‘Eğitim hayata hazırlık değildir, hayatın ta kendisidir’ demiştir, John Devey.
Eskilerin talim ve terbiye olarak nitelendirdiği eğitim ve öğretim sürecinin birey ve toplum açısından önemi yadsınamaz. TDK’de halen eğitim ‘terbiye’ kelimesi ile karşılanmaktadır. Talim çalışma, alıştırma, tatbikat ve öğrenme anlamındayken; terbiye âdap, edep, görgü, yetiştirme anlamlarına gelir.
Avrupa dillerine eğitim sözcüğü Latincedeki ‘educere’ kelimesinden geçmiş olup, çocuk ve hayvan yetiştirme anlamına gelmektedir. Türkçede ise eğ- kökünden türeyen eğitim kelimesi eğmek, bükmek, yetiştirmek, geliştirmek anlamlarına gelmektedir.
Hiç kuşkusuz eğitim ve öğretim birbirinin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak eğitim süreci, öğretime göre kapsayıcı ve kuşatıcıdır. Her öğretim bir eğitim faaliyetiyken, her eğitim öğretim demek değildir. Bundan dolayı ki öğretim bilgilendirme; eğitim ise adam olma ya da iyi bir insan yetiştirme süreci olarak nitelendirilebilir.
Eğitim süreci beşikte başlayıp mezara kadar devam ederken; öğretimse süreli ve müfredata dayalı sistemli bir faaliyettir. O halde eğitim kişinin yaşadığı toplumun değerleri çerçevesinde bireyin kişilik, ahlâk, ilke, ülkü, kültürleme, tutum ve davranış şekillerini geliştirme sürecidir. Öğretim ise ancak eğitimin sürecinin bir parçası olarak belli bir amaca göre gereken bilgileri alma ve verme faaliyetidir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; ‘Eğitimdir ki, bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder’ demiştir. Görüldüğü gibi eğitimin şekli, içeriği ve hedefinin bir toplumun istikbali içinde ne ifade ettiği açıktır. Onun içindir ki, terbiye ile kuşatılmamış bir talimin ruhsuz bir insandan farkı yoktur.
Eskiden çocuk öğretmene teslim edilirken, ‘eti senin kemiği benim’ denilirdi. Dayak eğitim ve öğretim sisteminin bir parçasıydı. Bu da korkuya dayalı bir saygıyı getiriyordu. Dayak cezalandırma aracı olmaktan çıkarılınca yerine formel kurallara dayalı bir sistem benimsendi. Dayak ya da her türlü şiddet hiçbir zaman eğitim ve öğretimin bir parçası olamaz. Ancak formel kuralların içi de boş olmamalı, doldurulmalıdır.
Eğitimin toplumun kültürünü genç kuşaklara aktararak toplumun sürekliliğini ve gelişmesini sağlama görevi olduğunu unutmayarak son sözü Hak aşığı, halk ozanı Yunus Emre’ye bırakıyorum:
‘İlim ilim bilmektir, ilim kendi bilmektir,
Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.’