Ülkemiz tarihinde yaşamadığı bir ayrışma ve kamplaşmayı yaşıyor. Üzülerek söylemek gerekirse, toplumun tamamını kucaklaması gereken Sayın Cumhurbaşkanı, iktidarını devamlı kılmak için olmalı ki,kendisine destek verecek kesimlere ayrıcalıklı davranmakta ve tüm karşı görüş ve düşünceleri ret etmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanının bu katı tavrına karşı muhalefet parti lider ve sözcülerinin de, ellerinde ki belgelerle Cumhurbaşkanı ve İktidar partisini suçlaması ile ortam öylesine gerilmiştir ki, artık bu ülkede bir ortak aklın egemen olacağı çıkış yollarını aramak hayal olmuştur.
Eğer uzun yıllar ülke dışında yaşamış birisi Türkiye’ye dönse ve akşam oturup televizyonunu açıp iktidar yanlısı bir TV kanalını izlese, “vay be ülkem ne güzel yerlere gelmiş” diye mutluluktan uçar. Bir başka akşam da muhalif TV kanallarından birisini izlese, “Bu ne ya, bu ülkede neler olmuş?” Diye şaşkınlığa uğrar.
Bir ülke böylesine ayrıştırılır mı? Bu ülke, uğrunda yüzbinlerce şehit verilerek kurtarılmış bir ülkedir. Hiç kimsenin bu ülkeyi böylesine ortadan ikiye bölüp ayrıştırmaya hakkı olabilir mi?
Bir bakalım ülkemizde neler olmuş ve olmaya da devam ediyor.
TBMM işlevini tamamen yitirmiş, mecliste hiçbir karşı görüş ve muhalefetten gelen yasa tasarıları, iktidar oyları ile görüşme dahi açılamadan ret edilmektedir.
Uluslararası sorunlarımızın çözümü için muhalefetten gelen öneriler dahi, “Bizim akla ihtiyacımız yok” Denerek anında ret edilmektedir.
Ekonominin her geçen kötüye gitmesi ve 2003 yılında 1.50 TL. Olan Doların, günümüzde 8.50 TL. e yükselmesi ile enflasyon altında ezilen sabit ücretlilerin yaşam kalitesi açlık sınırına gerilemiştir.
Buna karşı araç geçişi ve hasta sayısı garantileri ile yapımları hep aynı beş müteahhite verilmesi, artık sıradan hale gelen tüp geçit, otoyol ve köprü ve hastane inşaatları hazineyi boşaltmıştır.
Bunun yanında Devletin son 19 yılda ki iç ve dış borçları tüm Türkiye Cumhuriyet hükümetleri döneminde yapılanların toplamını aşmıştır.
Özelleştirme adı altında Cumhuriyet döneminin tüm kazanımları elden çıkartılmıştır.
Devletimize en büyük bütçe gelirlerini sağlayan Tekel, Telekom, Etibank Tesisleri, Bakır, TÜPRAŞ, Erdemir Demir Çelik, THY, Araç Muayene İstasyonları, PETKİM, elektrik ve doğal gaz dağıtımları, Oteller gibi sayıları yüzlerce olan tesis ve kuruluş olan Devletimizin değerleri altında elden çıkartılmıştır.
Bunlar bir ülkenin milli serveti ve kötü günlerinin güvencesidir.
Bunların kaybı ile halkımız temel gıda maddelerini karşılamakta dış kaynaklara muhtaç duruma düşmüştür. Tarım ve hayvancılık yapan çiftçilerimiz tohum, gübre ve yem temininde dış alıma mahkûm olmuştur
Halkımızın ve Devletimizin en büyük güvencesi olan hazinemizin eridiğini, TC Merkez Bankası döviz kaynaklarının eksiye düştüğünü ve hazinenin 128 Milyar Dolarının bir şekilde hazine dışına çıkartıldığını iddia eden muhalefete, olumlu ve ikna edici hiçbir açıklama yapılmamaktadır.
Büyükşehirlerin çok büyük kısmını kazanan muhalif belediyelerinin elinin kolunu bağlayacak kararlar ve bu belediyelerin yoksul halka yapmaya çalıştığı desteklerin bir şekilde engellenmesi, geniş halk kitlelerinde büyük çapta tepkilere neden olmaktadır.
Bunları söylememin nedeni, ekonomisi giderek çöken bir siyasi iradenin yıpranması ve bu yıpranmanın etkisi ile sert önlemlere başvurması kaçınılmazdır.
Bugün yaşananlarda, bu ekonomik sıkışmışlığın sonucudur. Sokaklara doldurulan ve akıl dışı yetkilerle donatılan bekçi modeli toplumu korkutarak baskı altına almanın yeni bir uygulamasıdır.
Ezilen ve hakkını arayan halk kesimi de, muhalefet partileri gibi baskı ile susturulmak istenmektedir.
Tüm bu eksiklerine bir de asrın Covid-19 salgını ile karşı karşıya kalmamız ile siyasi irade ciddi boyutta tepkiler almış ve yeterli aşının gereken zamanda temin edilememesi ve hiçbir destek sağlanmadan işyerlerinin kapatılması, siyasi iradeye karşı oluşan tepkili insan sayısını da artırmıştır.
Bu yönetim düzeninde iktidar partisine yakın olanlarla, bugünkü siyasi iradeden çok rahatsız olanlar adeta giderek birbirinden kopmaktadır.
Toplumun açlık sınırının da altında yaşayan kesim, Devletin gıda destekleri ile yaşamını sürdürmek zorunda kalmanın da tepkisi ile iktidar karşıtı guruba katılmaktadır.
Bu çizdiğim tablo ve bu anlattıklarım ve sonucunda ortaya çıkan tepkiler ne yazık ki, günümüzün yaşanan gerçekleridir.
Şimdi dikkat edilmesi gereken en önemli şey, ortamı yumuşatmaktır. Bu da başta siyasi iradenin görevidir.Bunlar yapılmaz ve bu karşılıklı güvensizlik ve inatlaşma devam ederse, bu durum ülkemizadına daha fazla sürdürülemez.
Sürdürmekte ısrar edilirse, bu kadar bozuk ekonomi ve salgın döneminde çok büyük kayıplara uğrayarak borç yükü altında canına kıyacak hale gelen toplumun tepkileri giderek artacaktır.
Bu ülke, bu şekilde uzun süre yönetilemez. Yapılacak şey erken seçim yaparak ülkede yaşanan gerilimi düşürülmelidir.
Bu süreçte muhalefetin yapacağı şey de, hemen her gün aynı şeyleri gündeme taşımak yerine, iktidar olduklarında ekonomiyi nasıl düzelteceklerini, halka hangi olanakları ve hangi kaynaklarla sağlayacaklarını sözle değil, inandırıcı projelerle anlatmaları gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki, bu ülke hepimizindir ve gideceğimiz başka vatan toprağımız yoktur. Hepimiz aynı gemideyiz.
Kimse karşısındakini yok ederek ayakta kalacağını düşünmemeli ve ülkemiz çıkarları için ortak akılda buluşmalıdırlar.
Aksi halde ülkemiz hiç de istenmeyen daha bir kötü noktaya gelirse, bu toplum demokrasinin sağladığı olanakları kötüye kullanarak kendisine ıstırap çektirenleri hiçbir zaman affetmeyecektir.
Siyasi kısır çekişmelerin yerini, ortak akılla sorunların çözüldüğü günlere bırakması umuduyla güzel bir hafta diliyorum. 18.05.2021