Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Gen Bşk Erdoğan ABD’de ‘Türkiye'de 2023'te yapılacak seçimlere’ dair soruya, ‘Bizim şu anda seçimleri kazanma noktasında bir endişemiz yok. Mitinglerin kalabalık olması halkımızın bize olan bu teveccühünün devam ettiğini gösteriyor, bizi kimse tutamaz. Çünkü alternatif yok.’ dedi.
Meydanlarda gürleyen, büyük kalabalıklardan büyük alkış alan, fakat aynı oranda oy alamayan Osman Bölükbaşı, dinleyicilerine hep yakınır ve ‘Sizin harmanınız büyük de, taneniz çıkmıyor... Burada beni dinlerken aşka gelip Rahman'ı alkışlarsınız, sandık başına gidince şeytana sarılırsınız.’ derdi.
Açlığın algısı olmadığı için artık vatandaş algıyla yönetilemiyor. Gerçekleşmeyen vaatler etkisini yitirdi, umutların gerçekleşmesi hep bir sonraki seçime kaldı. Seçmeni ikna zorlaştıkça zorlaştı. Ekmek aslanın ağzında, oy seçmenin cebinde. Eskiden erkeğin kalbine giden yol midesinden geçerken, şimdi herkesin kalbine giden yol midesinden geçiyor. Cebine bir şey girmeden cebinden oy çıkmayacak.
MİTİNGDE NİTELİK Mİ NİCELİK Mİ ÖNEMLİ?
Mitingde nicelik mi nitelik mi önemli? Mitinge gelenler kadar oy alamayan nice partiler gördüm. Mitinge katılanların sayısından daha önemlidir mitingde ve mitingden sonra konuşulanlar.
Söylenecek söz, verilecek vaat kalmamışsa mitinge gelenle gelmeyen arasında fark veya farkındalık oluşmaz o mitingin sonuca etkisi de olmaz.. Seçim sonucunu mitinge gelenler değil; mitingden alması gerekeni alarak, ikna olup evine giden belirler.
Başka illerde söylenenler promterdan tekrarlanacaksa vatandaşın derdine derman veya tercüman olunmayacaksa ne gelenden fayda gelir ne gidenden.
Kitle iletişim araçları üzerinden görüş yayıcı ve oluşturucular aracılığı ile istenilen görüş ve düşünceler kamuoyuna, kamuoyunun istek ve düşünceleriymiş gibi sunulup, halkın zihnine bir ön algılama süzgeci yerleştirilerek halkın öğrenmesi bir yere kadar denetlenebiliyor.
Bu durumda halk, her şeyin gördüğü ve duyduğu kadar olduğuna inandırılabilir, taşıdığı değer ve güçten habersiz, medyanın yapay olarak oluşturduğu gücünün halkı olur.
Herkes, her şeyin kendi bildiği kadar olduğuna inanır, bilmediklerini de yok sayar. Tarih de ayetler de yanlış yorumlanır. Kuyuya düşen kurbağanın gökyüzünü gördüğü kadar zannettiği veya ‘sarhoşken camiye girmeyiniz’ mealindeki ayetin, ‘sarhoşken’ kısmını kaldırarak ‘camiye girmeyin’ kısmının ayet olduğu iddia edilir. Halk toplu illüzyon sayesinde trans hale geçmiş gibi davranır.
Neyin önemli veya doğru, neyin önemsiz veya yanlış olduğuna kendisi değil; yönlendiriciler karar verir. Kamuoyu yönlendiricileri, yurttan ve dünyadan alakasız veya uydurma örnekler vererek; ayağı olmayanı gösterip ayakkabısızlığa, ölümü gösterip sıtmaya alıştırır halkı.
Halk,kendini yakından ilgilendiren olayları önemsiz görür. Kendisi için hiçbir değer ifade etmeyen şeyleri önemser hale gelir. Hayatının bağrında vatan için genç yaşta şehit düşen kahramanlara değil de dizi de ölenlere ağlar; dizileri gerçek, gerçekleri dizi gibi izler.
Toplumu birbirine yaklaştıran, kaynaştıran değerler zayıflar, suni bunalımlar yaratılır veya çıkartılır. Halk, sunulandan başkasını bilmediği için, sunulanın en iyisi olduğuna inandırılır ve olumsuzluklardan fazla şikayet etmez.
Hataların doğurduğu olumsuzluklar, çözümü olanaksız felaketler olarak gösterilir sebebi de ya kadere ya da dış güçlere bağlanır. Dışarıdan bakıldığında acı çekmekten hoşlanan, hatta işkencecisine aşık; mazoşist bir görüntü verir.
Başkalaşım ve değişim, sürece yayıldığı için, halk olanı biteni fark edemeden değişir. Sebepleri değiştirmeden sonuçların değişeceğine inanan halk aynı şeyi tekrar yaparak farklı sonuç bekler.
Halk artık düşünmez, kendi adına birilerinin ondan daha iyisini düşüneceğine ve yapacağına inanır. Artık düşünenle düşünmeyen, dostla düşman, hainle kahraman birbirine karışır. Olgunun değil algının önemli olduğu yerde toplumu yönlendirmek mümkündür. Ancak açlık olgudur ve yemeden giderilemez. Önce iş, aş sonra oy. İş, aş yoksa oy da yok!