Samsun’da bir günde kazalar hariç 6 kişi silah ve bıçakla öldürüldü; bir siyasi partinin yöneticilerinin bulunduğu büroya yapılan silahlı saldırıda 3 kişi hayatını kaybederken, OMÜ öğrencisi 25 yaşındaki genç bıçaklanarak, başka bir öğrenci kafasına kurşun sıkılarak öldürülürken, 16 ve 17 yaşındaki iki genç para istedikleri bir kişiyi döverek öldürdü. İçerden ve dışardan yapılan saldırılarla hayat cehenneme döndü. Tüm şehirlerde benzer olaylar sıradan hale geldi. Cezasızlık algıdan olguya geçince asayiş tamamen bozuldu.
Cumhurbaşkanı/AK Parti Gen Bşk Erdoğan Zafer Partisi Gen Bşk Prof Dr Ümit Özdağ’ın Suriye’den atılan roketlerle hayatlarını kaybedenlerinin ailelerine taziye ziyaretinin engellenmesiyle ilgili ‘Daha bu günler iyi günleriniz’ diyerek gelecekte daha kötü olaylar olacağını ima etti.
Türkiye’nin her tarafına herkesin gidebilme özgürlüğünü sağlamak görevleri değilmiş gibi; PKK ile ‘çözüm süreci’ olarak adlandırılan süreçte hem Erdoğan Hem de eski Başbakan, şimdiki Gelecek Partisi Gen Bşk Ahmet Davutoğlu, MHP Gen Bşk Bahçeli’yi tehdit ederek ‘Tunceli’ye Diyarbakır’a git de göreyim’ dermişlerdi. Bu anlayışın nelere mal olduğu Diyarbakır Sur’da, Suruç’ta açık seçik bir şekilde görüldü. Kendi şehrimizin sokaklarına ancak tankla girebildik.
İçişleri bakanı 800’ün üstünde bombalı saldırının önceden haber alınarak engellendiğini söylüyor. Bu durum hem iyi hem de çok kötü; terörle birlikte yaşadığımızı; teröristlerin her yerde olduğunu gösteriyor. Öğretmen, okulunda, İstanbul’un en işlek caddesinde, çocuk evinde katlediliyor. Bu olanlar bile büyük tehlikeleri barındıran şartları oluşturulmamış yapay bir sükunettir.
Aynel Arap (Kobani)’taki IŞİD varlığına karşı Türk ordusu harekete geçmeyince, Selahattin Demirtaş, ‘Kobani düşerse Diyarbakır düşer’ derken, Apo da İmralı’dan Savaş çağrısı yaptı. Güneydoğu baştan başa Diyarbakır’dan Van’a kadar PKK eylemlerine sahne oldu; okullar, yurtlar, kamu binaları, bankalar, daha önceden belirlenen iş yerleri ateşe verildi, iller, ilçeler yangın yerine döndü. Devlet, gün boyunca ancak yangınlara müdahale edilebildi, en az 100 kişi hayatını kaybetti.
Bu eylemler sonuç getirdi; hükümet PKK ve Peşmerge uzantılarını ABD rozetleri ve ağır silahlarla sınırdan soktu, Ayenel Arap (Kobani)’a gönderdi. Hiçbir çatışma gücü olmayan bu sembolik çakal sürüsü, Fırtına obüslerinin açtığı yoldanTSK’nın boşalttığı Kobani’ye gitti. TSK savaştı, şehit verdi, Türkiye sığınmacı alırken, PKK sınır bölgemize yerleşti. Aslında Kürt yaşamayan, stratejik ve psikolojik üstünlük sağlayan ilçenin nüfusu Arap, ismi de Arap Baharı anlamına gelen Aynel Arap’tır.
ABD’li birçok yetkili Türkiye karadan Suriye’ye girmezse 30 yılda IŞİD’le mücadeleden sonuç alınamaz’ dedi. CIA istasyon şeflerinin organizasyonuyla sınırımızdaki ilçelerimize atılan füzeleri gerekçe göstererek, sözde sınırlarımızı korumak, gerçekte ABD ve Arap koalisyonunun karadan yapamadığını yapmak için Suriye’ye gittik.
Ve Mehmetçik karada IŞİD’le savaşan tek askeri güç olarak kahramanlık gösterdi, kayıplar veridi, ama IŞİD’i yendi, bölgeyi PKK uzantılarına terk ederek geri geldi. Mehmetçik savaştı; PKK toprak kazandı. Zırhlı araçlara sahip 200 ABD askerinin desteğiyle PKK/PYD Münbiç’te özerklik ilan etti.
O zamanlar defalarca ‘Mehmetçik katiliyle aynı safta savaştırılıyor. Hatta savaşmayan PKK için toprak kazanıyor’ uyarısı yaptık. Hükümetler de devlet de yanıldı ancak biz hiç yanılmadık. Göz olanı akıl olacağı görür.
PKK’nın Suriye uzantısı PYD ve daha sonraki isim değişikliğiyle Sivil Demokratik Güçler (SGD) adını alan terör örgütü Batı’da IŞİD’i Kobani’de yenen örgüt olarak tanındı, Batı’yla müttefik oldu, destek yağmaya başladı. Sonra da arkası kesilmeyen silah ve cephane yardımı yapıldı.
Kobani’de olduğu gibi; TSK’nın kan ve can; gazi ve şehit vererek gerçekleştirdiği ‘Fırat Kalkanı’ operasyonuyla Fırat’ın doğusu IŞİD’den temizlendi, boşaltılan alana PKK yerleşti.
Uluslar arası hukuka göre bugün ABD’nin Suriye’de işi yok, ancak kukla bir devlet kurdurup, o devletle işbirliği yaparsa yarın ABD sınır komşumuz olabilir.