Ülkelerin sağlık politikaları doktorları, diş hekimlerini ve onların görev yaptığı muayenehaneler ile hemşire ve yardımcı sağlık personeli ile donatılmış yataklı, yataksız tedavi kurumlarını ve hekimlerin direkt veya sağlık kurumlarında yazdığı reçeteler sonrası devreye giren eczacıları kapsar. Sağlık politikası bir bütündür, ayrı ayrı düşünülemez.
Oysa, ülkemizin Sağlık Bakanlıkları her birinin onlarca sorunu bulunan yukarıda sıraladığım birimleri bir yana bırakarak sağlık politikalarını, eczacı ve ilaç üzerinden yürütürler.
İlaç fiyatları ve eczacılar, her zaman Sağlık Bakanlığı’nın yumuşak karnı olmuştur.İlaç ve eczacılar, iktidar partilerince sürekli siyasete alet edilmiş ve iktidarların halka şirin görünme adına popülist yaptırımlarıyla karşı karşıya bırakılmıştır.
Bu konu basın içinde bulunmaz haber ve yorum konusudur. Bilen bilmeyen konuyu incelemeden çoğu kez eczacıları toplumun gözünde küçük düşüren yazılar yazmıştır.
Son kez de hiç ummadığım bir yazar olan Sözcü Gazetesi’nin baş köşe yazarı Rahmi Duman amacını aşan bir yazı yazmış ve eczacılardan gelen yoğun tepki üzerine “yanlış anlaşıldım” türünden bir ikinci bir yazı kaleme almak zorunda kalmıştır.
Gerek Eczacı Odası Başkanlığı yapmış ve gerekse üst kuruluşumuz Türk Eczacılar Birliği yönetiminde bulunmuş ve meslekte 50. yılını tamamlamış bir eczacı olarak izlediğim kadarı ile Sağlık Bakanlıkları ’nın dünden bugüne politikaları hep yukarıda anlattığım çizgide olmuştur.
Özellikle enflasyonun yükseldiği ve dövizin değer kazandığı dönemlerde, ilaç fiyatlarına zam yapılır. Sağlık Bakanlıkları ilaç tekelleri karşısında hiçbir zaman direnememiştir.
Eczacı odaları ve TEB ilaç fiyatlarının yüksek olduğunu yıllarca söylemiş ve ilaç fiyatlarının düşürülmesi gerektiğini savunmuştur.
TEB, firmaların hastane ihalelerinde dörtte bir fiyata verdikleri aynı ilaçlarının eczanelerde dört-beş katı fiyata satıldığını ve bu ilaçları parasını ödeyerek alan vatandaş ile sağlık güvenlik kurumlarının dört beş katı fiyat ödemek zorunda kaldıklarını örnekleri ile anlatmıştır.
Ne yazık ki hiçbir şey değişmemiş ve ilaç fiyatlarını tespit eden Sağlık Bakanlıkları “Bu nasıl iş?” diye sormamıştır.
Ama öyle zamanlar olmuştur ki, zam öncesi eczanelerin kar oranlarını düşürerek ilaç fiyatlarının yükselmesini önlemeye çalışan sağlık bakanları görülmüş ve geçmiş yıllarda Eczacıbaşı İlaç Firması’nın Yönetim Kurulu Başkanı, “Bu ülke de ilaç sorunu değil, Sağlık Bakanları sorunu vardır” şeklinde bir cümle kullanmak zorunda kalmıştır.
Yıllarca bu yüksek fiyatların dahi yeterli olmadığını savunan ilaç tekelleri, AKP’ nin iktidara gelmesinden bir süre sonra ilaç fiyatlarında yaptığı müthiş indirimler karşısında suspus olmuşlardır.
Sağlık Bakanlığı’nın ilaç fiyatlarını P, hatta daha yüksek oranda düşürdüğünü açıkladığı an da yıllardır ilaç fiyatlarının düşürülmesini savunan bir eczacı olarak “Bu kadarı da olmaz” diyerek, büyük bir şaşkınlık yaşamıştım.
Çok düşürülmüş fiyatlarla ilaç vermeyi sürdüren ilaç firmalarının yetkililerine sorduğum da aldığım cevap, “Biz Türkiye piyasasını kaybetmek istiyoruz.” Oluyordu. Peki, “Bu kadar düşürülen fiyatlarla zarar etmiyor musunuz?” Sorularıma inandırıcı bir cevap gelmiyordu.
Bu fiyatlara sadece yerli ilaç firmaları itiraz ediyor ve “Bu fiyatlara yerli firmalar dayanamaz, batar” diyorlardı.
