Erken seçim sözlerinin havada uçuştuğu bir ortamda, muhalefet partilerinin uzun zamandan beri gündeme taşıdığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Projesine” Farklı bir açıdan bakmak istiyorum.
Bilindiği gibi 16 Nisan 2017 yılında yapılan Referandum sonrasında ülkemizde “Başkanlık Modeline” Geçilmiştir. Fakat ülkemizde uygulanmakta olan Başkanlık Modeli, Amerika gibi demokrasinin uygulandığı ülkelerin Başkanlık Modeline benzememektedir.
Amerika’da uygulanan “Başkanlık Modelinde” Başkan’a tanınan yetkiler sınırsız olmayıp, özellikle iç ve dış ilişkileri ilgilendiren önemli konularda alacağı kararlarında sorumlu olduğu “Temsilciler Meclisi” ve bir “Senato” vardır. Yargı ile kararlarını denetleyen de bir Yüksek Mahkeme Başkanı vardır.
Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi, en üst düzey temyiz mahkemesi ve kararlarıyla ABD Anayasası'nı yorumlayan organdır. Açılan davalar çerçevesinde devletin ulusa ve hükûmetin yurttaşa karşı yetkilerinin sınırlarını belirler.
Başkanlıkla yönetilen diğer demokratik ülkelerde de Başkanın yetkileri sınırsız olmayıp, onlarında kendilerine göre denetim görevi yapan kurulları vardır.
Dünyada uygulanan Başkanlık Modellerinden bir diğeri ise, bazı 3. Dünya Ülkeleri ile bizde uygulandığı gibi tüm yetkilerin bir kişide toplandığı, yargı, kamu ve basın kurumlarının mutlak hâkimi olduğu, tüm atamaları yapabildiği, her türlü kararı tek başına alıp uygulayabildiği sistemdir. Bu sistem, kendisini denetleyecek hiçbir kurumun bulunmadığı “Tek Adam Modeli” olarak ta adlandırılan Türk tipi Başkanlık Modelidir.
Türk Tipi Başkanlık Modelinin uygulamada olduğu dört yıla yakın sürede ülkemizde öylesine olumsuz değişimler yaşandı ki,
- Bu değişimlerle toplum adeta ortadan ikiye ayrıldı.
- TBMM etkinliğini yitirdi.
- Kanun Kuvvetinde yetkiler sıkça kullanılarak mutabakat sağlamaya dahi gerek duyulmadan her istenen kanun çıkarıldı.
- Sınırsız yetkiler kullanılan son dört yılda ki Cumhurbaşkanlığı döneminde basının Yüzde 90’ı iktidara güdümlü hale getirildi.
- Yargı kararları da tartışmalı hale getirildi. Anayasa Mahkemesi kararları zaman zaman uygulanmadı. Cumhurbaşkanı ve hükümet ile TBMM Başkanı, Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyoruz dedi.
- Ekonomi ile Merkez Bankası Yönetimi ve aldığı kararlar, yaz-boz tahtasına çevrildi.
- Cumhuriyet Döneminin tüm fabrika ve tesisleri şeffaflıktan uzak özelleştirmelerle, hep aynı beş kişiden oluşan guruba verildi.
- Otoyol, köprü, şehir hastaneleri ve havaalanı ihaleleri de bu beşli ekibe, hem de yolcu, hasta ve oto geçiş sayısı garantileri ile verildi. Yanlış hesaplamalar sonucu garanti edilen rakamlara ulaşılamadığı için çok büyük fiyat farkları hazineden, yani halkın kesesinden karşılandı.
- Çeşitli nedenlerle toplanan yardım paralarının nereye harcandığı soruları her defasında, “Devlet sırrı” tanımlamasıyla açıklanmadı.
- Suriye’deki iç savaşa müdahil olup beş milyon (Ki bu sayı bugün doğumlarla daha da çok artmıştır) Suriyeli Türkiye’ye getirildi ve Türkiye’nin dört bir yanına dağıldılar. Bunların barınma ve geçimlerini sağlamak için doksan milyar harcanırken ve yabancı ülkelere yardım paraları gönderilirken, salgın döneminde işini kaybeden ve evine ekmek götüremeyen kendi vatandaşlarımız göz ardı edildi.
- Salgın döneminde halkına ekmek ve yardım vermek isteyen muhalif belediyeler sürekli engellendi.
- Toplumsal birliktelik sağlanamayan ve çok açıdan tartışılan Kanal İstanbul gibi çok büyük maliyetli proje hazırlıkları başlatıldı.
Bunları neden yazdığıma gelince;
Bilindiği gibi muhalefet partilerinin hemen hepsi uzunca bir süredir seçimleri kazandıklarında çerçevesi çok netleşmemiş olsa da, Güçlendirilmiş Parlamenter Modelini getireceklerini anlatıyorlar.
Yukarıda anlattığım nedenlerle sınırsız yetkiler kullanılan Başkanlık Model’inin yarattığı olumsuzlukları yazmıştım. Şimdi böylesine bozulmuş çok şeyin Güçlendirilmişte olsa Parlamenter Sistemde değiştirilmesi çok zordur.
Bu değişimler, ancak bugünkü gibi TBMM’nin sayısal üstünlüğünün aynı partiden olması ile mümkün olabilecektir.
Bugünkü siyasi dağılıma bakıldığında hiçbir partinin tek başına seçim kazanması mümkün gözükmemektir. Ki, böyle bir durumda seçimi kazanacak muhalefet kanadı, birkaç partiden oluşan ittifak şeklinde olacaktır.
Birkaç partinin ittifakı ile kazanılacak seçim sonrası parlamenter sisteme hemen geçilmesi halinde her konuda fikir birliğinin sağlanması çok zor olacaktır. Bu kadar değişmesi gereken olumsuzluğun, parçalı bir TBMM çoğunluğundan oluşacak parlamenter sistemde değiştirebilmesi de mümkün değildir.
O nedenle, yapılması gereken şey;
Böyle bir ortamda kazanılacak seçim veya yapılacak bir referandum sonrası getirilecek olan “Genişletilmiş Parlamenter Sistemde” dahi, Başkanlık Modelinin” en az bir yıl daha sürdürülebileceği şekilde bir düzenleme yapılarak tespit edilmiş olan tüm yanlış uygulamalar, kolayca değiştirilmelidir.
Aksi halde bugün sürekli eleştirilen koalisyon dönemlerinde yaşanmış sıkıntılar yeniden yaşanabilecektir.
“Maske, Mesafe ve Temizlik” koşullarına uyarak geçireceğimiz güzel bir hafta dilerim.