Bu yazıyı yazmamak için bir haftadır direniyordum. Ama daha fazla dayanamadım ve bugüne kadar olduğu gibi bu kez de hiç kimsenin tınmayacağını bildiğim halde, bu yazıyı yazmamın bir görev olduğu düşüncesi ağır bastı.
Nedenine gelince;
Bu kentte yaşayan, bu kentin havasını soluyan, bu kente güzellik katacak her projeyi destekleyen, hatta Samsun Fuarı’nın yok edilmesi ile kaderine terkedilmiş sahilin yeniden düzenlenmesine öncülük etmek için o dönemde başında olduğum SAM-SEV ile “Sahilimi İstiyorum” Kampayasını başlatmış birisi olarak,
Ve de bugüne kadar her yanlışa tavır koymuş bir Samsun sever olarak, kentlilik bilinci ile en azından tarihe not düşmenin bir görev olacağı inancı ile bu yazıyı kaleme aldım.
Bildiğiniz gibi yerel seçimlerin hemen ardından Samsun Büyükşehir Belediyesi, Atakum-Çatalçam-Taflan-Ondokuzmayıs sahili üzerinden, “Bandırma Vapurunu Kuş Cenneti’ne bağlayacak yol “ Olarak adlandırılan, aklın ve mantığın alamayacağı bölünmüş bir karayolu yapımı için bu kumsalı ve önünde ki denizi baştanbaşa taş dökerek hunharca doldurmaya başladı.
Bu yapılanın adı tek kelimeyle cinayettir.
Samsun’da % 55 oy almış iktidar partisinin milletvekillerine ve özellikle de bu konularda duyarlı olduğuna inandığım İl Başkanı’na bir Samsunlu olarak yalvarıyorum..
LÜTFEN! Daha fazla sahil bandı ve kumsal yok edilmeden bu katliamı durdurunuz.
Aynı çağrıyla, sorumluluk taşıyan kent yönetiminde etkin olabilecek herkese sesleniyorum.
Bir hafta ara ile giderek o sahilde işlenen cinayeti gözlerim yaşararak izledim. Böyle bir yanlış nasıl yapılabilir? İnanın içim kan ağlıyor. Gördüklerime inanamıyorum.
Hiç kimse oraları çok daha güzel yapacağız diyerek bu yanlışı örtemez. Yapay olarak güzel şeyler yapılabilir ama yüzyıllarda kazanılan bu kumsal yeniden yaratılamaz.
O sahilde ki bir sitede yazlık evi olan birisi olarak, o sahilde yeri olanlar adına rahatlıkla söyleyebilirim ki, hiç kimse yasal hakları olan sınırlarının dışında kalan kısımların alınmasına zerre kadar aldırmıyor.
Hatta bu alanların tüm Samsunluların sahili çok daha rahat kullanabilmesini sağlayacağı içinde olumlu karşılıyor. Ama artık yok edilen kumsal nedeniyle, sadece o sahil boyunda yazlığı olanların değil, bundan böyle hiç kimsenin denizden ve kumsaldan yararlanmasına olanak kalmayacaktır.
Dünyanın hiçbir ülkesin de, Tanrı’nın bahşettiği böyle bir kumsalın yol yapmak için kayalarla doldurularak katledilmesine izin verilmezdi.. Bütün ülke karşısına dikilirdi.
Ne yazık ki, burası Türkiye ve yine ne yazık ki, burası her türlü paylaşımdan uzak, halkın çıkarları için değil, kişisel tercihlerin etkin olduğu yönetim anlayışı ile yönetilen Samsun..
Kenttin imarı ve planlaması konusunda sorumluluğu olan tüm meslek kuruluşlarının karşı çıktığı ve alınan mahkeme kararlarının bir şekilde arkasından dolaşılarak inatla gerçekleştirilen önce ki yapıtlar bunların en güzel örnekleridir.
Canik Viyadüğü, Samsun’un en eski iş merkezi Mecidiye Caddesine hançer gibi saplanan Mecidiye Alt Geçidi, Büyük Cami’nin karşısında ki alt geçit, bir takım kişi ve kurumlara avantaj sağlamak için onlara terkedilen cadde ve sokaklar, üzerine inşaat izni verilerek yok edilen caddeler, eşi benzeri görülmemiş bir düzenleme ile yapılan Ondokuzmayıs Bulvarını 100. Yıl bulvarına bağlayan kavşak düzenlemesi bunlardan sadece bir kaçıdır.