Nitekim kısa bir süre sonra yerli ilaç sanayi kuruluşlarından güçlü olan bir kısmı uluslararası ilaç tekellerine satıldı, daha küçük ölçekli olanlarda kapandı.
Çok uluslu ilaç tekellerinin fiyat düşüşlerine neden sessiz kaldığı, böylece anlaşılmıştı ama artık çok geçti.
Kısa süre sonra Türkiye ilaç piyasası yabancı ilaç tekellerinin eline geçmiş ve onlara alternatif olarak ulusal çıkarlarımız açısından güvence olan yerli ilaç sanayisi büyük oran da yok olmuştu.
İşte o gün, sarı öküzü kurban vermiş ve davayı kaybetmiştik.
Artık yabancı ilaç tekellerinin fiyat konusunda kolay ikna olmayacağı belli olmuştu. Nitekim son aylarda enflasyonun çıkış yapması ile ilaç firmaları yeni fiyatların verilmesi konusunda dayatmaya başlamış ve artık Sağlık Bakanlığı’nın verdiği fiyatları kolay kolay kabul etmedikleri de görülmüştü.
Yeni fiyatların verilmesi gecikince de piyasaya ilaç vermemeye başlamışlardı. Son aylarda yaşanan “Eczanelerde ilaç bulunmadığı” şeklinde ki haberlerde bunun sonucuydu.
“Hastalar, eczanelerde ilaç bulamıyor” haberleri üzerine, Sağlık Bakanlığı o her zamanki gibi popülist tavrı ile bazı depolarla eczanelerin stok yaparak, yeni fiyatları beklediğini söyleme kolaycılığını seçmiştir.
Böyle bir açıklamayı hiçbir eczacı meslektaşımın kabul etmesi mümkün değildir, bu söylem de meslektaşlarımı zan altında bırakacak büyük bir yanılgıdır.
İlacı imal eden veya Türkiye’ye getiren ilaç tekelleri, sattıkları ilaçlarının fiyatlarının yükselen döviz karşısında yetersiz kalması nedeniyle ilaçlarını piyasaya vermemişlerdir. Böylece Sağlık Bakanlığı’nın yeni fiyatları bir an önce vermesi için baskı oluşturmuşlardır.
Eczanelerde ilaç bulunmamasının asıl nedeninin, bu olduğunu konuyla ilgisi olan herkes bilmektedir.
Sağlık Bakanlığının ve SGK’ nın aldığı kararlar doğrultusunda eczanelerin karlılık oranları öylesine düşmüş ve eczanelerin hepsi içine düştükleri ekonomik sıkıntı ile boğuşurken, stok yapacak gücü mü kalmıştır ki, ilacı nasıl saklasın da yeni fiyatla satmayı düşünebilsin.
Ama öyle gözüküyor ki, ilaç bulamayan halkın gösterdiği haklı tepkileri yeni fiyatları vererek çözmek yerine ecza depoları ile eczaneleri hedef göstererek geçiştirmeye çalışmak, eczacıları bir kez daha günah keçisi durumuna düşürmektir.
Bunu da bir eczacı olarak meslektaşlarım adına şiddetle ret ediyor ve Sayın Bakanın açıklamasını kendisi adına büyük bir şanssızlık olarak görüyorum.
Tek başına iktidar da olan partisinin bir bakanı olarak elinde bulunan yetkileri kullanarak, varsa stokçuları bulup gerekli cezayı vermek yerine bu tutuma girmek, Sayın Bakan’ın inandırıcılığını sarsmıştır.
Şunu da belirtmek isterim ki, ilaç fiyatlarını belirlemekte kullanılan döviz fiyatını, güncel miktarının çok altında bir döviz rakamına bağlayan sistemde, İlaç Sanayicilerine yapılmış bir haksızlıktır.
İşte bu nedenlerden olsa gerek, ilaç hammaddesinin nereden getirildiği, kalitesi ve aktivitesi sorgulanmamakta bu da ilaçların etkinliğinde tartışmalara zemin hazırlamaktadır.
Son olarak söyleyeceğim şey;
Eczacıların yaptığı çok kapsamlı görev ve gösterdikleri özveriyi sağlık Bakanlığı’nın yeniden değerlendirmesi ve eczanelerin birer ikişer kapanmasını önleyecek tedbirleri alması daha uygun olacaktır.
SONUÇ;
Son ilaç bulunmamasının tek sorumlusu ilaç fiyatlarını zamanında güncellemeyen ve 2007 yılında aşırı fiyat düşüş dayatmaları ile yerli ilaç sanayisini yok ederekTürkiye’nin ilaçta ki sarı öküzünü kurban veren SağlıkBakanlığı politikalarıdır.
Güzel ve sağlıklı geçecek bir hafta dileğiyle.