AİLE ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “sivil şehit” yasasıyla, 2007’de öldürülen gazeteci Hrant Dink’in de şehit sayılabileceğini, ailesi yasadan istifade etmek için başvuru yaparsa, sivil şehitlikten doğan haklarını alabilirler. Ben aileyle konuşur, yeni düzenlemeyi anlatırım. Yasayı nisan sonunda çıkarmayı hedefliyoruz, “Uludere’de ölen yurttaşlar sivil şehit sayılacak” dedi. Yasa teklifi TBMM’de tartışılıyor.Kim ne yapılacaksa şu günlerde yapılmalı. Yasa nisan sonuna kalmaz.
‘İnsanları kahraman yapan ölmeleri değil; ne uğruna ölmeleridir.’
Şehidlik rütbesi, Allah tarafından mü'minlere (Müslümanlara) ihsan buyurulan en yüksek manevi bir rütbedir. Buna ancak Allah yolunda olanlar ve ölenler kavuşabilir. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
Sakın Allah Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Doğrusu onlar, Rableri katında diridirler ve rızıklanırlar. (Al-i İmran )
Peygaber Efendimiz Hazreti Muhammed (SV) dışında hiçbir peygamber şefaat edemezken, şehitler şefaat edebiliyor. Hrant'ın şefaatine bizi muhtaç etmeyin ey vekiller! Bunun hesabını halk sormazsa şehitler sorar, Allah (CC) sorar. Bizi Hrant Dink'in şefaatine muhtaç etme ya Rab!
Hrant Dink ve arkadaşı Ohannes Bakıryan 1980 öncesi Türkiye’nin en kanlı terör örgütlerinden TİKKO'nun İstanbul yöneticisiydi. Apo (Öcalan) PKK dışında sadece o örgüt mensubunu İmralı'ya yanına aldı.
Yurt dışındaki temsilciliklerimizi ve büyükelçilerimizi aileleriyle birlikte katleden terör saldırılarıyla ismini duyuran ASALA ile birlikte Beka Vadisi’ndeki terör kamplarında eğitildiler. Ermeni cemaatının tepkisi sonucu ermeni kimliğini saklamak amacıyla; Hrant ismini Fırat, Ohannes Bakıryan da Orhan Bakır olarak değişti.
Balık avlamak için oltasına yem takan balıkçıyı hayvan sever zanneden Can Dündar, Ohannes Bakıryan ve Hrant Dink’in isimlerini değişmesini Türkleri sevmesine bağladı ve herkesi Hrant olmaya davet etti ve binlerce kişi o gün, bugün ‘Hepimiz Hrantız’ yürüyüşleri yapıyor.
Düşman donanması alkışlanmıştı
Osmanlı - Rus savaşlarının birinde Trabzon açıklarına demirleyen Rus donanması, Sivastopol kuşatmasından dönen Osmanlı donanması sanılır. Başta vali olmak üzere bir heyet Donanma komutanını karaya ayak basmadan gemide karşılamak üzere denize açılır. Heyet gemiye doğru yol alırken, donanmayı karşılamak üzere sahile gelenlerin üzerine gemiden top atışı başlar. Heyet nice zaman sonra anlar ki gemiden yapılan atışlar gösteri atışı, donanma da Osmanlı donanması değil; donanma Rus donanmasıdır. Atışlar da hedefe yapılan atışlardır. Heyet canını zor kurtarır, ancak sahile karşılamaya gelen, alkışlayanlar toplar üzerinde patlayınca ancak gerçekleri öğrenir...
Olayın üzerinden yüz yıldan fazla zaman geçmesine rağmen hala ders çıkarmayanlar, düşmanı alkışlıyor, milletin birlik ve beraberliğine, İslam dinine atılan kahredici, yok edici topları gösteri fişeği zannediyor ve alkışlıyor.
Şehitliği ancak Allah verir!
Gösterici yanılabilir, aldatılabilir. Ancak devlet bu kadar yanılamaz, devlet, millet ve İslam düşmanlarına Allah (c.c.)’ın ihsan buyurmadığı bir rütbeyi Allah (c.c.) adına hiç kimse bahşedemez. Şehitlik başbakanın, meclisin, cumhurbaşkanının uhdesindeki bir unvan değildir. Şehitlik ancak ve ancak Allah (c.c.) tarafından verilir. Maaş verebilirsiniz, devlet arazilerini verebilirsiniz, madalya da takabilirsiniz, hainleri vatansever, kahraman ilan edebilirsiniz… Ama şehitlik veremezsiniz.
Hrant Dink'e de hakaret
Hırant Dink de şehitliği kabul etmez, hakaret olarak telakki ederdi, kendisine de saygısızlıktır. Ailesi politik davranmamalı, Hrant'a yakışır hareket etmeli ve o makamı kabul etmemelidir. Hrant Dink şehit olmak için değil; Ermeni Diasporası için savaştı.
Türkiye’nin soykırımla suçlanması, Doğu Anadolu’daki 6 ilin Ermenistan’a verilmesi ve Ermenistan’a 65 milyar dolar tazminat verilmesi için savaştı.Savaşan her iki taraf da şehit sayılamaz. Bir taraf haksa, diğer taraf batıldır. Ya Hrant Dink niyazidir; ya da Hrant Dink şehit; asker ‘kelle’, polis niyazi’dir.