Atatürk kim ya da soyadından önce tanımlanan hâliyle Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, kim? Adına ek alan sıfatlara bakıldığında Atatürk’ün kim olduğu ya da ne yaptığı aşağı yukarı anlaşılabiliyor. Yoksa zamanının betimlemesiyle Gazi Meclis insana haybeden unvan verir mi? Ancak gerek toplumda gerekse yazılı ve görsel basında araştırmalardan uzak, tamamen duygusal tutum ve davranışlara dayanan lehe ve aleyhe birtakım söylemler yer almaktadır.
Atatürk’ü ve o devri incelemek ve bir yargıya varmak için yakın tarihe hâkim olmak gerekir. O halde tarih nedir? Geçmişte insan topluluklarının kültür ve uygarlıklarını neden-sonuç ilişkisi içinde, yer ve zaman belirterek, belgelere dayandırmak kaydıyla nesnel bir şekilde inceleme yapan sosyal bilim dalıdır. Bu defa karnından konuşan ve kendisini araştırmacı olarak gösteren bazı kişiler tarih yerine ideolojik bir takım duygusal iftira ve karalama faaliyeti içine girmiştir, denilebilir. Sonuçta Atatürk’ün de bir beşer olduğu unutulamamalıdır. Ancak yapılan söylemler hakaret değil eleştiri niteliğinde olmalıdır. Kimse kimseyi zoraki sevmek zorunda değil ancak saygı duymak zorundadır. Hele bu kişi Atatürk olursa.
Öbür yandan iftira ve karalama faaliyetleri ne kadar insan onuruyla bağdaşmıyorsa Atatürk’ü de ilahlaştırmanın kimseye yarar sağlamayacağı gibi bilakis Atatürk ideolojisine de ters olduğunu bilmek gerekir. Her şeyden önce Atatürk, ulusal bir kahraman; ulusun ortak paydası, birleştirici gücü ve çimentosudur.
Cumhuriyetin kurucusuna yapılan iftira ve karalama kampanyalarının başında Atatürk’ün komutanlığının abartıldığı ve Kurtuluş Savaşı’nın sanıldığı kadar önemli olmadığı gelmektedir. Kim ne derse desin Güneş’in balçıkla sıvanması imkansızdır. O günün koşullarında bu kadar büyük bir başarı elde edilmesi mucize gibi bir olaydır. Diğer yandan Atatürk’ün dini yönü tartışmaya açılmakta ve dine zarar vermekle itham edilmektedir. Din ve inanç olayı vicdani bir konu olup herkes buna saygı duymak zorundadır. Dinin temel öğretilerinden olan Tanrı ile insan arasına kimse giremeyeceğine göre herkesin dini kendisinedir. Burada önemli olan dini dayatma ve dogmaların bireyler ve toplum üzerindeki baskısının önlenmesidir ki, Atatürk, Laiklik ile bunu yapmaya çalışmıştır. Herkesin birbirine saygı duyduğu, yasal ve ahlaki sınırlar içinde bireysel özgürlüklerin kime ne gibi zararı olabilir? Harf devrimi ile Türk diline uygun ve okunup-yazılması kolay bir alfabenin getirilmesi toplumun entelektüel seviyesinin yükselmesine katkı sağlanmasının dışında nasıl bir zarar verebilir. Unutulmamalıdır ki (deneyimlemiş biri olarak) Arap alfabesi dilimize uygun olmadığı gibi okunup-yazılması da oldukça zor ve meşakkatli bir uğraştır. Kadın haklarıyla kadının da erkeğin statüsüne yükseltilmesi kimi neden rahatsız etsin? Kadınlarımız bizim annemiz, kardeşimiz, kızımız ve eşimiz değil mi ki onların da bizimle eşit hak ve özgürlüklere kavuşması bizleri neden huzursuz etsin?
Devlet, belli sınırlar içinde yaşayan insanların güvenliğinin, barınmasının, eğitiminin, sağlığının, özgürlüğünün, mutluluğunun kısacası asgari koşullar altında yaşamasının teminatı değil midir? İnsanlar mı devlet için devlet mi insanlar içindir? İşte Atatürk, devlet için tebaa sayılan insanlara yurttaşlık vasfı tanıyan ilk Türk devlet başkanıdır. Böyle bir adamı kötülemenin, saygı duymamanın ne gibi bir açıklaması olabilir?
Yurtta barış, Dünyada barış diyebilen kaç tane önder var? Yurdu savunmak dışında savaş cinayettir, diyebilen kaç tane başkomutan var? İşte Atatürk hakkında bir şeyler söyleyebilmek için Atatürk’ü tanımak, bilmek gerekir ki… gerçekten Atatürk’ü anlayabildik mi?