Bir milletin değerlerini somut olarak görmek ve öğrenmek için , mezarlarını gezmek gerekli ve yeterlidir. Zira , devlet ve millet varlığı, anne-baba ve ata kültü üzerinde yükselir. İnsanımızın anne –baba ve ata kültüne verdiği değeri anlamak için mezarların gizemini çözmek elzemdir. Çünkü , orada toprak vatan olarak konuşur insanla... Kitapların satır araları ve toprak , aynı gizemi saklar içinde…Okumayan toplumlar , toprağı ve vatan adlı değeri anlamıyanlardır.
Şu günlerde , kitapların satır aralarında ve mezar taşları arasında yaşıyorum.Ülkemizin bu tapu senetlerine yaptığım ziyaretlerim sırasında , çok önemli şeyler gördüm ve öğrendim.
Adeta , köşe Tur oldum..! kitap sahifeleri ve mezar taşları arasında
İngiltere Başbakanı Chamberline 1908 yılında çeşitli ülke vatandaşlarından oluşan bilim adamlarını bir araya toplar. Kongreye katılan bilim adamları, gelecek yüzyılda Avrupa Medeniyetinin ayakta kalabilmesi için neler yapılması gerektiği hususunda, 7ay boyunca araştırma yapıp, kongreye sunulmak üzere rapor hazırlarlar. Bu toplantıya katılan Sedillot , Karl Brokelman gibi bilim adamları gelecek yüzyılda Avrupanın ayakta kalabilmesinin ; Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrikadaki İslam toplumlarının cahil bırakılmalarına bağlı olduğunu vurgular. Yine aynı yıllarda Gustave Lebon , hedefin İstanbul olduğunu ifade eder.
Osmanlı Ordusu Bağdat’tan çekilirken ; Anadoludan gelen yiğitler :Devletiniz olan Osmanlıya yardım edin diye bağırıyor ve feryat ediyorlardı. Prof . Dr. Ali El Verdi , bu feryadı : ‘ Osmanlı Bağdat’tan çekilişinin ardında kocaman bir toz bulutu bıraktı ‘ şeklinde ifade etmekte idi. El verdi , İran Abadan’dan çekilen Ali İhsan Sabis’in ise birliklerini büyük bir başarı ile Badat’a kadar getirdiğini yazmakta idi.
Bir musibettir ehli İslama
Bir musibet ki harik’ulade
Yaşıyorkende …can verirkende…
Ağlarım ser-nüvişt Bağdat’a ( Süleymen Nazif / Vatana Dair )
Bazı Arapça kaynaklar , Kutül Amare Zaferinden sonra Enver Paşa’nın Bağdat’a geldiğini, Maruf Errusafi ve Cemil Sıtkı Zehavi gibi şair ve aydınların ‘İslamın Sesi’ adlı gazetede, Osmanlı Ordusu ve Enver Paşa için methiyeler yazdığını belirtmekteydi.
İngilizlerin Bağdat’a girmesinden sonra ise , aynı şair ve aydınların General Mod’a övgüde bulunduklarını gören Gerthrud Bell’ anladım ki, bu coğrafyada sözlerin anlamı yokmuş ‘ demekteydi. Bu söz ‘Gerthrud Bell’in kendi durduğu yeri göstermesi açısından anlamlıydı. Zira , çoğu zaman insanın gördüğünü zannettiği şeyler , aslında ona kendi durduğu yeri gösterir. İnsan baktığı yeri , ancak durduğu yerden ve baktığı açıdan görür. O yüzden eskiler : ‘ Sorma kişinin aslını , sohbetinden bellidir .’ Derler.
Merzifon’un Hırka köyünde Peygamber efendimizin sahabilerinden Ukkaşe Hazretlerinin bulunduğu rivayet edildlğinden , en az bin yıldır köyün ne ismi ve nede yeri değiştirilmemiştir. Köy halkı Ukkaşe Hazretlerine hürmeten , köyün isminede dokunmamıştır. Peygamberimizin , risalet mührünü öpme şerefine erişmiş Ukkaşe Hazretleri , efendimizin müjdelerine nail olmuş, ahd-ü Peymanına ( sözüne )sadık bir şekilde köşe Tur olmuştur. Anadolunun İslamlaşmasına vesile ve Türkleşmesine sebeb olmuştur.
Dedelerim , nenelerim , anam ve babam bu topraklarda bana vatan olduktan sonra , ‘ Bu coğrafyada , sözlerin anlamı yok diyen İngiliz casusu Gertrud Bell’e ve onun gibi düşünenlere ‘ bu yazı yüzyıl sonra cevap olsun inşallah ...
Herkese salam ve sevgilerimle….