Bu hafta gündemimde bir başka konu vardı ama hafta içinde sosyal medyada da paylaşılan görüntülerden sonraÇatalçam Sahilinde olanlar öne çıktı. Denizin kumsalı bir kez daha darmadağın etmesi benim bu konuda ki çabalarımı hatırlattı ve bugün bu konuyu sizlerle bir kez daha paylaşacağım.
Türkiye’nin belki de en ince ve 50 km. uzunluğunda ki kumsalının Karadeniz tarafından oyularak Samsun’a doğru ilerlemesinin zamanla bu kumsalın tamamını yok edeceğini, ilk kez bu gazetede ben gündeme taşımış ve gerekli her makama “Bu yanlışı durdurun” Diye başvurmuştum.
Taflan sahilinde benim de bulunduğum Eczacılar Sitesi (Yücekent Sitesi) 1982 yılında yapıldı. Sitenin önünde bir ucu Dereköy’de diğer ucu Atakum’da olan 100 metre derinliğinde harika bir kumsal vardı.
1985-1990 yılları arasındaDereköy’de de küçük bir balıkçı barınağı vardı. Yaz ayların da site sakinleri olarak her sabah Taflan’dan Balıkçı Barınağına kadar yürüyüş yapardık. O günlerde sahilde en ufak bir sorun yoktu.
Ne var ki, 2000’li yılların başlarında milletvekili olan Ondokuzmayıslı Suat Kılıç’ın Dereköylülere verdiği söz yerine getirilerek, Dereköy Balıkçı Barınağına uzun bir mendirek yapılarak barınak büyütüldü. 2004 yılında yazlığa geldiğimiz de Barınağın Samsun yönünde ki ilk 500 metrelik sahilin oyulduğunu gördük.
İşte ilk mücadelem de o yaz sonarında başladı. Her şeyi anlatan 1.5 yıl arayla yazdığım iki köşe yazımdan bir özet okuyalım;
KARADENİZ’İN İSYANI
06.09.2004
Samsun’un en güzel sahili ve kumsalı olan Taflan sahilinde garip şeyler oluyor. İki yıl öncesine kadar özellikle Pazar günleri Samsunluların akın ettiği Çatalçam,Taflan ve Erenköy sahili garip bir şekilde yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya.
İki yıl önce Dereköy ve Ballıca sahillerinde başlayan oluşum alınan geçici önlemlere rağmen hızla Taflan sahilini de tehdit etmeye başladı. Gözüken o ki, iki yıl sonra Ondokuzmayıs Polis Yüksek Okuluna dayanacak.
Nedir bu garip olay? Karadeniz adeta intikamını alıyor. Deniz, yakın zamana kadar Karadeniz Bölgesinin en geniş sahil bandında ki kumsalı yer yer oymaya başladı.
O sahilde bulunan Sağlık Bakanlığı Dinlenme Tesisleri ve Milli Eğitim Kampının artık kumsalı yok. Deniz, tesislerin duvarını da yuttuktan sonra içerdeki yüzme havuzuna dayanmış durumda.
Yerinde yaptığım inceleme sonunda gözlerime inanmadım. Bu olayı durdurmak için DLH nın iki yıldır aldığı önlemlerle o güzelim sahil iyice çirkinleşmiş ve kıyıda 700-900 metre aralıklarla yapılan kıyı koruma dolguları olan (T şeklindeki dalgakıranlar) sorunu çözmediği gibibu kaya dolgularıbu sahil taş yığınına dönmüş ve sahil, sahil olmaktan çıkmıştır. Bu çirkinlik ve yok oluş, görmeden inanılacak gibi değildir.
Konuyu DLH Bölge Müdürü Sayın Halim Bekiroğlu ile görüştüm. Detaylı bilgi verdi. Bölge haritası üzerinde teknik ekibiyle konuyu anlattılar. Çözümü bu kıyı koruma dolgusu ile durdurmaya çalıştıklarını ama o sahilde batıdan Samsun yönüne olan akıntının bu dolguları geçip bu kez de daha sonraki sahili oyduğunu açıkladılar.
Ortada önlemez bir doğa olayı var. Anlaşılan kolay bir çözümü de yok. Konuyu Ondokuzmayıs Üniversitesi Çevre Mühendisliği öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. Osman Nuri Ergun’a sordum. Sevgili dostum bana “Doğa kendisinden alınanı mutlaka geri alır” Diye kısa ve öz bir açıklama yaptı. Nasıl diye sorduğumda, bilimsel olarak olayı şöyle anlattı;
Kızılırmak’ın Karadeniz’e kavuştuğu deltadan yıllardır hiçbir kural tanımadan kum alınıyor. Doğal olarak o bölgede deniz içeri giriyordu ama pek farkında olunmadı. Ne zamanki, Dereköy sahilinde balıkçı barınağı için mendirek yapıldı, işte o günden sonra akıntının da körüklemesi ile deniz mendireğin Samsun tarafını oymaya başladı. DLH önlem olarak T şeklindeki koruma dolgusunu yaptı. Bu kez aynı olay bu koruma bandının Samsun yönünde ortaya çıktı.
