SAM-SEV Başkanlığını bıraktıktan bir yıl sonra o dönemlerde yayınlanmakta olan HAYAT Dergisi’nin Genel Yayın Yöneticisi Sayın Soner Cabbar benimle bir söyleşi yapmıştı.
O günden bugüne hiçbir şeyin değişmediğini anlatan bu söyleşiyi belki bugünün yöneticileri dikkate alır diye köşeme taşıyorum.
GİRİŞ:
KENTE İYİ ŞEYLER OLDUĞU SÖYLEYENE DE, BUNA İNANANA DA GÜLÜYORUM.
S.Subaşı: Üniversite bitiren gençleri bu kente geri döndüremiyorsak, çözülmesi gereken önemli sorunlarımız var demektir. Hala kentte iyi şeyler olduğunu söyleyene de, buna inanana da gülüyorum. Halimize acıyorum.
Mobil santralin yargı yoluyla durdurulup, mühürlenmesi en önemli başarımızdır. Haksız ödeme yapan bürokratlara dava açılmasını sağlamamıza rağmen, Bakanlık izin vermediğinden, yargılanmadılar. İnanıyorum ki; günün birinde bu fakir milletin cebinden çıkan milyon dolarların hesabını verecekler.
Teknik anlamda ciddi eleman sayıda yetiştirmemize rağmen, organizasyon ve iletişimi hala beceremiyoruz. İletişimi sağlayabilsek, bu yaşananların hiç biri olmazdı.
Hem Muzaffer Önder hem de Yusuf Ziya Yılmaz döneminde büyük bir destek yakalanmıştı. Yönetime halk desteği vardı. Ama tüm kesimleri bir yana bırakıp "Ben yaptım oldu" mantığıyla, kent dinamiklerini bir tarafa iterseniz, sonuç buraya varır.
Türkiye'de önemli mevkilere gelenler, en iyisini bildiğini düşündüğünden, kimseden fikir almıyor. Bunu yetki paylaşımı olarak algılıyor.
Oysa fikir almak, kimseye bir şey kaybettirmez.
Şimdi de termik santraller konusunda yöneticiler inatla susup, siyasetçiler termiklere sahip çıkıyor. Böyle anlayış olur mu?
GÜZEL İŞLER OLSUN ALKIŞLAYALIM İSTİYORUM
S.Subaşı: Samsun'un yaşadığı problemlerin temelinde "Sahip çıkamama, sahipsizlik" olduğunu öne süren Ecz. Sadi SUBAŞI, iletişim sağlandığında kent adına faydalı işlere imza atılacağına inanıyor. Herkes kendi doğrusunda gitmeye devam ettiği sürece, güzelleştirme çalışmalarına razı, işsiz, yardım paketleriyle zaman çalan, eğitimli gençlerini geri döndüremeyen, emekli, memur, dar gelirli kenti olarak adlandırılmak kaçınılmaz.
"Birbirimizi kırıp, dökmeden, önyargıları bir tarafa bırakarak, fikirlerimizi paylaşmalıyız" diyor.
**********************************
S. Cabbar: Başbakan Erdoğan'ın CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'yla görüşmesi pek çok söylentiye yol açtı. Bu ülkede iktidar ve muhalefetin bir araya gelmesi, bu kadar zor mu?
S. Subaşı: Siyasetten iyi niyet, güven ve topluma saygıyı kaldırır, yerine siyasi çıkar, kişisel beklenti koyarsanız, bu noktaya gelmek kaçınılmazdır. Başbakan ve ana muhalefet liderinin bir araya gelmesini yadırgamadım. Hem böylelikle, kürsüde birbirleri hakkında daha dikkatli konuşma zorunluluğu hissedebilirler.
Kılıçdaroğlu'na yıllardır tıkanan ana muhalefetin önünü açtığı için teşekkür ediyor ve kendisini kutluyorum. Başbakan'la masaya önerileriyle oturdu. Bir takım mesajlar iletti. Toplum artık kavga istemiyor. Siyasete güven azalmışsa, bunun sorumlusu vatandaş değil, bizi yönetmeye talip olup, kişisel çıkar hesaplarıyla politika belirlemeye çalışanlardır. Siyaset, bu değildir.
SİYASET KİRLENDİ
S. C: Yeni dönemde CHP İl Başkanı olması muhtemel isimler arasında yer almış biri olarak, yerel ve genelde seçim beklentiniz nedir?
