Ukrayna/Odesa limanına iki füze atıldı, biri siloya isabet ederken diğeri boş araziye düştü. Ukrayna Rusya’yı suçladı, Rusya antlaşmaya bağlı olduklarını saldırıyla ilgilerinin olmadığını açıkladı. Rusya buğdayının da satılacağı antlaşmayı Rusya’nın sabote etmesi akıl ve mantıkla da bağdaşmaz. Neyse ki buğday sevki engellenmedi.
Savaşın ve krizin devam etmesini, giderek büyümesini isteyen, ahlaksız ABD güdümündeki paramiliter grupların bu füzeleri ateşlemesi kuvvetle muhtemeldir. ABD için, buğdayın taşınması veya taşınmamasının, asker, sivil, paramiliter grupların ölmesinin anlamı var ama değeri yok.
Türkiye ile aynı iklim bölgesinde olan iki ülkenin buğdayının taşınmasına katkı sağlamakla övünen Türkiye, bu buğdayları kendi topraklarında yetiştirmek için gerekeni yapmadı. Dünyanın en verimli alüvyon ovaları; Bafra ve Çarşamba hala ekilip, biçilmiyor.
Birbiriyle savaşan iki ülke buğday ihraç ederken aynı özellikte topraklara sahip Türkiye’nin bu ülkelerden buğday ithal etmesi de bu ülkelerin enflasyonunun Türkiye’deki enflasyonun beşte birinden bile az olması da Türkiye açısından izah edilemez acı bir durumdur.
Almanya da dahil olmak üzere ABD ve Batı ülkeleri, Suriye’de PYD, YPG, RPG ve SGD gibi sürekli isim değiştiren grupların PKK’nın uzantısı ve türevleri olduklarını bildiği halde ancak ordularda bulunabilecek silahları bu teröristlere bedava verip, Türkiye’ye karşı kullandırırken, Türkiye’ye ambargo uygulayarak parasıyla bile silah ve mühimmat vermemesi çifte standart hatta ahlaksızlık değil de nedir?
Suriye/ Lazkiye'deki Hımeymim üssünden kalkan Rus savaş uçağı, Perşembe günü TSİ 05.36'da Türkiye’nin desteklediği grupların da bulunduğu İdlib'in batısındaki iki köye hava saldırısı düzenledi, 5’i çocuk 7 sivil öldü. Benzer saldırılar Ukrayna’da olunca tepki gösteren ahlaksız Batı bu ve benzeri saldırılar karşısında sessiz kaldı.
İdlib’e saldırıların sürmesi durumunda Türkiye yeni Suriyeli sığınmacılarla karşı karşıya kalacaktır. Kendi ülkelerine sığınmacıların ulaşamaması için, Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de sığınmacıları ölüme sürüklemesini de görmezden gelen Batı, bilinenin aksine insani değerlerden uzak ahlaksız bir tutum sergiliyor.
Batı’nın kendi insanına karşı savunduğu değerlerle diğer ülkelerin insanları karşı uygulamaları taban tabana zıtlık gösteriyor; işine geldiği yer ve zamanda insan hakları savunucusu olan Batı, işine gelmediği zaman ve yerde insanlık düşmanına dönüşebiliyor. İmza altına alınmış antlaşmalar dışında Batı’nın hiçbir sözünün hiçbir değeri yoktur.
Daha önce çevreye zarar verdiği gerekçesiyle sökülen nükleer santraller, Batı’nın doğalgazı kısıtllanınca; Avrupa Birliği (AB) hatta Alman Yeşiller Partisi tarafından ‘çevreci’ ilan edildi, meşrulaştırıldı. Herkesin hak ve hukukunu korumakla ünlü Londra ve Berlin mahkemeleri, haksız ve hukuksuz bir şekilde Rus Oligarkların hesaplarına, katlarına, yatlarına el koydu.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Biz sizin taleplerinizi yerine getirdik, siz verdiğiniz sözleri yerine getirmiyorsunuz’ diyerek yakındıklarında, Batılı yöneticiler ‘Siz antlaşma imzaladınız, gereğini yapmak zorundasınız, biz ise size bu antlaşmayı imzalamanız için sadece söz verdik, karşı tarafı ikna etmek için verilen sözün bağlayıcılığı yoktur’ dediler. Ekonominiz, ordunuz onlarınki kadar güçlü, paranız onlarınki kadar değerli değilse Batı size kendi insanına davrandığı gibi de davranmaz, çifte standart uygular.