Bu kez bir yenisi daha sonra yenileri yapılınca bu doğa olayı hızla Samsun yönüne kaymaya başladı. Bu görüşü Halim Bekiroğlu’na aktardığımda bu yaklaşımın doğru olabileceğini söyledi.
Anlaşılan Karadeniz kendinden alınan kumun acısını çıkartıyordu. Amacım konuya dikkati çekmek. Bu felaket önlenemezse yakın bir zamanda Atakum sahilini de etkilemesi kaçınılmaz olacaktır.
Bu sorunun çözümünde DLH yalnız bırakılmamalı Ondokuzmayıs Üniversitesi de devreye girmelidir. Sayın Valimiz konuyu enine boyuna araştıracak bir komisyon oluşturmalıdır. Gerekirse yurt dışından uzmanlar çağırılmalı, geçici ve sonuç getirmeyecek çözüm modelleri yerine, olaya bilimsel yönden bakılmalıdır.
Aksi halde herkesi kıskandıran Samsun’un bu sahili ve kumsalı yakın bir gelecekte yok olup gidecektir. Konuya ilgi duyan ve bilgi birikimi olan, sağduyu sahibi herkesi göreve çağırıyorum.
16 ay sonra ki 2. Yazım;
SAMSUN EN GÜZEL SAHİLİNİ KAYBETMEK ÜZERE.
20.01.2006
Samsun’un denizden yaralanma şansı olan tek yer, Ondokuzmayıs İlçemizden Atakum İlçemize kadar uzanan 50 km. lik sahil bandıdır. Bu bölge gerek genişliği ve gerekse kumunun güzelliği ile burası Samsunluların ve komşu illerin yaz boyu denizden ve güneşten yararlanabildiği tek sahildir.
Ancak, son iki yılda bu sahilde garip şeyler oluyor ve ülkemizin en güzel sahillerinden birisi yok oluyor. Böylesine bir doğa olgusuna mantık dışı önlemler alarak çözüm aranmasına isyan ediyorum.
İş işten geçtikten sonra ‘’ben söylemiştim ‘’ türü söylemlerin ne kadar itici olduğunu çok iyi biliyorum. Amacım bilgiçlik taslamak değil ama bu konuda olayın ilk patlak verdiğinde ve hemen hiç kimsenin farkında dahi olmadığı günlerde bu sütunda bir köşe yazısı yazarak, iki yıl sonra bu sahilin biteceğini Samsunlulara duyurmuştum. Bu yazım ‘’KARADENİZİN İSYANI ‘’ başlığı ile bu köşede yer almıştı.
Balıkçı barınağının sonradan yapılan mendireği, bu sahilin de sonunu hazırlamıştır.
Önceleri kimsenin önemsemediği bu oyulma genişleyerek, o sahildeki meskenleri ve özel şahıslara ait arazileri yutmaya başlayınca, yapılan başvurular sonrası DLH yetkilileri geliştirdikleri bir projeyle belirli aralıklarla T şeklinde mahmuzlar (Dalgakıranlar ) yapmaya başladılar.
Böylece denize doldurulan kayalarla oluşturulan bu dalgakıranların Bafra tarafında kalan oyuklar daha fazla oyulmuyor ama bu kez de bu dalgakıranlardan bir sonra ki Samsun tarafı oyulmaya başlıyordu.
Teorik olarak doğru olduğu gözüken bu işlem zarar görenlerin bastırmasıyla Samsun yönünde yapılmaya devam edildi. Deniz tarafından bakıldığında yan yana kumsalın bağrına saplanmış birer hançer görüntüsü veren bu taş yığınları, o güzelim zaten sahili bitirdi.
06-Eylül-2004 da yazdığım yazı öncesi konuyu bazı uzmanlarla paylaşmış ve son olarak da o tarihlerde DLH Bölge Müdürü olan Sayın Halim Bekiroğlu ile konuyu görüşmüştüm.
Yapılan her dalgakıran yeni oyulmaları, onlarda yeni dalgakıranları gerektirecekti. O yazımda, iki yıl sonra kumsal kaybının Ondokuzmayıs Polis Okuluna dayanacağını iddia etmiştim. Henüz iki yıl dolmadan geçtiğimiz günlerde Erenköy de yapılmaya başlanan bir dalgakıran ile Taflan sahilinin de oyulduğunu öğrendik. Şimdi Taflanlılar dalgakıran talebinde bulunuyorlar.
