Son iki asırdır demokratik bir hukuk devleti olma mücadelesi veren ve 1. sınıf bir ülke olarak değerlendirilmesi gereken Türkiye, onu 3. sınıf ülke konumuna düşürenleri; hangi sebep ve amaçla, adı darbe ya da kalkışma olsun, ancak her halükârda bir terör faaliyeti olarak tezahür eden olayı kınıyor ve lanetliyorum.
Türk tarihinde bilinen ilk askeri müdahale M.Ö. 209 yılında Mete Han’ın tahta oturmasıyla yaşanmıştır. Bundan sonra dünya siyasi tarihinde olduğu gibi Türk siyasi tarihinde de sık sık darbelerden söz edilegelmiştir. Yakın tarihimizdeyse 30 Mayıs 1876 Darbesi, 12 Nisan 1909 Darbesi, 23 Ocak 1913 Darbesi, 27 Mayıs 1960 Darbesi ve 12 Eylül 1980 Darbesi önemli bir yer tutmaktadır.
15 Temmuz 2016 gecesi sokaklar tank sesleriyle yankılandı. Bir süre devam eden şaşkınlıktan sonra olayın emir komuta zinciri dışında bir grup tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi olduğu anlaşıldı.
Darbe girişiminin kurumlara sızarak, devleti ele geçirmeyi amaçlayan Paralelci Terör Örgütü’nün (FETÖ) üyeleri tarafından yapıldığı açıklanmıştır.
Darbe girişimi, kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak adlandıran bir grup askerin saat 22.30’da Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerini trafiğe kapatmasıyla başlamıştır. Eş zamanlı olarak genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları alıkonulmuş; TBMM, MİT, PÖH ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı gibi kurumlar savaş uçakları ve helikopterlerle vurulmuştur.
Devlet kurumlarının, özellikle Gazi Meclis’in bombalanması; emniyet ve güvenlik mensuplarının, özellikle sivillerin hunharca katledilmesi bir terör faaliyetine işaret etmektedir. Devlet ve millet doğrudan hedef alınmıştır.
Gece yarısı TRT’yi basan darbeciler ülke yönetimine el konulduğunu ve sıkıyönetim ilân edildiğini duyurmuşsa da, hükümetin kararlı duruşuyla bildirinin korsan olduğu ilân edilmiş ve ardından Cumhurbaşkanı tarafından halk meydanlara çağrılmıştır.
1.Ordu Komutanlığı darbeyi desteklemediğini açıklayarak, anayasaya bağlı olduğunu duyurmuş ve akabinde Atatürk Havalimanı’nın kontrolünü sağlayarak, Cumhurbaşkanının güvenliği tesis edilmiştir.
Darbe terörü halkın cefakâr yürüyüşü, ordunun vefakâr gücü ve emniyetin fedakâr duruşu sonucu yenilmiştir. Türkiye meclisiyle, hükümetiyle, askeriyle, polisiyle, kısacası her kesimiyle verdiği omuz omuza mücadele sonucu darbeyi boğmuştur. Nihayet 16 Temmuz günü Akıncı Üssü’ne yapılan nokta harekâtla da darbe bastırılmıştır.
Darbe girişimi sırasında 62’si polis, 5’i asker ve 179’u de sivil olmak üzere toplamda 246 kişi şehit olmuş; 1553 kişi de yaralanmıştır. Onlarca darbeci de öldürülmüştür.
Aziz Türk Milleti, tarihe örnek olacak şekilde kendi iradesine sahip çıkmasını bilmiş ve darbecilere boyun eğmemiştir. Her görüş ve kesimden halk tek yürek olarak göğsünü siper etmiştir. Takdire şayan bu duruş karşısında dünya siyasi tarihi yeniden yazılacağı aşikârdır.
Bir vatansever ve bir yedek subay olarak Türk Ordusu’nun neferi olmaktan onur duyuyorum! Ki, Kahraman Türk Ordusu, darbeye geçit vermemiş, darbeci cuntanın karşısında vefakâr gücünü sergileyerek, halk iradesine saygı duymuştur. 2225 yıl önce kurulan ve Türk Milleti’nin göz bebeği olan Kahraman Türk Ordusu bugün de, yarın da şan ve şerefle kutsal vazifesini icra edecektir.
Yaşanan hadise üzerine ülke genelinde OHÂL ilân edilmiştir. Umuyorum ki, kurumlara, özellikle askeri ve yargı sistemine olan güven tesis edilir. Umuyorum ki, yürütülen soruşturmalar neticesinde hak yerini bulur, adalet tecelli eder.
İstiklâl şairimizin dediği gibi; ‘toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez’.