Şanı Yüce Allah ‘Siz kendiniz için bir şey yapmazsanız, ben de sizin için bir şey yapmam’ diyor. İnsanlar kendilerine uygun kişiler tarafından yönetilir. Seçerken gösterilmeyen özen, sonucu yaşanan felaketler kader değil seçenin tercihidir. Ev alırken kendinize mezar aldığınızı fark edemezseniz, eviniz mezarınız olur.
Yanlış yerde ev aldığınız selden, depremden sonra ortaya çıkıyor. Yanlış seçim yaparsanız her alanda deprem yaşarsınız. Diyanet İşleri Başkanlığı da depremin kader olmadığını, alınmayan önlemlerden kaynaklanan can kayıplarının sorumluluğunu Şanı Yüce Allah’a yüklemenin haksızlık olduğunu söyledi.
Depremin ne zaman meydana geleceği öngörülemiyor, ancak nerede olacağı uzmanlar tarafından yıllardır söyleniyor. Deprem olacak yerde yapılacak alt ve üstyapıların nasıl olması gerektiği de bilinirken insanların depremde can vermesinin sebebi deprem değil; yanlış yere, yanlış malzemeyle, yanlış imarla ev yapılması ve hiçbir aşamada denetim yapılmamasıdır.
Ekonomi, tarım, eğitim, sağlık, dış politika gibi alanlarda deprem evdeki gibi birdenbire olmaz, yıllar sonra hasarın büyüklüğü anlaşılır. Yolcusu olmayan yerlere hava alanları yapıp yolcu garantisi vererek hazineyi dolayısıyla milleti borçlandıracağına depreme dayanıklı ev yapılsaydı bu kadar büyük can kaybı olmazdı.
‘Ben, zeminden, demirden, çimentodan anlamam’ diyorsanız, anlamanıza da gerek yok. Alt ve üstyapı için onay veren 23 farklı makama senin oyunla atama yapılıyor. Onlar bu işten anlıyor diye o göreve senin kullandığın oyla geliyorlar. Bir şey değişir; her şey değişir. Evin başına yıkılmışsa, su alıp götürmüşse sen ne selzede ne de depremzedesin, sen sadece oy kurbanı; seçmenzedesin.
Atatürk diyor ki “Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa genel şerefsizliğin yıkıntısı altında, şunun bunun kişisel şerefi de parça parça olur. Genel şerefi kurtarmamıza engel olabilecek kişisel rütbeleri, makamları da genel şerefi kurtarmaya yönelik bir amaç uğruna feda ettik. Milletin çıkarları yerine kendi çıkarları için siyaset yapanlar bu milletin başına bela olur.”
Atatürk’e kötünün iyisi (ehvenişer) olarak ‘Amerikan Mandası olma’ önerildiğinde, Atatürk ‘Kötünün iyisi, kötünün en kötüsüdür’ diyerek kesin bir dille ‘Amerikan Mandalığını’ reddetmiştir.
Eski veya yeni seçeceğiniz kişiler, bugüne kadar sizin için ne yaptılar? Milletvekili olmadan yapılması gerekenleri yaptılar mı? Milletvekili olmadan hiçbir şey yapmayanın vekil olduktan sonra da hiçbir şey yapmayacağı açık seçik görülmüyor mu?
Senin derdinle dertlenen, seninle hemdert olan, vekil veya bakan olmadığı için derdine derman olamayan, ancak tercüman olan birine değil de kendi kişisel çıkarları için aday olana oy verirsen olacaklardan da sorumlusun. Kapısını çalacak vekil aramazsan, seçimden sonra kafanı vuracak duvar ararsın. Böyle efendiye böyle hizmet,, böyle başa böyle tıraş.