Cumhuriyet, Latince’deki “respublica” kelimesinin bir tercümesi olarak 18. yüzyılda Türkler tarafından Arapça’daki halk anlamına gelen “cumhur” kelimesinden türetilmiştir. O halde Cumhuriyet, devlet başkanının ve milletvekillerinin belli bir süre için seçimle iş başına geldiği bir yönetim şeklidir.
Cumhuriyet, mutlakıyetin zıddıdır. Mutlakıyet, devlet erklerinin monarkın (hükümdar) elinde toplandığı bir yönetim şeklidir. Meşrutiyet ise monark dışında meclisin ve kabinenin halkın seçtiği temsilciler vasıtasıyla kullandığı bir yönetim şeklidir.
Türkiye’de yüzyıllardır uygulanan Mutlakıyet Yönetimi 23 Aralık 1876’da dönüştürülerek, Meşrutiyet Yönetimi ilân edilmiştir. Milli Mücadele’nin sonunda Meşrutiyet Yönetimi 29 Ekim 1923’te dönüştürülerek, Cumhuriyet Yönetimi ilân edilmiştir.
Demokrasi, Yunanca’daki “dimokratia” kelimesinden türeyip, Türkçe’ye de Fransızca’dan geçmiştir. Platon ve Aristo tarafından “ayak takımının yönetimi” olarak eleştirilen demokrasi günümüzde en ideal rejim olarak kabul edilmektedir. O halde demokrasi, belli bir tanımı olmasa da halkın özgür iradesiyle doğrudan ya da dolaylı olarak siyasal sisteme katıldığı ve denetlediği, yurttaşların eşit sayıldığı bir rejim (düzen) adıdır.
Demokrasi, otokrasinin zıddıdır. Otokrasi, siyasi yetkilerin bir kişinin eline geçtiği ve katılımın olmadığı bir rejimdir. Oligarşi ise siyasi yetkilerin küçük ve ayrıcalıklı bir grubun elinde toplandığı rejimdir.
Türkiye’de kesintilere uğramış olsa da 23 Aralık 1876’da demokrasiye geçilmiştir. Ülkemizde 01 Kasım 1922’ye kadar Meşrutî Demokrasi, 29 Ekim 1923’den sonra da Cumhurî Demokrasi uygulanmaktadır.
Cumhuriyetin ve demokrasinin en önemli ortak nokrası hiç kuşkusuz parlamentodur. Parlamento, İtalyanca bir kelime olup, konuşulan yer anlamına gelir. Türkçe’ye ise Arapça’dan “meclis” olarak geçmiştir. Meclis, belli bir süre için yurttaşlar tarafından seçilmiş milletvekilleri tarafından oluşturulan ve bütçenin hazırlandığı; yasaların çıkarıldığı; siyasi, iktisadî ve içtimaî konuların görüşüldüğü ve karara bağlandığı; hükümetin denetlendiği bir yasama organıdır. O halde Parlamenter Sistem, devlet başkanının sembolik yetkilerle donatıldığı ve kabinenin yasama denetimine tabi olduğu bir sistemdir.
Parlamenter Sistem, başkanlık sisteminin zıddıdır. Başkanlık Sistemi, hükümet etme ve devlet başkanlığının tek kişide toplandığı, yürütme üzerinde yasama denetimin olmadığı bir sistemdir. Yarı Başkanlık Sistemi ise devlet başkanının halkoyuyla seçildiği ve yürütmenin başının fiili olarak devlet başkanının olduğu, kabinenin yasama denetimine tabi olduğu bir sistemdir.
Türkiye’de 23 Aralık 1876’dan beri Parlamenter Sistem uygulanmaktadır.
Yukarıda açıklamalardan sonra günümüzde en iyi yönetim düzen ve sisteminin halk egemenliğine dayandığı, onun da demokrasiye dayalı cumhuriyet olduğunu söyleyebiliriz.
Demokrasinin belli bir tanımının olmadığı, ancak odak noktasının “katılım” olduğu bilinir. Bu bağlamda başlıca ilkelerinin sırasıyla; Milli Egemenlik; Özgürlük ve Eşitlik; Serbest Seçimler ve Temsil; Hukukun Üstünlüğü; Siyasal Partiler; Çoğulculuk ve Katılımdır.
Demokrasi kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına almayı taahhüt eder ve bu yönüyle hukuk devletine işaret eder. Demokrasi farklı inanç ve düşünce özgürlüğünü güvence altına almayı taahhüt eder ve bu yönüyle laik devlete işaret eder. Demokrasi basın- yayın ve sivil toplum örgütlenmesini güvence altına almayı taahhüt eder ve bu yönüyle özgürlükçü devlete işaret eder. Demokrasi asgari refah düzeyini güvence altına almayı taahhüt eder ve bu yönüyle de sosyal devlete işaret eder.
Demokratik devlet; katılımı ve paylaşımı, eşit mesafeyi ve adil yönetimi esas alan; toplumsal mutabakata dayanan en büyük içtimaî, iktisadî, siyasî bir halk örgütüdür.