Kırım’ın Türkiye ile olan ilişkisi 1224 yılında Selçuklu hakanı Alaettin Keykubat’ın Karadeniz ticaretini emniyete almak için Kırım’a çıkarma yaparak, Suğdak’ı almasıyla başlamıştır. 1239’daki Moğol istilasına kadar süren bu hakimiyet 1475’te Fatih’in Kırım Seferi’ne de zemin hazırlamıştır.
Altınordu Hakanlığı’nın parçalanmasından sonra Hacı Giray, 1441 yılında Kırım Hanlığı’nı kurmuştur. Hacı Giray’ın ölümünden sonra oğulları Nur Devlet ve Mengli Giray arasında taht kavgası başlamıştır. Taht kavgasına Altınordu ve Cenovalılar’ın da karışmasıyla Mengli Giray yakalanarak, hapsedilmiştir. Mengli Giray’ın Türkiye’den yardım talebine olumlu cevap veren Fatih Sultan Mehmet Han, 1475’te Kırım’a çıkarma yaparak Suğdak, Balıklava, Gözleve, Kerç ve Azak limanlarını alarak, Kefe Beylerbeyliği’ni kurmuş; Kırım tahtına da Mengli Giray’ı oturtmuştur.
Türkiye’nin en büyük müttefiki olan Kırım Hanlığı, Doğu ve Kuzey Avrupa’daki Osmanlı ilerlemesinde başat rol oynamıştır. Üç yüz yıl Türkiye’nin hakimiyetinde kalan Kırım, bir tebaadan ziyade özel konumu ile hep ayrıcalıklı konumunu korumuştur.
Kırım hanları tahtta padişahın atamasıyla değil, oluruyla oturmuştur. İç işlerinde bağımsız, dış ilişkilerinde de yarı bağımsız bir devlet statüsünde olan Kırım, Osmanlı’nın Rus ve Kozak siyasetini yürütmüştür.
Kırım hanları iki tuğ, iki sancak ve yedi kat mehter sahibi olup, protokoldeki yeri de sadrazamın yanındadır. Öyle ki Giraylar, hanedanın meşru varisi de sayılmıştır.
Mengli Giray’ın 1502’de Saray’a saldırarak Altınordu Hakanlığı’na yıkmış ve böylece Ruslar ile olan rekabet de başlamıştır. 1521’de Moskova’yı kuşatan Kırım Hanlığı, Rus Knezliği’ni vergiye bağlamış ve bu üstünlük 1571’deki Molodi Savaşı’na kadar da sürmüştür. Bu tarihten sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun bir rakibi olarak kuzeyde Rusya İmparatorluğu ortaya çıkmıştır. Bu rekabette başarılı bir siyasa izlenememesi sonucu Rusya sürekli Türkler ve Türkiye aleyhine genişlemiştir. Nice vatan toprakları kaybedilmiş ve nice vatan evlatları kan ve gözyaşıyla çok ağır bedeller ödemiştir.
Kırım ve Türkiye’nin ortak tarihinde dört büyük olay dönüm noktası oluşturmaktadır:
1-) 1569 Don- Volga Kanal Projesi: Karadeniz ve Hazar Denizi’nin birleştirilmesini öngören Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın projesinde Ruslar’ın Karadeniz’e sarkmasını önlemek, ticaret ve hac yolunu emniyete almak, Safeviler’i Kafkasya’dan atmak ve Özbeklerle birleşmek amacı güdülmüştür. İklim şartları, Devlet Giray’ın ihmalkârlığı ve Rus saldırıları sonucu proje başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
2-) 1683 Viyana Kuşatması: Viyana Bozgunu Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Orta Avrupa’nın kapısı olan Viyana, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından kuşatılmış, ancak taktik hatası neticesi Türk Ordusu yenilmiştir. Ancak bir kısım tarihçiye göre yenilginin asıl sebebi olarak Murat Giray gösterilmiştir.
3-) 1711 Prut Savaşı: İsveç kralını takip bahanesiyle Türk topraklarına saldıran Rusya’ya karşı Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Türk Ordusu sefere çıkmıştır. Prut Nehri kıyısında sıkıştırılan Rus Ordusu, Kırım Hanı ve İsveç Kralı’nın tüm ısrarlarına rağmen sadrazam tarafından imha edilmemiş ve I. Katerina’nın teklifiyle barış yapılmıştır.
4-) 1774 ve 1992 Kopuş ve İşgal: Lehlileri takip etmek bahanesiyle Türk topraklarına saldıran Rusya’ya 1768’de açılan savaş kaybedilmiş ve savaş sonrasında Küçük Kaynarca Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmayla Kırım, Türkiye’den koparılmış ve Rusya himayesinde bağımsız bir devlet olmuştur. 1783’te Rusya’nın Kırım’a saldırması sonucu, Kırım’ı kurtarmak isteyen Osmanlı İmparatorluğu, Rusya’ya savaş ilan etmiştir. Avusturya’nın da Rusya’nın yanında yer almasıyla savaş kaybedilmiştir. 1792’de imzalanan Yaş Anlaşması’yla Kırım, kurtarılamamış, aksine Rusya’nın Kırım’ı işgali tanınmak zorunda kalınmıştır.