Biliyorum , toprağına uzanacak vatan arıyorsun. Gayri ehil ellerde, notasına yanlış basılmış zurna gibisin.
Zurna ‘da yıllarca , bizimle birlikte kucağına uzanacak toprak aramış Anadolu ve balkanlarda …
Daha sonra tekkelerde NAY halini almıştır.
Sa’dun Köprülü ağabey , 1970’li yıllarda Türkiye ‘ ye gelmiş ve İstanbul’da Aksaray caddesinden yukarı çıkarken bir grup tarafından sıkıştırılmış , kavga etmeye zorlanmıştır. Kendisine faşist denildiğini duyunca , şaşırmış ve grubun Irak’tan bahsttiğini zannetmiştir. Saldırgan grup ta’cizlerini artırıca , Sadun Köprülü ağabey , kavga etmesek olmaz mı ! Bakın hepimiz aynı milletin çocuklarıyız ! Diye konuşmuştur. Kalabaiığın arasından yükselen ses : ‘’ Sus lan Faşist ! ‘’ olmuştur.
Bunun üzerine , Sadun Agabey ; Lan Biz adı Irak olan ülkede TÜRK’LÜK mücadelesi yapmaktan korkmamışız . Adı Türkiye olan bu ülkede Türk’lük mücadelesi yapmaktan korkarmıyız diye bağırmış . Ve kalabalik dağılmıştır.
Sadun Köprülü kim diye sorma …
ZURNA ..!
O bir milleti uyandıran bir yiğit !
O bir Avukat , Bağdat Hukuk Fakultesi mezunu . Ebul Grayub hapisinde 20 yıl yatmış . Tırnakları çekilmiş bir Türkmen Yiğit. Barzan Tıkriti , Sa’dun Köprülünün tırnaklarını babasının karşısında çekerken , Atatürk ve Enver Paşa’nın resimlerini gösterip, bunları tanırsınız. Ama bizi tanımazsınız , öyle mi ? dediği insan .
Göller ülkesinde , ada olmak ; körler ülkesinde , görmek suçtur.
Ne demiş Hz. Mevlana : Körler çarşısında ayna satma , sağırlar çarşısında nara atma ..!
Ramazanda uyuyan insanları uyandırmak için, davul ve Zurna kullanırlar. Bu sebebten , zurna bize biraz aşina bir müzik aletidir. Zurna at sırtında bizimle birlikte anadoluya gelmiş ve mehter olmuştur kulaklarımızda.
Zurna ‘da bizim gibi kucağına uzanacak toprak aramış ve Anadolu ve balkanlarda ki tekkelerde NAY halini almıştır.
Genç birine bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. Bugünkü Lübnan’da Fenike kralı Agenor’un kızı Europa’nın efsanesinden bahsediyorum. Asya’nın Europayı doğurduğunu , bu nedenle Europa’nın kendisine ait olduğunu iddia ettiğini söylüyorum. Ancak , adı konulmamış diğer kıtanın ise buna itiraz ettiğini, Europayı , Zeosun kendisine vermesi gerektiğini söylediğini anlatıyorum .
Hikaye şöyle : Zeos , Europayı çiçek toplarken görür aşık olur ve bir boğa kılığına girerek kaçırır. Onu önce Girit’e ve sonra Yunan’a ( Atinaya ) götürür. Europa burada , Zeus’a bir çok erkek evlet doğurur ve Zeus’ta onun adını bu yeni kıtaya verir . Bu hikaye Herodot tarafından değişik şekilde kaleme alınmış , Giritli Tüccarların Europayı boğa şeklindeki gemilerle kaçırdıkları ve Zeus’a verdikleri ifade edilmiştir.Daha sonra Asyalı ( Türk kökenli ) Turuvalıların , Yunan kralı menelaus’un karısı Helen’i kaçırdıkları ve Turuva savaşına yol açtıkları söylenir. Bu sebeble , Avrupa’nın bir cofrafya ve kıtadan fazla bir kültürel oluş ifade ettiğini , bu kültür değerleri içinde Lübnan ve Tunus (kartaca medeniyetini de ) bazı Akdeniz ülkelerini içine alan greko – Romen bir kültür olduğunu ve bu sebeble Avrupa birliğinin bazı Akdeniz ülkelerini M.D.A. anlaşmaları ile ticaretine dahil ederken , bizi neden dışladığını anlatıyordum.
Ancak , genç adam ben sizi hiç anlamıyorum dedi. Elinde Cengiz Aytmatov’un Toprak Anasını taşıyan delikanlıya , aynı Yazarın Kızıl Elma hikayesini hatırlattım ve Kendimi O hikayedeki köyünden getirdiği Kızıl Elmayı duvara çalan Rus kızının kustahlığına uğramış Özbek genci gibi hissettim. Ben onun Cengiz Aytmatovun Kızıl Elmasını ısrarla anlamak istemeyen , ancak , batının ürettiği Pamuk Prenses hikayesindeki zehirli elmayı yutmuş mankut olduğunu çoktan görmüş ve elimdeki Zurnanın yere düştüğünü anlamıştım.
Hiç inkar etme ! Biliyorum , toprağına uzanacak vatan arıyorsun. Söyledim ya gayri ehil ellerde , notasına yanlış basılmış zurna gibisin.
Herkese selam ve saygılarımla