Üzülerek söylemek gerekirse bu tür kolaycı ve bilimsellikten uzak çözümlerle Devletin konuyla ilgili birimleri doğayı katletmişlerdir. Hiçbir yetkili bu yanlışı engelleyememiştir.
Zamanında muhtemelen yer seçimi yanlış yapılan liman mendireği bu canım sahili bitirmiştir. Bu doğa felaketinin mutlaka bir çıkış yolu olmalıydı. O yazımda gerekirse yurt dışından uzmanlar getirilerek bu yanlış uygulamanın durdurulması gerektiğini yazmıştım.
Geçen hafta içerisinde DLH Müdürüne konu yeniden iletildi. Ne yazık ki, düşünülen yeni bir dalgakıran ile bu kez de Taflan sahiline taş yığmak oldu.
Oysa bazı uzmanların bu konudaki görüşü çok daha farklı. Eğer doğru ise yazık olmuş. Söylenen balıkçı mendireğinden sonra oyulabilecek 500 metrelik belli bir bölüm gözden çıkartılmış olsa ve arazinin sahiplerinin yerlerinin bedeli ödenebilseydi geri kalan sahil kurtarılmış olacaktı.
Tanrının bize cömertçe sunduğu paha biçilmez güzellikleri, bilimsellikten uzak, politik güçler de alet edilerek acımasızca çirkinliğe dönüştürmekte bizimle kimse baş edemez diye düşünüyorum.
Kendi önümüzde ki kurtarmak için harcayacağımız çabanın birazını olsun bilimsel çözüm için kullanabilseydik, belki de geri kalan kumsalı kurtarabilirdik.
Kentin yöneticilerinden bu konuya el atmalarını ve gerekirse yurt dışından uzman davet edilmesini tekrar arz ve talep ediyorum.
*********************************
Bu yazılarımdan sonra olumlu hiçbir şey yapılmaması üzerine internet üzerinden yaptığım bir araştırma da bunun asıl çözümünün başka bir yöntemle olduğunu gördüm. Bu modelde sahilin 100 m. Kadar içine paralel ve birbirine geçmeli (Aşağıda ki çizimde görüleceği gibi) bir taş dolgusu ile önlenebileceği anlatılıyordu.
Nitekim beş yıl kadar önce bu modelin uygulamasına geçildi bu kez de iç içe geçmeli yapılmadığı için orta boşluklara rastlayan sahil oyuldu. Üstelik oyulmanın Atakum’a kadar uzanması da önlenemedi.
Bilimsel araştırmalar yapılmalı ve gerçekten yaşanan bu sorunun nedeni barınağın mendireği ise, yıkılmalı ve sahile zarar vermeyecek bir şekilde yeniden yapılmalıdır.
Üzüntüm, sık sık değişen atanmışlar nedeniyle bu sorunun bir türlü çözülememiş olmasıdır. Hatta bir komisyon dahi kurulamadı. Yazık oldu. Korkarım bu tehlike, Samsun Sahiline kadar uzanacaktır.
Yine korkarım ki, dereleri HES’lerle, yer altı su kaynaklarını termik santrallerle, vadileri altın arayıcılarıyla yok edilen ülkemiz, çok daha ağır doğa felaketlerini yaşayacaktır.
Sahilde yaşanan bu felaket yetmiyormuş gibi bir önceki Büyükşehir Belediye Başkanı iki yıl önce Atakum ile Kuş Cennetini buluşturacağım diye bu sahile ve yer yer deniz içine kayalar doldurarak yol yaptı. Halkın hem sahilden yararlanmasını tam bitirdi, hem de ruhsatsız yapıldığı için Bayındırlık Bakanlığınca durdurularak yarım kalan yol, trafiğe de kapatılmadığı için o sahilde yürüyüş yapanların ve bisiklete binenlerin yaşamına tehlike saçmayı sürdürüyor.
Bu köşemden son kez sesleniyorum; Bu kentte bu sorunların üzerine gidebilecek cesurvazife anlayışına sahip il yöneticilerimizin konuya eğilmelerini arz ve talep ediyorum.
Lütfen bu konuda suskunluğu bırakıp bir açıklama yapınız.
Not: Hafta içinde Sayın Valimizden bir randevu istemiştim. Eğer görüşebilirsem kendilerine de bu olayı başından beri yaşayan birisi olarak tüm yönleri ile anlatmak istiyorum.
Güzel ve sağlıklı bir hafta dileklerimle…