Demokrasi sözcüğü Yunanca kökenli olup, halk anlamındaki ‘demos’ ve iktidar anlamındaki ‘kratos’ sözcüklerinden türemiştir. Türkçe’ye de Fransızca’dan geçmiştir.
Atina Demokrasisi: Mezopotamya ya da başka yerde demokratik yönetim unsurlarına rastlansa da hiçbiri Kadim Yunan’daki gibi süreklilik arz etmemiş ve sonraki toplumları da etkilememiştir. M.Ö. 5. ve 4. yüzyılda Atina’da uygulanan demokrasi modeli doğrudan demokrasiye örnektir. Bu dönemin etkili isimleri Solon, Kleistenes ve Efialtes’tir.
Roma Cumhuriyeti: Kadim Yunan’dan sonra demokratik uygulamaların görüldüğü ülke Kadim Roma olmuştur. Temsili demokrasiye örnek olan Kadim Roma bir süre cumhuriyetle yönetilmiştir. Yurttaşlık kavramının temeli de bu dönemde atılmıştır. Polybius, Çiçero ve Senaca gibi düşünürlerin etkisi büyük olmuştur.
Veda Hutbesi: 632 yılında İslâm Peygamberi tarafından dile getirilen adalet, eşitlik ve kardeşlik vurgusu insan hakları anlamında ilk evrensel bildirge olarak değerlendirilmektedir.
Magna Carta: 1215 yılında İngiltere’de kralın yetkileri kısıtlanmış ve yargısız cezalandırılmama ilkesi benimsenmiştir. Bu akit liberal demokrasinin ilk adımı sayılmaktadır.
Rönesans ve Reform Hareketleri: 15. ve 17. yüzyıllarda matbaanın gelişmesi ve düşünce akımlarının yaygınlaşması, kadim felsefenin yeniden yorumlanması, Kilise’nin gücünün kırılması ve Protestanlığın ortaya çıkması önemli adımlardır. Machiavelli, Da Vinci, Montaigne, Erasmus, Luther, T. More, Bacon, ve Kopernik dönemin öne çıkan düşünürleridir.
Aydınlanma Çağı ve Sanayi Devrimi: Aklın kurucu ilke olarak kabul edildiği bir dönem olarak kabul edilmektedir. R. Descartes, G. W. Leibniz, J. G. Herder, İ. Kant, C. Wolf, D. Diderot, C. A. Helvetius, Montesquieu, J. J. Rousseau, Voltaire, D. Hume, J. Locke, T. Paine gibi isimler dönemin önemli düşünürleridir.
J. J. Rousseau’nun “Toplum Sözleşmesi”, Montesquieu’nun “Güçler Ayrılığı” ve J. Locke’nin “Mülkiyet Hakkı” söylevleri demokrasi yolunda başat rol oynamıştır.
Öte yandan Coğrafi Keşifler, Sömürü Düzeni ve Sanayi Devrimi ile birlikte Batı ülkeleri belli bir refah düzeyine ulaşmışlardır. Yukarıdaki sebeplerin de etkileriyle ortaya çıkan yeni sınıf önce kralla işbirliği yaparak kiliseyi ve feodaliteyi etkisiz kılmış, sonra halkı arkasına alarak monarşilerin gücünü kırmıştır.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi: 1776’deki Bağımsızlık Bildirgesi yaşam ve mülkiyet hakkını kabul etmiştir. Sonraki bildirgelere örnek olması bakımından önem arz etmektedir.
Fransız Devrimi ve Yurttaşlık Bildirgesi: 1789 yılında Fransız Devrimi sonrasında monarşi yıkılmış ve cumhuriyet ilân edilmiştir. Bağımsızlık, özgürlük ve milliyetçilik düşünceleri yayılmıştır. 1791’de evrensel nitelik taşıyan Yurttaşlık Bildirgesi ilân edilmiştir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi: Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok sayıdaki devlet yönetimi dikta rejimlere dönüşmüş ve akabinde İkinci Dünya Savaşı çıkmıştır. Savaş sonrasında Milletler Cemiyeti’nin yerini Birleşmiş Milletler almıştır. 1948 yılında ilân edilen evrensel bildirgeyle temel, medenî ve siyasî haklar olan yaşam, özgürlük ve kişi haklarının yanında adil yargılanma; inancı yaşama ve düşünceyi açıklama; eğitim, çalışma ve sosyal güvenlik hakları gibi sosyal ve ekonomik haklar da kabul edilmiştir.
Berlin Duvarı’nın Yıkılması: 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla iki kutuplu dünya düzeni de çökmüştür. Böylece sosyalist demokrasilerin yerini birey özgürlüğünü esas olan liberal demokrasiler almaya başlamıştır. Buna karşılık sosyal hakların gerilediği de görülmüştür.
İletişim Çağı: 1990’dan sonra hızla gelişen iletişim araçlarıyla birlikte iletişim çağı başlamıştır. Ancak globalleşmeye rağmen yaşanan ekonomik krizler, artan terör olayları ve bölgesel savaşlar hâlâ demokrasinin önünde büyük engeller olarak durmaktadır.