Piyasa ilişkileri “satılan mal geri alınmaz” anlayışından evrensel tüketici haklarına doğru evrimmiş ve günümüzde “alıcı” kavramı yerini “tüketici” kavramına bırakmıştır. 19. yüzyıl hukuk anlayışının eseri olan tarafların eşit sayılma ilkesi 20. yüzyılın ortalarına doğru zayıf olan tarafın (tüketicinin) korunması gerektiği anlayışına dönüşmüştür. Ki, işçi haklarının gelişiminde de olduğu gibi devlet bir çözüm üretici olarak piyasadaki aktif yerini almıştır.
6502 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu tüketiciyi, ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlamıştır. O halde tüketici, ticari amaçla mal alan tacirden ve (salt) alıcı olan müşteriden ayrılmaktadır. Müşteri mal ve hizmet satın alan kişi iken, tüketici mal ve hizmet tüketen kişidir.
Tüketiciyi korumaya yönelik ilk düzenlemeler ilahi ya da dini öğretilere dayanmıştır. Hukuki olarak ise Hamurabi ve Roma kanunlarında tüketicinin korunmasına yönelik düzenlemelerin yer aldığı görülmektedir.
Ortaçağ Avrupası’nda İngiltere’de 1266’daki ekmek ve biradaki ölçülerin düzenlenmesi, 1693’teki şarap üretiminde kurşunun yasaklanması örnek gösterilebilir. Anadolu’da ise ahilik ve lonca teşkilatı içinde tüketicinin korunmasına yönelik düzenlemeler ve uygulamalar yapıldığı bilinmektedir. 1502’deki Kanunname-i İhtisab-ı Bursa düzenlemesi ise ilk standart düzenleme olarak kabul edilmektedir.
Sanayi inkılabıyla birlikte tüketici kavramı da bugünkü anlamını kazanmış ve sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Tüketicinin korunmasıyla ilgili ilk gelişme 1850 yılında İngiltere’de tüketim kooperatifinin kurulması olmuştur. Ancak ilk çağdaş yasa ise 1872’de ABD’de çıkarılmıştır.
Tüketici haklarının korunmasıyla ilgili en önemli gelişme 1960 yılında Uluslararası Tüketici Birliği Örgütü’nün (IOCU) kurulmasıyla olmuştur. Akabinde 1962 yılında ABD’de güvenlik, bilgi edinme, seçme ve temsil edilme haklarıyla ilgili düzenleme yapılarak tüketici hakları yasal olarak garanti altına alınmıştır. 1967’de de Amerika Tüketici Federasyonu kurulmuştur.
AET 1968’de Tüketiciyi Koruma Birimi’ni kurmuş ve onu 1973’te Tüketici Danışma Komitesi’nin (CCC) kurulması izlemiştir. Tüketiciyi koruma programı ile 1975’te Avrupa Tüketici Hakları Beyannamesi ilan edilmiştir. Bu beyanname ile evrensel tüketici haklarının oluşmasına önemli bir katlı sağlanmıştır. 1985 yılında yeni yaklaşım politikasıyla ürünlerde sağlık, güvenlik, tüketici ve çevrenin korunması uygunluğunu ifade eden “Conformitê Europêenne” (Avrupa Uygunluğu) kelimelerinin kısaltılması olan “CE” işaretinin kullanılması zorunlu tutulmuştur.
1985 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Uluslararası Tüketici Birliği Örgütü’nün önerisiyle “Evrensel Tüketici Hakları Beyannamesi” ilan edilmiştir. Söz konusu haklar sekiz başlık altında; temel ihtiyaçların karşılanması hakkı, sağlık ve güvenlik hakkı, bilgi edinme hakkı, örgütlenme ve temsil hakkı, eğitilme hakkı, seçme hakkı, tazmin edilme hakkı, ekonomik çıkarların korunması hakkı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkından oluşmaktadır.
1992 yılında imzalanan Maastrich Anlaşması ile AET, AB’ye dönüşmüş ve bu anlaşmanın 129/ a maddesinde tüketicinin korunmasıyla ilgili açık hükümler benimsenmiştir. AB’ye uyum sürecinde Türkiye’de de önemli mesafeler kat etmiş ve 1995 yılında 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kabul edilerek, yürürlüğe girmiştir.