HAYVANCILIK SORUNU VE TÜRKİYE BU KADAR
ZENGİN BİR ÜLKE Mİ? SORUSU..
Okuyucularım hatırlayacaklardır, geçen hafta “Üretmeyen Toplumların geleceği Olamaz” Başlıklı yazım da, tarım konusunu işlemiştim.
O yazım da, bir tarım ülkesi olan ülkemizde ki tarımın bir taraftan çok uluslu şirketlerin ve onların arkasında ki sömürgeci devletlerin baskısı, diğer yandan bu sömürgeci güçlerin de etkisi ile siyasi iradelerin oluşturduğu yanlış tarım politikaları sonucu, ülkemiz dün ihraç ettiği ürünleri bugün ithal eder duruma düşmüştür
Türkiye’nin tarım alanında yaşadığı bu düşüş, hayvancılığın da gerilemesinde önemli rol oynamıştır. Tarımda ki gerilemenin etkisi ile hayvanların en önemli besini olan saman dahi bulunamaz hale gelmiş ve samanın ithal edilmek zorunda kalınması ile çok artan saman fiyatları hayvan yetiştiricilerini olumsuz etkilemiştir..
Hayvancılıkta önemli bir yeri olan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yıllardır süregelen PKK Terör örgütün eylemleri de, bu bölgelerimizde ki hayvan yetiştiriciliğini bitme noktasına gelmiştir.
Tüm bu olumsuz gelişmeler sonucunda ülkemiz, son yıllarda sürekli olarak büyük baş hayvan ithalatı yaparak, yurtiçinde ki kırmızı et ihtiyacını karşılamak zorunda kalmıştır.
Ancak tüm bu olumsuzluklara karşı işin sevindirici yanı, Hükümetin son zamanlarda yapılan yanlışlardan dönme konusunda ki kararlı tutumudur. Bu anlamda gerek tarım ve gerekse hayvancılık anlamında yeni teşvik uygulamaları, üretimden kopan köy gençlerinin köyüne dönmesini özendirecek gibi gözükmektedir.
Dün tarlasını ekmeyen veya ekemeyen köylüye verilen dönüm başı 500.000 TL. lık adını koyamadığım para desteği hala devam ediyor mu kesin bilmiyorum. Ama bildiğim şey, köyüne dönecek gençlere 30.000 TL. Hibe desteğinin verilmeye başlamış olmasıdır.
Hayvancılık konusunda da önemli destek kredilerinin verildiği özellikle KOSGEB tarafından verilen destek ve işe başlama kredilerinin hayvan yetiştiriciliği yapacakları yüreklendirmesi gerektiğine inanıyorum.
Samsun çevresinde manda üretiminin hızla artması ve sütünün çocuk mamalarında kullanılması nedeniyle çok büyük değer kazanan keçi üretiminin bu teşviklerle hızla artıyor olması da sevindirici gelişmelerdir.
Genç olsam mesleğimin yanında kesinlikle tarım veya hayvancılık konusuna girerdim. Bu nedenle özellikle iş bulmakta zorlanan genç ziraat mühendisi kardeşlerimin bu teşviklerden yararlanarak mesleklerini değerlendirmelerini öneriyorum.
Bu anlamda örnek bir girişimi de paylaşmak istiyorum. İşadamı bir arkadaşımın oğlu üniversiteyi bitirir bitirmez hayvancılığa başladı. Samsun’un bir ilçesinde yetiştiricilerle anlaşarak ve kendi olanakları ile yetiştirdiği büyük ve küçükbaş hayvan etlerini müşteri talebine göre paketleyerek frigorifik kamyonlarla İstanbul’a gönderiyor.
İstanbul’da sağlıklı et bulamayan ailelerden önceden alınmış özel sipariş et paketlerini, adreslere günlük teslim ederek çok güzel bir iş alanı yarattı. İnanıyorum ki bu çalışmaları daha da ileri noktalara taşıyacaktır.
Hayvancılık konusuna değinmişken bir konuyu da gündeme taşımak istiyorum. Son yıllarda kurban bayramları öncesi zorunlu olarak kurbanlık hayvan ithal ediliyor.
Eski dönemlerde kurban derisi ve et bağışları Kızılay ve Türk Hava Kurumu tarafından toplanır ve bu kuruluşlar ihtiyacı olan diğer kuruluşlara paylarını dağıtırdı. Ancak son yıllarda çok sayıda kuruluş ve dernek bu bağışları toplayarak bu işin ticaretini yapar hale geldi.
Görülen o ki, kurban bağışı konusunda büyük bir getiri alanı oluştu. Ciddi boyutta denetlenemeyen bu bağış gelirlerinin nerelerde kullanıldığı ise, belirsizliğini koruyor.
Son günlerde Diyanet İşleri Başkanı, kurban bağışlarının diğer Müslüman ülkelerde ki insanlara gönderilmesi duyurusunu yapıyor. Bu hayırlı işe söylenecek söz olmaz. Ama ülkemizde de kursağına aylarca et girmeyen çok sayıda insanın olduğunu bile bile, döviz ile alınan etlerin bağış yolu ile yurt dışına gönderilmesini kabullenmek kolay değil.
Öte yandan bu kurbanlıkları ithal ederek milyonlarca doları yurt dışına gönderen Türkiye, bu kadar zengin bir ülke mi ki, kendi açları dururken bu kurban bağışlarını yurt dışına göndermek için halkımıza çağrı yapıyor. Bu, evinde çocuklarını doyurmadan yemeğini komşusunun çocuklarına vermesidir.
Eğer bir gün bu ülkenin tüm açlarını doyurabilirsek, şartlarımız da uygunsa tabii ki kurban etlerini bu fakir ve açlık çeken ülkelere göndermek gibi ulvi bir görev, alkışı hak eder.
Ülkemiz dışarıya bağış yapacak kadar zengin ise, her gün artırılan vergiler ve açlık sınırında maaşlarla çalışmaya mecbur edilen işçi ve memurlara yazık değil mi?
Önceki yıllarda Somali Halkı için toplanan bağışların ne kadarının Somali’ye, ne kadarının başka yerlere gittiğinin açıklandığını duyan var mı?
Feto Çetesinin çökertilmesi için başlatılan soruşturmalar kapsamında bu kurban bağışı toplama işine de el atılmalı ve varsa yanlış uygulamalara son verilmelidir.
Artık bu kurban bağışı toplama işi de takibi kolay hale getirilmeli ve bu yetki sadece Kızılay ve şehitlerimizin ailelerine verilmesi için Mehmetçik Vakfına verilmeli ve belirlenen oranlarda ihtiyacı olan diğer kuruluşların payları da, bu iki kuruluş üzerinden dağıtılmalıdır.
Önümüzde ki yıllarda yeniden tarımı ve hayvancılık üretimi artmış ve ithal eden yerine, ihraç eden ülke durumuna gelmemiz umuduyla tüm ülkemiz insanlarının Kurban Bayramını kutluyorum.
Güzel bir bayram tatili dileğiyle..