İlk seminerimi Kıbrıs Meseleri ve Annan Planı üzerine vatanî görevimi asteğmen olarak ifâ ettiğim esnada 13.02.2004 tarihinde 19 uncu Piyade Tugayı Topçu Taburu Komutanlığı’nda sunmuştum. Bugün perde arkasında yoğun bir şekilde tartışılan Kıbrıs’ı yazmayı ilk kendime borç addederek iş bu yazı dizisine başladım.
Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirine en çok yaklaştığı bir yerdedir. Reel politik açıdan ise Kıbrıs ticaret ve enerji yollarının üstünde olmasından dolayı kilit bir nokta teşkil etmektedir.
De facto (fiilî) olarak olarak iki devletin bulunduğu Kıbrıs Adası, 9.250 km²’lik alanıyla Akdeniz’in üçüncü büyük adası olup, coğrafî olarak Anadolu’nun doğal bir uzantısıdır. Suriye’ye 112 km, Lübnan’a 162 km, Filistin’e 267 km, Yunanistan’a 274 km, Mısır’a 418 km uzaklıkta olan ada, Türkiye’nin sadece 70 km uzağındadır.
Kıbrıs, IV. Jeolojik zamanda İskenderun Körfezi’nin çökmesi sonucu oluşmuştur. Adanın kuzeyinde Beşparmak (Girne) Dağları, güneyinde Karlı (Trodos) Dağlar bulunmaktadır. Adanın en yüksek zirvesi ise 1952 metreyle Olimpos Tepesi’dir. Kanlı Dere Gazimagusa Körfezi’ne, Karyoti Nehri Güzelyurt Körfezi’ne, Kuris Nehri de Episkopi Körfezi’ne dökülen önemli akarsularıdır. Adanın kuzeyinin % 57’si ekilebilir arazi olup, en önemli düzlüğü Güzelyurt Körfezi’nden Gazimagusa Körfezi’ne uzanan İç (Mesarya) Ova’dır. Turunç, zeytin, çam, servi, harup, okaliptüs ağaçlarının yanında makilikler, değişik orkide ve çiçek türleri Kıbrıs’ın bitki örtüsünü oluşturur. Hayvancılığın önemli yer tuttuğu adada Hellim Peyniri meşhurdur. Göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı değişik kuş türlerine de ev sahipliği yapan adanın sahilleri karetta ve çelonya kaplumbağlarının yumurtlamaları için uygundur. Adanın yaban eşekleri ise Karpaz Parkı’nda yaşamaktadır.
Adanın en büyük kenti Lefkoşe olup, kuzeyin diğer önemli kentleri Gazimagusa, İskele, Girne ve Güzelyurt’tur.
1830’lardaki sayıma göre ada nüfusunun % 33’ü Türk iken, 1930’larda bu oran % 17’ye düşmüştür. Türk nüfusunun düşmesinde adanın işgal edilmesi, baskılar ve Lozan Anlaşması’nın 21 inci maddesinden kaynaklı göçler yatmaktadır. Neticede adadan on binlerce Türk göç etmiştir. Bugünse adadaki Türklerin oranı % 30’u bulmaktadır.
Kıbrıs’ın en büyük sorunlarından biri de sudur. Bu sorunu çözmek için Türkiye’den Kıbrıs’a 17 Ekim 2015’de Kıbrıs Su Temin Projesi kapsamında su hattı döşenmiştir.
Kıbrıs’ta ilk yerleşimlerin M.Ö. 10 bin yılına kadar indiği tahmin edilmektedir. Hitit ve Mısır kaynaklarında “deniz ülkesi” anlamında “Alaşya” olarak adlandırılan adanın bugünkü adı Akatça’da “bakır” anlamına gelen “cypr” kelimesiyle, Yunanca’daki “us” ekinin birleşmesinden oluşmuştur.
M.Ö. 1500 ilâ M.Ö. 1200 yılları arasında Hitit ve Mısır mücadelesine sahne olan Kıbrıs, M.Ö. 1000 yılında Fenike kolonisi, M.Ö. 709’da Asur kolonisi olmuştur. M.Ö. 570’de tekrar Mısır hakimiyetine giren Kıbrıs, M.Ö. 525’te Pers istilasına uğramıştır. M.Ö. 333’te Büyük İskender’in Persleri yenmesi üzerine Makedon Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. M.Ö. 31’de Aktium Deniz Savaşı sonrasında Kıbrıs, Roma’nın bir eyaleti olmuştur.
