Demokrasilerde devletleri devlet yapan en önemli şey, o ülkenin insanlarını kucaklayan, onların haklarına sahip çıkan, güvenliklerini, sağlıklı ve huzurlu yaşamalarını sağlayan kurumlar ve onlara duyulan güvendir. .
Ülkemizde bugün yaşananlar ise, hiçbir siyasi görüşe biat etmeden bu ülkeye gönül vermiş tüm vatandaşlarımızı endişelendirmekte ve Türkiye’yi bir güven bunalımına sürüklemektedir. Aslında bu güven çöküşü, endişe boyutlarını çoktan aşmıştır.
Kurumlara olan güven anketi sonuçları da bu güven iflasını çok net açıklamaktadır. Siyaset bir uzlaşma aracı olmaktan çıkmış, rakibini ve önerilerini her türlü çirkinliği kullanarak aşağılama ve ret etme şekline dönüşmüştür.
Topluma örnek olması gereken seçtiklerimizin kullandıkları üslup, artık küfürleşme, hatta tekme-tokat seviyesine düşmüştür. TBMM çatısı altında olmayı hak etmeyen bu kişilerin meclis dışında bırakılması gerekirken, “Benim küfürbazım iyidir” Anlayışı ile partileri tarafından koruma altına alınmaktadır.
*****************************************
SİYASİ İRADEYE GÜVEN KAYBI.
•Bakanlık düzeyinde sorumluluk alan hükümet üyelerinin insanları şaşkına çeviren boyutta yolsuzluğa bulaşmış olması ve yüzleri kızarmadan kendilerini savunması, daha da acısı partisi tarafından yargıdan kaçırılarak sanki hiçbir şey olmamış gibi suçsuz gösterilmeye çalışılması,
•Emniyette ve yargıda yapılan seri atamalarla, “Deniz Feneri” ve son “Rüşvet ve Yolsuzluk” olaylarında olduğu gibi yolsuzluk soruşturmalarını kapatma girişimleri,
•İşin daha da korkutucu yanı, bu yolsuzlukları ortaya çıkartan yargı mensuplarının görevden alınması ve yeni atanan yargı mensupları tarafından suçsuz duruma getirilmesi ile ilk kararlara imza atan yargı mensuplarının bakanlara ve çocuklarına yüksek tazminat ödeme durumuna düşürülmesi,
•Ülkeyi yöneten siyasi iradenin, her türlü protesto eylemini tomo, biber gazı ve kimyasal karıştırılmış tazyikli su ile dağıtması, ölüm ve ağır yaralanmalara neden olması,
•Ülkeyi yöneten siyasi iradenin, “Gezi Olaylarıyla” ilgili olarak gündeme taşıdığı bir dizi iddianın görüntülerle uyuşmaması,
•TBMM’ de demokrasilerin vaz geçilmez kuralı olan uzlaşma zemini sağlanmadan, sırf oy üstünlüğüne dayanarak ve her türlü yol denenerek yargının siyasi iradeye bağımlı hale getirilmesi,
•Yazılı ve görsel basının kuşatılması ve baskı altına alınması ile muhalefetin de çaresiz bırakılması,
•Eli kolu bağlanan muhalefetin de siyaseten yetersiz kalışı,
Siyasete olan güveni yerle bir etmiştir.
**********************
YARGIYA VE EMNİYETE OLAN GÜVEN DE
CİDDİ BOYUTTA SARSILMIŞTIR.
• On yıldır tüm Anayasal kurumları etkisiz hale getirmek için kol kola girilen Cemaatin, neredeyse tüm devlet kurumlarını eline geçirmesi ile devletin kuşatılması ve dostluğun bozulması ile de devletin iki başlı hale getirilmesi,
•Yargı ve emniyette ki bu bölünmüşlük ile yüzlerce suçu kanıtlanmamış her kesimden insanın, tartışmalı CD ve ses kayıtları ile cezaevlerinde süründürülmesi,
•Yargıda ve emniyette oluşan güvensiz yapı nedeni ile siyasi iradenin kendilerine kumpas kurdu diye görevden alarak yerine getirdikleri adamlarını da, kısa bir süre sonra karşı taraftan olduğu kuşkusu ile görevden alması,
•Bu karmaşa ile yargı mensupları ve emniyet güçlerini kendi içlerinde de birbirine düşman hale getirilmesi,
•En basit soruşturmada dahi siyasi iradeye ait isimlerin geçmesi ile savcıların ve emniyet görevlilerinin görevden alınması,
Toplumun haklarını koruyacak yargıya da, güvenliğini sağlayacak emniyet güçlerine de olan inanç ve güveni yok etmiştir.
******************************************
YEREL YÖNETİMLERDE GÜVEN KAYBI.
İktidar ve muhalefete ait belediyelerin çoğunda ve de özellikle büyük kentlerde yargıya intikal eden yolsuzluk olaylarının yanında çok daha fazlasının olduğu, kent yaşayanları tarafından yakından bilinmektedir.
