Halep ve Bayır-Bucak (Suriye) Türkmenleri Şam, Lazkiye, Hama, Humus, Halep ve Rakka’da yaşamaktadır. Gerek 19. yüzyılın çalkantılı döneminde ve gerekse Birinci Dünya Savaşı sonrasında bir kısım Türkmen, Anadolu’ya göçtü. Kalanların büyük bir kısmı da aslını kaybederek, Araplaştı. Son olarak Suriye’de Türkçe konuşanların sayısının 1,5 milyon olduğu belirtilmişse de Mart, 2011’deki Suriye İç Savaşı’nda ağır bedel ödeyen Türkmenlerin bir kısmı Türkiye’ye sığındı. Suriye’de toplam nüfus içinde Türklerin oranı % 6’ya tekabül etmektedir.
Suriye’ye ilk Türkmen göçleri Tolunoğulları zamanında olup, Selçuklu ile göç dalgası devam etti. 1260’dan sonra Memlûklu idaresine geçen Suriye, 1516’da Mercidabık Savaşı’nda Türkiye’nin egemenliğine girdi. Osmanlı kayıtlarında Suriye’deki Türkler, Halep Türkmenleri olarak anılır.
17. yüzyıldan sonra zorunlu iskâna zorlanan Türkmenlerin bir kısmı yaylak olarak geldikleri Anadolu topraklarına, özellikle Gaziantep’e yerleşti. 19. yüzyılda Kavalalı İbrahim Paşa’nın isyanıyla Türkmenlerin bir kısmı Anadolu’ya göçtü. Öte yandan 1864’teki Kafkas Sürgünü ile vatanlarından sürülen Çerkezler ile 1877’deki 93 Harbi sonrası Türklerin bir kısmı Suriye’ye yerleştirildi. Öbür taraftan 1915’te de Ruslar ile işbirliği yapan Ermeniler de, Suriye’ye sürüldü.
Birinci Dünya Savaşı’nda Mustafa Kemal Paşa 15 Ağustos 1917’de Yıldırım Orduları Grubu 7. Ordu Komutanı olarak Filistin Cephesi’ne atandı. İngiliz Ordusu 1 Ekim’de Şam’ı, 25 Ekim’de de Halep’i işgal etti. Mustafa Kemal Paşa, İngilizleri Halep’in kuzeyinde durdurarak, savunma hattı oluşturdu. 30 Ekim’de Mondros Ateşkesi imzalandı. Mustafa Kemal Paşa Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak atandıysa da, 7 Kasım 1918’de ordu lağvedildi.
15 Eylül 1919’daki San Remo Konferansı ile Suriye, Urfa, Antep ve Maraş bölgesi Fransızlar’a bırakıldı. Ankara ile irtibatı koparmayan Türkmenler Ali Şefik (Özdemir) başkanlığında örgütlenerek Suriye ve Filistin Kuva-i Milliye-i Osmaniye’yi kurdu. 20 Ekim 1921’deki Ankara Anlaşması’na kadar Fransızlarla çatışmalar devam etti. Ankara Anlaşması ile İskenderun (Hatay) Sancağı’na özel statü tanındı ve Türk Mezarı’nın Türkiye’ye ait olduğu kabul edildi. Bu tarihten sonra Türkiye (İskenderun hariç), Suriye’den elini çekti.
Görüldüğü üzere Ankara Anlaşması ile İskenderun Sancağı’nın garantörlüğü sağlanmış, Türk Mezarı alınmış, ancak Suriye Türkmenleri ile ilgili başkaca bir düzenleme de yapılamamıştır.
1946’da bağımsızlığını kazanan Suriye’de Türkmenlere hukuki bir statü tanınmadı. 1958’deki toprak reformuyla Türkmenlere ait çok sayıda arazi kamulaştırıldı, özellikle 1963’ten sonraysa sistemli bir şekilde Araplaştırma Politikası güdüldü.
Sınırın yanı başındaki Türkmenler, Suriye’de hiçbir zaman siyasi ve hukuki olarak bir güç haline gelememiştir. Eğer söz konusu Suriye’de Türkmenler’in mevcudiyetiyse Fırat Kalkanı Harekâtı kapsamında Türkmenler örgütlendirilmelidir. Hatta Astana’daki Suriye Görüşmeleri’nde bir aktör olarak yer almalıdır. Sözün özü Halep ve Bayır-Bucak (Suriye) Türkmenleri Türkiye’nin garantörlüğünde Suriye’de barış ve huzur içinde varlıklarını sürdürmesi garanti edilmelidir.