Geçen hafta ki köşe yazımda Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamı özetlemiş ve toplumun büyük bir güven sorunu yaşadığının altını çizmiştim.
Yargının siyasi iradenin güdümüne girerek bağımsızlığını tamamen yitirdiğini, dış politikada büyük tutarsızlıklar yaşandığını, ekonominin yapılan yanlışlarla Cumhuriyet döneminin en kötü günlerini yaşadığını vurgulamıştım.
İç ve dış borç olarak tüm dönemlerde yapılan borçlanmaların toplamından çok daha fazla borçlanmış bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıya olduğumuzu anlatmış,
Bu nedenlerle, toplumun büyük bir kesimi ülkemizin içerisinde bulunduğu durumdan rahatsız olduğu için yaklaşan seçimin çok büyük önem kazanmış bulunduğunun altını çizmiş ve gelecek hafta ki yazımda, “Muhalefet Bloğu Altılı Masa ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu” İle ilgili değerlendirmeler yapacağımı yazmıştım.
Bu öyle bir seçim ki, çağdaş Türkiye’den yana olanlar adına özledikleri yaşam biçimi için belki de son şanstır.
Çünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması sonrası Mustafa Kemal ve arkadaşları tarafından yoktan var edilen, Laik ve Çağdaş Hukuk düzeninde yüzünü batıya dönmüş Türkiye Cumhuriyeti yerine, Şeriat düzeninde bir devlet kurabilmenin çalışmaları yoğunluk kazanmış bulunmaktadır.
O nedenle, mevcut iktidarın ve onun savunduğu hiçbir demokratik kurala uymayan “Başkanlık Sistemini” kaldırmak için yola çıkan ve kendilerine “Altılı Masa” Denilen muhalefet Bloğu, kendilerine bağlanan umutları boşa çıkartmamak adına büyük bir sorumluluk üstlenmiştir.
Şu ana kadar da, “Altılı Masa’nın” katılımcı parti liderleri büyük bir uyum içerisinde gözükmektedir.
Bu gurubu bir araya getirerek belki de Cumhuriyet tarihin de ilk kez böylesine değişik görüşlü partileri bir araya toplama başarısını sağlayan ise, tartışmasız CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Bu birlikteliğin sağlanmasında Sayın Kılıçdaroğlu’nun uzlaşmacı kimliğinin etkisi de yadsınamaz.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun en önemli destekçisi ise, giderek oylarını yükselterek merkez sağın liderliğine oynayan İyi Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’dir.
Bugüne kadar katılımcı partilerin ev sahipliğinde sırayla toplantılarını sürdüren “Altılı Masanın” son toplantısı, Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamolla’nın ev sahipliğinde yapılmıştır.
Altılı Masaya destek veren toplum kesiminin de artık Tüm Türkiye gibi merakla beklediği ilk şey, Altılı Masanın Cumhurbaşkanı adayını açıklamasıdır.
Öncelikle şu an için ismi öne çıkan Sayın Kılıçdaroğlu ile ilgili, sonra da “Altılı Masa’ dan” beklentilerle ilgili değerlendirmemi paylaşmak istiyorum
Sayın Kılıçdaroğlu’nun adının öne çıkması ile birlikte kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanıp, kazanamayacağı üzerine çok değişik tartışmalar yapılmaya başlamıştır.
Bu tartışmaların odağında, Sayın Kılıçdaroğlu’nun liyakati ve devlet deneyimi ile alnının açık olmasına söyleyecek söz bulamayanların, O’nu kimliği ve mezhebi üzerinden yıpratmaya çalışması, çağdaş bir ülke olma iddiasında ki ülkemiz adına tek kelime ile utanç vericidir.
Şurası unutulmamalıdır ki, diğer mezhepler ne kadar saygı görüyorsa, Alevilikte bir o kadar saygıyı hak etmektedir. Ayrıca belirtmek isterim ki, hiç birimiz ne doğduğumuz kenti, ne de mezhebi de kendimiz seçemiyoruz.
Yine belirtmek isterim ki, bugüne kadar tanıma ve tanışma şansı bulduğum tüm Alevi kökenli insanları son derece düzgün, dürüst ve saygılı insanlar olarak tanıdım.
Bu nedenle, beni Sayın Kılıçdaroğlu’nun kariyeri ve deneyimi ilgilendirmektedir.
Bu pencereden bakınca da, kendisinin engin devlet deneyimi ve birikimini, yaptığı görevler sırasında tüm araştırmalara rağmen tek bir açığının bulunamamasını önemsiyor, kısacası yaşamı boyu dürüst ve sade yaşamış içimizden birisi olarak görüyorum.
Sayın Kılıçdaroğlu adına yazılacak belki de en önemli artı, Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Altılı Masanın” aldığı “Parlamenter Sisteme” dönme noktasında, sözünde durarak gerekli özveride bulunacak kişi olmasıdır.
Açıkça söylemek isterim ki, Kılıçdaroğlu, bu özellikleri ile Avrupa Devletlerinde baş tacı edilecek bir devlet adamı örneğidir.
Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin tek endişesi, özellikle kırsal kesimlerde mezhebi üzerinden yıpratma yapılacağı ve bu konunun da iktidar kesimi tarafından sürekli gündemde tutulacak olmasıdır.
Bu konu da söylenecek tek söz, Kılıçdaroğlu ile kazanılacak bir seçimin sadece Cumhurbaşkanının değişimi ile sınırlı kalmayıp, bu ülkede ki mezhep ayırımcılığının da bir şekilde barışla sonlanacak olmasıdır.
Bugün konum, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile ilgili olduğu için bunu işledim. Tabii yeni adayların netleşmesi halinde, onlar ile ilgili değerlendirmelerimi de bir başka yazım da yapmaya çalışırım.
Bugün konum, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile ilgili olduğu için bunu işledim. Tabii yeni adayların netleşmesi halinde, onlar ile ilgili değerlendirmelerimi de bir başka yazım da yapmaya çalışırım.
Yazımın yarın yayınlanacak olan 2. Bölümünde ise, “Altılı Masa” ile ilgili görüş ve önerilerimi paylaşacağım.
Tüm okurlarıma sağlıklı ve sorunsuz yaşanacak güzel günler diliyorum.