Şu günlerde kendimi , ‘ Mehmed Akif ‘ gibi Necd çöllerinde yalnız hissediyorum.
Çocuklarımıza dini anlatmadan önce doğruluğu , dürüstlüğü bilimselliği ve objektifliği anlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Zira bu kavramları, onlara doğru anlatabilirsek , bu kavramların sonunda varacakları yer , Allah inancı ve tevhid düşüncesi olacaktır. Ancak biz, onlara bu kavramları anlatmadan önce, Kainat’ın bir yaratıcısının bulunduğunu ve bunun da Yüce Allah olduğunu söylememiz gerekiyor. İşin başında Yüce yaratıcının ( Allah’ın ) varlığını söylemeden , onlardan doğru ve dürüst olmalarını beklemek , yalan söylemek olacaktır. Bu şekilde söylenmiş koca bir yalanın önünde ise , doğru ve dürürst yürünemez.
Aksi takdirde , çocukların bu yürüşlerinin sonunda bulacakları şey: bencillik , menfaatçilik ve şımarıklık olur.
Hakikat ; hiçbir yalanın gölgesinde büyümez.
Birinci dünya savaşı yıllarında Mehmet Akif Ersoy , Eşref Sencer Kuşçubaşı ile Necid çöllerine bazı Arap şeyhlerini , Osmanlı yanında hareket etmeleri gerektiği konusunda iknaya gider. M. Akif saatlerce uğraşır , bir vahabi şeyhine Osmanlının yanında durmaları gerektiğini anlatır. Akif , ne dediyse , şeyh itiraz eder. Dakikalar geçer , saatler yürür . Akif , Ayet ve hadis okur . Şeyh ikna olmaz.Bu esnada Kendisini sakin bir şekilde izleyen Eşref Sencer Kuşçubaşı , M.Akif’in ümitsizliğe düştüğü bir anda, koynundan çıkardığı birkaç kese altını , şeyhin kuçacağına atıverir. Altını gören şeyh , bir anda , anlamadığı M.Akif’in çağrısını duymaya başlar.
Çocuklarımıza bencillik , şımarıklık ve menfaatçilik öğretmeden Mutlak hakikatı ve sonrada doğruluğu , dürüstlüğü ve bilimselliği öğretmeliyiz.
Kavas Canip Efendinin oğlu Şükrü çavuş , İzmir’den Mudanya’ya bir gemi ile gelen 56. Tümen’in ,173 . Alay’ının , 2. Tabur, 5. Bölüğünde bir askerdir.
Bir İngiliz filosunun 25 Haziran 1920 sabahı saat 07 de Mudanya’ya çıkarma yapmaya başlaması üzerine , Kadıçeşme yönünde ilerleyen İngiliz birlğine ateş açar. Birliğin binbaşı rütbesindeki bir komutanını öldürür.Bir yüzbaşı ve astsubayı ise yaralar. Kendisi ise bu çatışmada şehit düşer. İngilizler , bu olaydan sonra Mudanya’yı işgal etmeye cesaret edemeyerek çekilirler.
Hakikat , bir değerdir ki , yalanla taklit edilemez.
11 Ekim 1922 ‘de , büyük taarruzdan sonra , İngiliz gemisi yine Mudanya önüne gelir , bu sefer Ernest Hemingway’ın dediği gibi ‘ batılılar barış dilenmeye gelmiştir. İsmet Paşa , 3 Ekim 1922 ‘de Mudanya’da başlayan barış görüşmelerinde , İngiltere , Fransa ve İtalya’yı diplomatik bir zaferle yenmeyi başarır. Bu zafer bize , yıllar sonra savaşmadan topraklarımızı emperyalistlerden geri almayı sağlamıştır.
Bir şeyin yalanın var olması , o şeyin yokluğuna değil , hakikatinin varlığına delildir.
Haleb şivesi konusunda ‘Karşılaştırmalı Halep Ansiklopedisi şeklinde’ bir eser kaleme alan 1900 doğumlu Muhammed Hayreddin Esedi İsimli edebiyatçı , tiyotroya ilgisi sebebiyle 1923 yılında Fansızlara karşı ‘İstiklal’ adında bir oyunu öğrencilerine oynatmak için sahneye çıkar. O sırada , elinde patlayan barut sebebiyle avucunu kaybeder. Bir ara görev sebebiyle Türkiye’yede gelen M.Hayreddin Esedi , eli sebebiyle hayatı boyunca yazı yazma güçlüğü ve maişet problemi çekmiştir.
Aynı şekilde hiçbir hakikat , yalanın gölgesinde ıslanmaz.
Bir kabağın gölgesinde ancak, kabak yetişir.
Zira ; hiç bir hakikat ; bir yalanın gölgesinde büyümezde ondan.
Dedim ya , şu günlerde kendimi , ‘ Mehmed Akif ‘ gibi Necd çöllerinde yalnız hissediyorum .
Herkese salam ve sevgilerimle…
- Kur’ban bayramının 2. Günü ünlü edebiyatçı Hanna Mina Şam’da vefat etti. Gerçekçi bir yazar ve Suriye milliyetçisi olan Hanna Mina Marksist bir yazar ve Hıristiyan bir aileden gelmiştir.Vefat ettiğinde 94 yaşlarında idi. Yaşamının son 50 yılına 44 edebi eser sığdırmayı başarmıştır. Berberlik , hamallık , denizcilik vs.gibi yüzden fazla meslek yapmıştır. Suriye’nin Lazikiye şehrinde doğmuştur. Lazikiyeden , Şam’a köprü olmuş ve basit yaşamıştır. Ve yine kendi vasiyeti üzerine , basit bir cenaze töreni ile gömülmüştür. Beni , yaşadığım gibi , basit bir cenaze töreni ile gömün şeklinde vasiyette bulunmuştur.Hanna Mina , yaşamı Birinci Dünya savaşı ( seferberlik yıllarından) başlayan ve günümüze kadar gelen bir edebiyatçı olarak , Suriye insanın düşünce biçimini göstermesi açısından önemlidir. Seferberlik yıllarında İskenderunda bulunmuştur.
- Behruz Potani isimli PKK’lı teröristin İran’dan kaçarken düştüğü hapiste , wuts-up kullanarak yazdığı : ‘Dağlardan Başka Dostumuz Yok’ adlı romanı ülkemizin menfaatlerinin aksine ve inadına Avustralya’da satışa çıkarılmıştır.
Yazımızın başlığındada söylediğimiz gibi ‘Hiçbir Hakikat Yalanın Gölgesinde Büyümez. ‘ İşte bu yüzden , bu iki yalançı gül hakkında milletimize bilgi verelim istedik.