“Hem maçı seyredip, hem de maçı konuşan çocuklar konuyu koyunların kurban meselesine getirdiler. Her ikisi de bundan acıma hissiyle söz ediyordu. Bir ara konuşma öğle yemeğine kaydı ve yarım saat sonra eve dönmenin sevincini hissettiler. Eve gittiklerinde koyunlardan kurtulacakları gibi, çizgi film bile izleyebileceklerdi. Ki, Mıstık:
-Mehmet, koyunlar gidiyor! Köpekler koyunu kaçırıyor, diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu! Neye uğradıklarını şaşıran çocuklar, şoke olmuş halde ayağa kalktılar ve olup, biteni anlamaya çalıştılar. Mehmet:
-N’oldu? Ne köpeği, ne koyunu, diye karşılık verdi. Mıstık:
-Köpekler, koyunu kaçırıyor Mehmet, köpeklerrr! Arkana bak, diye bağırdı.
Başından aşağı kaynar suların döküldüğünü hisseden Mehmet, arkasına döndüğünde koyunlardan birinin yerinde olmadığını fark etti. Bir nefeste koyunların yanına çıktığında gerçekten de boşta olan koyunu göremedi. Diğer koyun ise nefes nefese kalmış, korkmuştu!
Bu duruma bir anlam veremeyen Mehmet, onca şeyin sessiz sedasız nasıl olduğuna inanamadı. Ne köpek sesi duymuştu, ne de bir boğuşma sesi? Nasıl olmuştu? Ne yapacağını şaşırdı? Aklı karıştı! Bir koyuna sahip olamamıştı! İlk iş olarak kardeşine dönerek:
-Ali, koyunu al, çabuk eve koş! Anama haber et, dedi. Sonra Mıstık’a doğru seslendi:
-Mıstııık, bana yardım et! Aşağıda, yolda buluşalım, diyerek ormana doğru koşmaya başladı. Mehmet koşuyordu, ancak içinden hem dua ediyor, hem de kaşla göz arasında olayın nasıl olduğunu anlamaya çalışıyordu?
Ana yolda buluşan çocuklar, yolun kenarındaki çitin yıkıldığını fark ederek, hayvanların dereye doğru indiklerini tahmin ettiler. Tarlaları da geçerek derenin etrafını saran ormana doğru daldılar ve koyunu aramaya başladılar. Ancak görünürde ne koyun vardı, ne de köpekler! Dere kenarına indiklerinde Mehmet, son anda dal parçasından tutunmasa uçurumdan aşağı düşecekti! Etrafa bakan Mıstık köpeklerin karşı vadiye doğru çıktıklarını görünce, parmağıyla işaret ederek:
-Mehmet, bak, köpekler kaçıyor! Koyun da yok yanlarında, dedi.
Gerçekten de köpeklerin uzaklaştığını gören Mehmet’in içine su serpilmişti. Ama koyun neredeydi? Onu bulamıyordu işte! Tam da bu sırada komşunun köpeği Toni çalıların arasından çıkageldi. Toni kuyruğunu sallayarak çocukların yanlarına geldi. Mıstık:
-Gördün mü Mehmet, Toni, köpekleri kovalamış ve koyunu da kurtarmış, dedi. Sevinçle Toni’ye atılan Mehmet, köpeğin ağzındaki kanı görünce:
-Bunun ağzında kan var, Mıstık. Bu neyin nesi, dedi. Mıstık da:
-Köpeklerle boğuşmuş oğlum, kolay mı? Ondan kan var, diye karşılık verdi.
Koyunu aradıklarını bilen Toni, çocukların önüne geçerek dereye indi. Toni’nin arkasından kayarak dereye inen çocuklar, Toni’yi takip ederek, koyunu buldular. Bir sevinç çığlığı atan Mehmet, koyunun yanına koştuğunda, koyunun sağ omzundan yaralandığını gördü. Yaralı da olsa koyunu bulduğuna şükreden Mehmet, koyunu ayağa kaldırmak istediğinde asıl şoku yaşadı! Zavallı hayvanın içi birden boşalıvermişti! Hain köpekler hayvanın içini yemişti! Korkunun ve acımanın birbirine karıştığını anda koyun başı, Mehmet’in kucağında son nefesini veriyordu…
…
Mehmet’in babası, çocukların korktuğu gibi fazla kızmamış, aksine köpeklerin çocuklara zarar verebileceğini belirtmişti. Ancak Mehmet, uzun yıllar vicdanının burukluğuyla baş başa kalacaktı.”
SON