Hastanelerden gelen pis kokulardan bir diğeri ise, hastanelerin
ihtiyacı olan ilaç, tıbbi alet ve sarf malzemeleri ile medikal malzemeler
için yapılan ihalelerdir.
Bu ihalelerin nasıl yapıldığı? Bu ihalelerin nasıl kazanıldığı? Bu
ihalelerin karşılığının ihaleyi yapan sağlık kurumu tarafından nasıl
ödendiği? Bu ödemeler sırasında ihale firmalarının karşılaştığı ahlak
dışı talepler sorgulanmadığı sürece, bu ihalelerde ki yanlışların baş
sorumlusu ihale firmaları değil, ihaleyi yapan sağlık kurumları ve onların
bağlı olduğu Sağlık Bakanlığıdır.
Üç dönem 6. Bölge Samsun Eczacı Odası Başkanlığı, iki yıl üst
kuruluşumuz olan Türk Eczacılar Birliği Yönetiminde bulunmuş ve yıllar
önce hastane ihalelerine giren bir firmanın ortaklığını yapmış birisi
olarak, gördüğüm ve yaşadığım olaylara dayanarak bu kirli çıkar çarkının
kolay kolay değiştirilemeyeceğini söyleyebilirim.
Çünkü o dönemlerde bu konuda Sağlık Bakanlığına yaptığımız uyarı
başvurularımız, gerekli ilgiyi dahi görmemiştir.
****************************************
SONUÇ;
Bu tespitlerden de görüleceği gibi yataklı sağlık kurumlarında
kural dışı sürdürülen bu çıkar çarkını engellemeye çalışmak, ateşle
oynamak demektir.
Çünkü bu konuda bir ucu içeride, bir ucu dışarıda olan bu çıkar çeteleri
bu çarka çomak sokulmasından hoşlanmaz.
Sanıyorum ki, görevleri başında aynı anda katledilen dört
meslektaşım da, böyle bir çarka izin vermedikleri için bunun
karşılığını canları ile ödemiştir.
Acı olan, kendilerine koruma isteyecek kadar tehlikeyi hissetmelerine
rağmen, bu meslektaşlarımızın hastane yönetimleri tarafından
korunamamış olmasıdır.
Adı bu tür pis işlere karışmış olduğunun ve eczacıları açıkça tehdit
ettiğinin bilinmesine rağmen, bu kişinin hala o hastaneye girip çıkmasına
göz yuman hastane yönetimi de, bu cinayetlerden sorumlu duruma
düşmüştür.
Hatta ölümlerinden sonra koruma istemedikleri yönünde yaptıkları
açıklamalar ise, Rektörlük, Dekanlık ve Başhekimlik makamının
suçüstü yakalanmış olmasının sonucudur.
Dört eczacının, hakkında suç duyurusu yapılmış bir hastane personeli
tarafından öldürülmesine gerekli tepkiyi göstermeyen Sağlık Bakanı ve
Sağlık Bakanlığı yetkilileri ile sivil toplum kuruluşlarının tavrı da
göstermiştir ki, hak etmedikleri koşullarda çalıştırılan eczacılar
sahipsizdir.
Bugüne kadar görevleri başında katledilen doktor ve eczacıların
başına gelenler, yukarıda anlatmaya çalıştığım hastanelerde ki kural
dışı olaylara bir şekilde karşı çıkmış olmalarındandır.
Eğer Sağlık Bakanlığı pis kokular gelen bu kirli olayları önleyemezse,
bu meslektaşlarımızın ve bundan sonra aynı sonu yaşayacak sağlık
çalışanlarının da baş sorumlusu olacaktır.
Dört eczacının birlikte görev başında katledilmesi basit bir olay değildir.
Sağlık Bakanlığı ve emniyet güçleri bu ölümlerin altında yatan nedenleri
bir an önce çözmeli ve sonuçları mutlaka kamuoyuna da açıklamalıdırlar.
Meslektaşlarımızı koruyamayan ama sicili bozuk bir kişiyi çalıştırmayı
sürdüren yönetimler de mutlaka bunun hesabını vermelidir.
Yazık oldu bu meslektaşlarımıza. Işıklar içerisinde yatsınlar. Allah
ailelerine sabırların en büyüğünü versin.
İnanıyorum ki, odalarımız ve Türk Eczacılar Birliği bu işin arkasını
bırakmayacak ve olayın gerçek nedenlerini bir an önce kamuoyu ile
paylaşacaktır.
Camiamızın başı sağ olsun.