Tanrımıza şükürler olsun ki, Mustafa Kemal Atatürk gibi bir dünya lideri dünyaya Türk olarak gelmiştir.
Yazıma böyle bir giriş yapışımın nedeni, özgürlüğüne kavuşturduğu ulusuna ölümünden sonra dahi hala yol göstermeyi sürdüren bir büyük lideri, ölümünün 79. yılında bir kez daha özlemle anmış olmamızdır.
O’nu böylesine yücelten ve O’nu20.yüzyılın tartışmasız lideri konumuna taşıyan şey, O’nun diğer dünya liderlerinden çok farklı özelliklere sahip olmasıdır.
Örnek vermek gerekirse,
- İşgal altında ki ulusunu özgürlüğüne kavuşturmak için başlattığı Kurtuluş Savaşının en zor anında etrafına topladığı silah arkadaşlarına, “Ankara’ya döndüğümüzde ilk işimiz, Eğitim Şurasını toplamak olacaktır. Şimdiden hazırlıklarını yapınız” Talimatını verebilecek kadar ulusunun eğitilmesine verdiği önem ve bu konuda büyük bir inanca ve ileri görüşe sahip olmasıdır.
- Tüm dünyayı şaşırtan bir zaferle taçlandırdığı Kurtuluş Savaşı sonrası yetişkin erkek nüfusunun büyük bir kısmını kaybetmiş, halkının yoksulluğu bir yana, Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşından gelen borcunu da üstlenmiş, yorgun, hiçbir sanayi ürünü üretemeyen, okuryazar oranı kadınlarda % 0.5, erkeklerde en iyimser şekliyle %3-5‘ler civarında olan bir toplumu, sağlığının izin verdiği 15 yıl gibi kısa bir sürede, üst üste uygulamaya soktuğu iddialı devrimlerle çağdaş ülkeler seviyesine ulaştırmış olmasıdır.
- Tüm dünyanın övgü ile söz ettiği askeri alanda ki başarısını, siyasi alana da taşımış ender liderlerden birisi olmasıdır.
- O’nun kazandığı zafer sonrası,“Yurtta sulh, cihanda sulh” İlkesi ile mağlup ettiği devletler başta olmak üzere, tüm komşu ülkelerle barış içerisinde olmayı sağlamıştır.
- O Büyük Önder, 15 yıl gibi çok kısa bir süreçte yaptığı harf devrimi ve dava arkadaşlarının yarattığı Köy Enstitüleri modeli ile halkının eğitim düzeyini hızla yükseltirken, köylüsüne modern tarımı öğretmiş ve çağdaş yaşamla da tanıştırmıştır.
- Bu kısacık 15 yılda, Halkına hedef gösterdiği çağdaş dünya ülkelerinin çoğundan önce kadınlarına erkeklerle eşit haklar tanımış, onlara seçme ve seçilme hakkını vermiştir.
- Yine Kurtuluş Savaşı sonrası hayatta kaldığı 15 yıldabir İslam ülkesi olmasının, ülkesinin gelişmesine engel olduğu şeklinde ki önyargıları ve bunun dinimize verdiği zararların önünü de kesmek için kurduğu yeni Türk Devleti’ni Laik Çağdaş Hukuk temeli üzerine oturtarak, din ile devlet işlerini birbirinden ayırmıştır.
- Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk,ülkesinde ki çok önemli bir sorunun da halkının dinini kendi lisanından öğrenememesi olduğunu görmüş ve bu sorunu çözmek için de verdiği talimatla,Aralık 1931'de seçilen dokuz hafıza Dolmabahçe Sarayı'nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başlatmıştı. Böylece Türk insanının da dinini kendi lisanından öğrenmesini sağlamak için Kur’an Mealini o dönemin en büyük din alimi Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’a hazırlattırmış, Ezanın da Türkçe okunmasını da sağlamıştı.
- Ne yazık ki, yaşamının son dönemlerinde uygulamaya soktuğu dinimizin Türkçe öğretimi ve Ezan’ın Türkçe okunması, çok partili sisteme geçtiğimiz 1950 seçimleri öncesinde, “İktidara gelince Ezan’ı yeniden Arapça okutacağız” Sözü veren DP’ nin iktidara gelmesi ile son bulmuştur.
