Gerçek demokrasilerde sistemin sağlıklı yürümesinin en önemli nedeni, demokrasinin kurallarından ödün verilmemesi yanında iktidar gücünü elinde bulunduranların bu güce dayanarak demokrasi dışı uygulamalara yönelmeyi akıllarından dahi geçirmeme kültürüdür.
Demokrasinin sağlıklı yürümesinin belki de çok daha önemli bir başka nedeni, demokrasilerin olmazsa olmazı olan muhalefet partilerinin varlığıdır.
Ancak bu, muhalefet partilerinin denetim görevini toplumun beklentilerini cevaplayacak düzeyde yapabilmesine bağlıdır.
Üzülerek söylemek gerekirse, bugün ülkemizde muhalefet görevini üstlenmiş üç parti, bırakın siyasi iradenin yanlışlarını engellemeyi, adeta siyasi iradenin işini kolaylaştırıyorlar.
Bu üç partiden birincisi beceriksizlikleriyle, ikincisi terör örgütü ile ilişkisini kesememesi, diğeri de iktidarla kol kola girerek seçmenlerini hayal kırıklığına uğratmayı sürdürüyor.
Oysa Türk seçmeni 07 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde oyları ile demokrasimiz adına çok başarılı bir sınav vermişti.
“Çözüm Süreci” ve buna benzer bazı rahatsızlıklar nedeniyle, seçmenler onüç yıldır iktidarda olan siyasi iradeye “ Senin uygulamalarından memnun değilim. Kendine çeki düzen ver” Derken, muhalefet partilerine de, “Haydi buyurun, bir araya gelin ve ülkeyi biraz da siz yönetin “ demişti..
MHP henüz seçim sonuçlarının alınamadığı seçim gecesi, her türlü koalisyonu ret ederek yeni bir seçim için “Hodri meydan” Dedi.
Aynı MHP, 2002 de de rahmetli Bülent Ecevit Başkanlığında ki DSP, MHP ve ANAP’ın oluşturduğu koalisyonun sonlanmasına neden olan erken seçim kumpasına da evet demiş ve yapılan erken Genel Seçimde, bu üç parti barajı dahi aşamayarak TBMM dışında kalırken, yeni kurulmuş AKP tek başına iktidara gelmişti.
07 Haziran 2015 seçimi sonrası iktidar partisi tam bir şok yaşadığı sırada, aynı MHP’ nin bu uzlaşmaz tavrı ile yeniden hayata dönmüştü. Çünkü erken yapılacak bir seçim şansı doğmuştu.
İktidar Partisi, AKP’ nin bu erken seçim şansını kullanabilmesi için kamuoyunun bastırdığı AKP- CHP Koalisyon Hükümet alternatifinin de denenmesi gerekiyordu.
Cumhurbaşkanının kurulmasını istemediği AKP-CHP Koalisyon görüşmeleri, erken seçim kararının alınabilmesi için gerekli sürenin dolmasına kadar sürdürüldü.
Yılların deneyimli partisi CHP’ de, bu ince seçim taktiğini çözememiş ve erken seçim yolunu açmıştı.
Her şey, 07 Haziran Seçimlerinde önemli oranda oy kaybederek çıkan AKP’nin istediği gibi gelişmiş ve Cumhurbaşkanı’nın, “İşte gördünüz, muhalefet partileri bir koalisyon hükümeti kurmayı beceremiyorlar” Diye başlattığı Kampanya tutmuş ve ibre yeniden AKP’ ne dönmüştü.
Bunlar yetmiyormuş gibi yılların siyasetçisi Deniz Baykal’da, 2002 de Sayın Tayyip Erdoğan’ı milletvekili seçtirmesinden sonra bu kez de sürpriz bir şekilde Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşme sonrası TBMM Başkanlığına aday olmuş ve MHP ile CHP’ nin TBMM Başkalığı için ortak aday çıkartmasını engellemişti.
Böylece TBMM Başkanlığı da altın tepsi içerisinde AKP’ ne sunulmuş ve bu hata ile de TBMM’den erken seçim kararının çıkması sağlanmıştı.