Samsun ile Bafra’yı birbirine bağlayan ve geçtiğimiz yıllarda tamamlanmış olan bölünmüş çok güzel bir karayolu vardır.. Amaç Kuş Cenneti’ne ulaşımı kolaylaştırmak ise, bu karayolunu Kuş Cenneti’ne bağlayan ara yol yeniden düzenlenebilir ve bu sahile kıyılmazdı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, halkın denize girebildiği doğal plajların kumsalı üzerinde karayolu yoktur.
Yapımı süren bu araç yolu, mahvettiği sahilimiz bir yana Türkiye'de sayıları ancak 10'u bulan Subasar Ormanları'ndan birinin bulunduğu 19 Mayıs İlçesi Yörükler Beldesine ve oradan da Kuş Cenneti Doğal Parkı olan Kızılırmak Deltası'na doğru son hızla ilerliyor.
Eğer bu yol inşaatı durdurulmazsa, Subasar Ormanları ve Delta yaşam alanı da kısa süre sonra yok olacaktır.
Doğru çözüm ne olabilirdi?
Bu sahilde, zaten yayaların yürüyebildiği, bisikletlilerin gezebildiği dekoratif taş döşeli 3-4 metrelik gezinti yolu mevcuttu. Ayrıca belli aralıklarla bu denize dikey çıkarak bu gezinti yoluna bağlanan sokaklar vardı. Bu sokaklar düzenlenir ve çıkışlarına cepler oluşturarak araçlara park olanağı da yaratılabilirdi.
Bu gezinti yolu, site ve kişisel evlerin önünden alınmakta olan kamu alanları kullanılarak genişletebilirdi. Böylece kumsal tahrip edilmez ve Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılacak peyzaj alanları, soyunma kabinleri ve güneşleme terasları ile yeniden düzenlenerek bu doğal plajlardan tüm Samsunluların faydalanması sağlanabilirdi.
Ne yazık ki bunlar, doğaya saygılı ve kentte yaşayanları yakından ilgilendirecek bu tür projeler için yöre insanlarının görüşlerine başvurma olgunluğuna sahip yöneticiler için geçerli olacağı için bunları düşünmek dahi bu kentte hayal olmuştur.
Hatta bir adım daha ileri giderek söylemeliyim ki, bu tür karşı çıkışlar bundan öncekilerde olduğu gibi bu projenin uygulayıcılarını daha da kararlı davranışa itecektir.
Tarih bu yanlışı hiçbir zaman affetmeyecek ve bu inatlaşmayı sürdürenler, geçmişte benzeri yanlışı yapanlar gibi şükranla anılmayacaktır.
Bu arada bir şeyin altını önemle çizmek istiyorum. Bu yol ve çevre düzenlemesi bittiğinde belki görsel olarak güzelde olacaktır. Ama görsellik, orada yapılan doğa katliamının üzerini örtmeye yetmeyecektir.
Kabul ediyorum, son onbeş yılda bu kentte güzel şeylerde yapıldı. Ama hiç kimse, bu doğruların yanında Samsun’un geleceğini son derece olumsuz etkileyecek bu tür yanlışları onaylatamaz.
Samsun’un en büyük şansızlığı, geçmişte yeterince belediye hizmeti göremeyen Samsunluların, yapılan güzel şeylerden olduğundan fazla etkilenmiş olmasıdır.
Benzeri yanlışlar, görev yaptığı yirmi yıla yakın sürede Samsun’u geniş caddeler ve otoparklardan yoksun bırakan bir geçmiş dönem Samsun Belediye Başkanı tarafından da yapılmıştı.
O da, kendisinden önce belediyecilik adına çok şeyin şeyin yapılmadığı dönemlerden sonra görev almış ve yaptığı olumlu bazı işler nedeniyle, Samsun’u taş yığınına çeviren yanlışları görmezden gelinmişti.
Ne var ki tarih, bu kadar hoşgörülü olmamış ve yönettiği kente yanlış yapanları hiçbir zaman affetmemiş ve onları tarih sayfalarına ayıpları ile kaydetmiştir.
Sonuç olarak söylemek gerekirse, bu kent bir yığın olumsuzluklarına gelecek kuşakların dahi hiç de güzel anmayacağı yeni bir yanlışı eklemiştir.
Bu kentte yaşayanları yok sayan, paylaşma kültüründen uzak yönetim anlayışına yazıklar olsun...
Sahil ölürken, üzüntümden iyi haftalar diyecek gücü dahi kendimde bulamıyorum. Tüm Samsun sevdalılarının ve doğaseverlerin başı sağ olsun.