Bu uygulamanın ne kadar yerinde olduğunu anlatan sözler ise,bir vatandaşın ağzından o günlerde bir gazete de şöyle yer alıyordu.Yaşlı bir kadın, Beşiktaş'taki Vişnezade Camii önünde gözyaşlarına boğulmuş,“Allah Gazi'mize dünya durdukça çok ömür versin. Bize Kur’an’ımızın manasını da öğretti. Aklımızın erdiği günden beri namaz kılar, dua ederim. Fakat ne yaptığımı, neler söylediğimi ben kendim de bilmezdim.”
Hiç kimse,tüm yaşamını ulusuna adamış, örnek bir Türk aile yapısı oluşturmak adına özel yaşamından ve duygularından dahi ödün vermekten kaçınmamış cesur bir liderden söz edildiğini, göz ardı etmemelidir.
Ne yazık ki, bugün bu ülkeyi özgürlüğüne kavuşturan ve halkına son vatan toprağı Anadolu’da onuru ile yaşama şansı veren Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü halkının gözünden düşürmeye çalışan iç ve dış odaklar yine atağa geçmiş bulunuyor.
İçimizde ki bu aymazlara söyleyecek söz bulamıyorum ama dış ülkelerden gelen Atatürk karşıtı söylemleri çok iyi anlayabiliyorum.
Çünkü bu ülkeyi yok etmeye çalışan dış odaklar, O Büyük İnsan’ın bu toplumu bir arada tutan en önemli yapı taşı olduğunu çok iyi biliyor ve bu ülkeyi yok edebilmenin yolunun ancak ve ancak, Atatürk’ün yok edilmesinden geçtiğini biliyorlar.
ATATÜRK ÖYLESİNE BÜYÜK Kİ,
Atatürk, kendisine vuruldukça büyüyen, yerildikçe parıldayan, sonunda sevmeyenlerini dahi, zorunlu da olsa sever yapan bir büyük Lider’dir.
İşte O’nun bu özellikleri, Atatürk ilkelerine inanan, O’nu anlayan, O’nun kurduğu Laik Çağdaş Hukuk temelinde ki Demokratik Cumhuriyet’e sonuna kadar sahip çıkanların sayısını giderek artırıyor.
Bu inancın giderek dönüştüğü gerçek Mustafa Kemal Atatürk sevgisi, yaşamını Atatürk’ü din düşmanı olarak tanıtan öğretilerle geçirmiş olanların sonradan olma Atatürk sevgisine benzemez.
Yaşamlarını Atatürk’ü aşağılayarak, O’ nu sevimsiz hale getirmeye çalışarak, O’nun ilkelerini birer birer yok ederek geçirenlerin günün birinde, toplumda giderek artan Atatürk sevgisine sahip çıkabilmeleri için öncelikle ortaya çıkıp, “Ben Atatürk’ü yanlış tanımışım, O’nu anlamamışım veya bana O’nu yanlış öğretmişler” Diyebilmesi gereklidir.
Çünkü Atatürk sevgi ve inancı, toplumumuzda bir ayıraç olarak kullanılamaz. O, bu toplumu bir arada tutan en önemli yapı taşıdır ve yapı taşı olmayı da sonsuza dek sürdürecektir.
Bu ulusun her ferdinin kendi içinden çıkan bu büyük Önder’e, en azından yabancı ülkelerin gösterdiği saygı ve sevgiyi göstermesi gereklidir.
Tarih boyunca özgür yaşamış bir ulusu, Anadolu’nun ortasında tutsak etmeye çalışan düşmanların bu oyununu bozarak ülkesini işgalden kurtarıp Osmanlı’nın küllerinden özgür ve çağdaş bir devlet yaratan Mustafa Kemal Atatürk’ü, ölümünün 79. Yılında bir kez daha büyük bir özlemle andık.
Ne mutlu bize ki, tüm dünyanın büyük bir takdirle andığı bu büyük insan, Türk Ulusunun içerisinden çıkmış ve en zor günlerinde kurtarıcısı ve yol göstericisi olmuştur.
Işıklar içerisinde uyu ATAM.
Bizlere emanet olarak bıraktığın Demokratik, Laik ve Çağdaş Hukuk düzeninde ki Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşatılacaktır.
Güzel günlerin müjdecisi bir hafta dileğiyle.