Bundan sonra ki süreçte de Sayın Cumhurbaşkanı’nın başlattığı karşı atak ve PKK terörünün başlaması ile HDP de aldığı oyları kaybetmeye başlamış ve 01 Kasım 2015 de yapılan seçimde, CHP ancak oylarını koruyabilirken, MHP ve HDP ciddi oranda oy kaybedince, AKP yeniden tek başına iktidara gelmişti.
*****************************************
Ne yazık ki, bugün bir kez daha yakın geçmişimizde yaşananların bir tekrarını yaşıyoruz.
MHP bu kez de, Anayasa değişikliği için AKP’ ye destek vererek Türkiye’de ki parlamenter sistemin yerine toplumun önemli bir kısmının diktatörlüğe dönüşebileceği endişesini yaşadığı, tek adama dayalı “Başkanlık Sisteminin“ Getirilmesinin yolunu açmış bulunuyor.
TBMM’ ne sadece AKP ile CHP’ nin girebileceği ve iki partiye dayalı bu sistemde, diğer partilerin silinip gideceği gerçeğine rağmen, MHP Genel Başkanı’nın tavrının anlaşılabilir bir yanı yoktur.
15.10.2016 tarihli köşe yazım da tüm eleştirilecek yönlerine rağmen tek umut olduğunu belirttiğim CHP’de, kendisine bel bağlayan iktidar karşıtı seçmenin canını sıkmayı sürdürüyor.
CHP’ nin Adana’da yaptığı miting sırasında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu kaş yaparken göz çıkartıyordu.
Asıl amacı, gerçek demokrasilerde gazetecilerin tutuklanmasının yerinin olamayacağını anlatmak olan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fetö ’ye destek veren ve ordumuzun çökertildiği kumpas davalarının destekçileri ile gerçek gazeteci ayrımını yapmadan hepsine isim isim okuyarak destek vermesi, kendi parti tabanı tarafından dahi kabul görmezken, rakiplerinin eline de bulunmaz bir koz veriyordu.
07 Haziran 2015 Genel Seçimlerinde Türkiye partisi olma yolunda önemli bir adım atan HDP’ de, PKK Terör Örgütü ile ilişkisini kesemediği için güvenirliğini tamamen yitirmişti.
İşte muhalefetin yaptığı bu yanlışlar sonrası Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar partisi AKP, yedeğine aldığı MHP ile ülkemizin yönetim şekli olan Parlamenter sistemi kaldırarak, yerine tek adama dayalı Başkanlık Sistemini getiren Anayasa değişikliği tasarısını TBMM gündemine getirmiş bulunuyor.
Türkiye öyle bir dönemden geçiyor ki, bir yanda PKK Terör örgütüne eklenen İŞİD, PYD ve FETÖ terör örgütlerinin yaptığı kanlı eylemler, diğer yanda askerimizin Suriye topraklarına girmesi ile sonunun nereye varacağı bilinmeyen sıcak savaş sürüyor.
Ülkemizin geleceğini etkileyecek böylesine hayati sorunlar yaşanırken, ülkemizde rejim değişikliği ile uğraşmak, Türkiye Cumhuriyeti Tarihine kara leke olarak geçecektir.
Burada asıl sorgulanması gereken kişiler, liderlerinin yanlışlarına dur diyemeyen ve koltukları uğruna yanlışlara göz yuman bu partilerin milletvekilleri ile parti meclisi üyeleridir.
Dün, “Yetmez ama EVET” Diyerek yargının bağımlı hale getirilmesinin önünü açarak Fetullah Örgütü’nün Devleti ele geçirmesine neden olanların, bugün pişmanlık duymasının nasıl bir anlamı kalmamışsa,
Bugün de, bu ülkenin parlamenter sistemini değiştirerek ülkemizi “Başkanlık Sistemi” Adı altında tek adamın ağzından çıkacak kararlara terk edeceklerin de, yarın bu vebalden duyacakları pişmanlığın hiçbir anlamı olmayacaktır.
Artık bu ülkenin yönetimi üzerinde söz sahibi olanların, olayları doğru okuyup her türlü siyasal saplantılardan sıyrılarak uzlaşma kültürünü öne çıkartması kaçınılmaz olmuştur.
Cumartesi akşamı yaşanan terör olayını şiddetle kınıyor ve şehit olanlara rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Yeni acılara tanık olmayacağımız bir hafta diliyorum.