S. S: Siyaset uzun soluklu bir iştir. Ayrıca, herkes aynı seviyede çaba sarf etme olanağı bulamaz. Üzülerek söylüyorum ki; demokrasimizin geçirdiği yol kazaları nedeniyle çağdaş temelleri oturmadı. Sonuçta, parti başkanları siyasete hâkim konuma geldi. Bu dün böyleydi bugün de ne yazık böyle. Parti yönetiminin alt yapısını, milletvekili adaylarını, genel başkan belirler.
Hal böyle olunca, farklı yöntemlerle siyaset yapmak zorunluluğu doğuyor. Onu da ancak, kaybedecek bir şeyi kalmayanlar yapıyor. Siyaset kirlendi. Yandaş olup, ödün vermediğiniz sürece, bir yere gelme şansınız olmuyor. Hiçbir beklentim olmadığından, yeri gelince tavrımı net ortaya koyarım. CHP bugün için fırsat yakalamıştır. Bana görev verilsin, verilmesin, üstüme düşeni sonuna kadar yapacağım.
Çünkü sosyal demokrat bir insanım ve bu ülkeyi seviyorum. Benim önerim; il, ilçe başkanlarının, hatta yönetim kurulu üyelerinin ilk seçimde başka göreve talip olmamalarıdır. Yönetime girmek basamak olarak görülüyorsa, bunun adı beklentili siyasettir. Bu şartlarda kişi, kendine çalışacaktır.
S. C: Türkiye'de siyasi yapı bu şekilde mi?
S. S: Maalesef, böyle yaşanıyor. Parti genel merkezlerinin dönem dönem koyduğu koşullar, bugüne kadar işlemedi. İl Başkanlığı, milletvekilliğinin yolu olarak görülür. Benim bu şekilde beklentim yok. İl Başkanı görevi verilseydi, Samsun'un beğeneceği çalışmalar yürütecektim. İddiam bu olabilirdi. Şimdi de verilecek her göreve hazırım. Görev düşmezse de vatandaş Sadi Subaşı olarak her platformda desteğimi sürdüreceğim.
S. C: Yönetim Kurulu üyeliği teklifini neden kabul etmediniz?
S. S: Bunu tartışma konusu yapmak istemiyorum. Kılıçdaroğlu'yla başlayan değişimin, Samsun'a yansımadığını gördüğümden, görevi kabul etmedim. Görev alacaksam, değişime katkı sağlamalıydım. Yönetim kurulunda bulunan arkadaşlar tecrübeli, dirayetli. Desteğime ihtiyaç duymadan, görevlerini başarıyla sürdüreceklerdir.
YETİŞMİŞ İNSAN GÜCÜ SİYASETE KAZANDIRILMALI
S. C: Görevi başarıyla sürdüreceklerine inanıp, değişimin Samsun'a yansımadığını söylemek, çelişki değil mi?
S. S: Partinin şu anki yapısıyla, Samsun'da yepyeni örgüt kurulmasını beklerdim. Sivil toplum örgütlerinde görev bekleyen arkadaşlarımıza, bu kapının açılacağını düşünmüştüm. Yetişmiş insan gücü, partide görev alamıyor. Onları kazanmak gerekirdi. Böylece gerçek değişim sağlanır, farklı fikirler gelirdi.
Kişisel olarak, konunun dışında kalıp, kenara çekilmiş değilim. Hazırladığım raporu, yönetim kuruluna sunulmak üzere, İl Başkanlığı'na vereceğim.
DEMOKRASİNİN ÖZÜ HALKA İNMEKTİR
S. C: Son dönemde CHP'de görülen yükselişin nedeni, Kılıçdaroğlu mu, iktidarın başarısızlığı mı?
S. S: İktidarın yanlışları halkı rahatsız etmeye başladı. İktidar olanın yıpranması kuraldır. Muhalefette, iktidara talip olacak derecede söylemleri ortaya koyamıyordu. Hatta Başbakan sıklıkla "Rakipsizim" diyordu.
CHP'de yıllardır tıkanmış politikalar vardı. Göreve geleli çok kısa süre geçmiş olmasına rağmen Kılıçdaroğlu, geçmiş yönetimin gittiğinden 2 kat fazla sayıda ili ziyaret etti.
Bu halka inmektir. Demokrasinin özünde bu vardır. CHP ülkenin kurucu partisi olarak, bürokrat yapısıyla, muhalefete geçerken, halkla kopukluk yaşadı. Halka inemezseniz, insanlar tercihini değiştirir. Bu sebeple 1950'den yana kısa dönemler ve koalisyonlar hariç ülkeyi sağ partiler yönetmiştir...
-----------------Devamı yarın----------