•En büyük yolsuzluk olaylarının imar düzenlemeleri sırasında belediye meclislerinde yaşanması,
•Meclis üyelerinin bir kısmı bu yolsuzlukların içerisinde olurken, bir kısmının da çok önemli karar oylamalarına katılmayarak yolsuzluklara ortak olması,
•Belediye meclis üyeliklerine en büyük adaylık talebinin, meclislerde sağlanan rantlar nedeniyle, belediyelerle iş ilişkisi olanlardan gelmesi,
•Üzülerek söylemek gerekirse, dürüstlüğü kimselere bırakmayan bazı belediye başkanlarının, en yakın çalışma arkadaşlarının imar yolsuzluklarıyla anılması, rantı yükselecek yerlerden önce haberdar olarak kendi veya yakınları üzerine ucuz fiyatlarla arazi edinmeleri,
•Ekibinde ki bu tür yanlış adamların varlığını göremeyecek kadar saf! Olanların, bu görevlere seçilebilmesi veya tüm olanları bildikleri halde göz yumanların dürüstlük taslaması,
Her geçen gün yerel yönetimlere olan güveni de eritmektedir.
*************************************************
Güven kaybı siyasi irade, yargı ve emniyetle de sınırlı kalmamıştır. Bunlardan bir diğeri de,
SAĞLIKTA ALANIN DA GÜVEN KAYBI.
Sağlıkta yapılan önemli iyileştirmelerle sağlanan olumlu hava son zamanlarda hızla dağılmaya başlamıştır.
•Her geçen gün verilen hakların geri alınması, alınabilen ilaçların sürekli sınırlanması, yanlış fiyat politikaları sonrası ilaç firmalarının çok sayıda hayati ilacı piyasaya vermemesi,
•Hastaların istedikleri ilacı alamamaları, her geçen gün artan miktarda muayene ücreti ödemek zorunda kalmaları,
• Hasta-Hekim-Eczacı ilişkilerinin de zedelenmeye başlaması,
•Özel sağlık kurumlarına, devletin verdiği ücretlerin yetersiz kalması ile hekimlerin gereksiz test ve radyolojik tetkikler istemek gibi etik dışı uygulamalara zorlanması,
•Hekimine hak ettiği maaşı veremeyen Sağlık Bakanlığı’nın, çıkardığı “Performans” Denilen sistemle, hekimlerin hastalarına yeterli muayene zamanı ayıramadan, daha çok hastaya bakarak yeterli olmayan maaşlarını primle karşılamaya zorunlu bırakılması.
Hastaların, Tıp ve Diş Hekimleri ile Eczacıların devlete güven duygusu zaafa uğramıştır.
******************************
YAZILI VE GÖRSEL BASINDA Kİ GÜVEN KAYBI.
Basın ile ilgili çok şey söylemeye gerek bile duymuyorum. Birkaç yazılı ve görsel basın organı dışındakiler siyasi iradenin ve cemaatin güdümüne girmiştir. Basının görevi, “Halkı tarafsızca bilgilendirmektir” Kuralı anlamını yitirmiştir. Türkiye, dünya basın özgürlüğü sıralamasında 2005’den bugüne sürekli aşağılara düşerek 154. Sıraya, hatta Irak’ın da altına düşme ayıbını yaşanmaktadır.
Böylece, “Basın” da güven kaybına uğrayan kurumların ilk sıralarına yerleşmiştir.
*******************************
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA OLAN GÜVEN KAYBI.
Sokakta ki her gruptan vatandaşın haklarına sahip çıkmak üzere kurulan sivil toplum kuruluşları da son on yılda çok büyük güven kaybına uğramıştır.
•Bu kuruluşların bir kısmının siyasete alet edilerek siyasi iradenin, cemaatlerin veya bir başka siyasi görüşün arka bahçesi haline getirilmesi,
•Bir kısmının da yaşanan siyasi karmaşadan sinerek kabuğuna çekilmesi,
•“Deniz Feneri” ve değişik isimlerle kurulmuş “Yardım Toplama Dernek ve Vakıfları” gibi bazılarının ise, insanların inanç ve yardımseverlik duygularını kötüye kullanarak büyük paralar toplaması ve bu paraları amaç dışı işlerde kullanması,
Asıl gerekli oldukları bir dönemde, Sivil Toplum Kuruluşlarına olan güveni de sıfırlamıştır.
****************************************
DEMOKRASİMİZE OLAN GÜVEN DE SARSILMAYA BAŞLAMIŞTIR.
Belki de yukarıdakilerden çok daha feci olan, bu kuruluşlara olan güvenin kökten sarsılması sonucu, Demokrasimize olan güven duygusu da zarar görmeye başlamştır.
****************************************
Lütfen, yukarıda yazdıklarımı değerlendiriniz. Bunların hangisi yanlış veya abartıdır. Topyekûn verilen İstiklal Savaşı’nda yüzbinlerce şehit kanı ile işgalden kurtardığımız son vatan toprağı üzerinde kurduğumuz çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin varlığına zarar verildiği, artık herkes tarafından görülmelidir.
Unutulmamalıdır ki, ülkesini sevmeyi ilk şart olarak kabul eden iktidar, muhalefet, cemaat yanlısı hepimiz aynı gemideyiz.
En azından artık yukarıda altını çizdiğim akıl almaz yanlışlarla bu gemiyi batırmak üzere olduğumuzu görelim ve yara alan gemimizi kurtarmak için üzerimize düşeni yapalım. Aksi halde, bu ülkeyi kanları pahasına bize emanet eden şehitlerimiz bizleri affetmeyecektir.
Bir buçuk ay kadar bir zaman kalan yerel seçimleri, hiçbir kuşkuya meydan vermeden yapmak ise, bu karmaşadan çıkabilmenin ilk koşuludur.
O nedenle, başta siyasi irade olmak üzere herkes, gerilimi düşürerek gerekeni yapmak zorunda olduğunu bilmelidir.
Sorunsuz ve gerilimsiz bir hafta dileğiyle..