649’dan sonra Arap saldırılarına uğrayan ada Doğu Roma ve Emeviler arasında yapılan anlaşma gereği 688 ilâ 868 yılları arasında kondominyum olarak yönetilmiştir. 868’den sonra tekrar Doğu Roma’nın eline geçen ada, 1191’de III. Haçlı Seferi sırasında I. Richard tarafından işgal edilmiştir. Böylece Kıbrıs’ta Lüzinyan Krallığı kurulmuştur. 1426’da Memluklular’a vergi vermeye başlayan ada, 1489’da ise Venedikliler’e satılmıştır.
1571’de Türkler tarafından fethedilen Kıbrıs’ta Latin egemenliğine son verilerek, millet esası benimsenmiştir. 1572 tarihli İskan Kanunu ile adaya Türk iskanı yapılmıştır.
Üç asırdan fazla süren Türk hakimiyetinin ardından Kıbrıs, 1878’de Birleşik Krallık tarafından zorakî kiralanmış ve 1914 yılında ise aynı devlet tarafından ilhak edilmiştir.
İlk seminerimi Kıbrıs Meseleri ve Annan Planı üzerine vatanî görevimi asteğmen olarak ifâ ettiğim esnada 13.02.2004 tarihinde 19 uncu Piyade Tugayı Topçu Taburu Komutanlığı’nda sunmuştum. Bugün perde arkasında yoğun bir şekilde tartışılan Kıbrıs’ı yazmayı ilk kendime borç addederek iş bu yazı dizisine başladım.
Kıbrıs, Doğu Akdeniz’de Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birbirine en çok yaklaştığı bir yerdedir. Reel politik açıdan ise Kıbrıs ticaret ve enerji yollarının üstünde olmasından dolayı kilit bir nokta teşkil etmektedir.
De facto (fiilî) olarak olarak iki devletin bulunduğu Kıbrıs Adası, 9.250 km²’lik alanıyla Akdeniz’in üçüncü büyük adası olup, coğrafî olarak Anadolu’nun doğal bir uzantısıdır. Suriye’ye 112 km, Lübnan’a 162 km, Filistin’e 267 km, Yunanistan’a 274 km, Mısır’a 418 km uzaklıkta olan ada, Türkiye’nin sadece 70 km uzağındadır.
Kıbrıs, IV. Jeolojik zamanda İskenderun Körfezi’nin çökmesi sonucu oluşmuştur. Adanın kuzeyinde Beşparmak (Girne) Dağları, güneyinde Karlı (Trodos) Dağlar bulunmaktadır. Adanın en yüksek zirvesi ise 1952 metreyle Olimpos Tepesi’dir. Kanlı Dere Gazimagusa Körfezi’ne, Karyoti Nehri Güzelyurt Körfezi’ne, Kuris Nehri de Episkopi Körfezi’ne dökülen önemli akarsularıdır. Adanın kuzeyinin % 57’si ekilebilir arazi olup, en önemli düzlüğü Güzelyurt Körfezi’nden Gazimagusa Körfezi’ne uzanan İç (Mesarya) Ova’dır. Turunç, zeytin, çam, servi, harup, okaliptüs ağaçlarının yanında makilikler, değişik orkide ve çiçek türleri Kıbrıs’ın bitki örtüsünü oluşturur. Hayvancılığın önemli yer tuttuğu adada Hellim Peyniri meşhurdur. Göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı değişik kuş türlerine de ev sahipliği yapan adanın sahilleri karetta ve çelonya kaplumbağlarının yumurtlamaları için uygundur. Adanın yaban eşekleri ise Karpaz Parkı’nda yaşamaktadır.
Adanın en büyük kenti Lefkoşe olup, kuzeyin diğer önemli kentleri Gazimagusa, İskele, Girne ve Güzelyurt’tur.
1830’lardaki sayıma göre ada nüfusunun % 33’ü Türk iken, 1930’larda bu oran % 17’ye düşmüştür. Türk nüfusunun düşmesinde adanın işgal edilmesi, baskılar ve Lozan Anlaşması’nın 21 inci maddesinden kaynaklı göçler yatmaktadır. Neticede adadan on binlerce Türk göç etmiştir. Bugünse adadaki Türklerin oranı % 30’u bulmaktadır.
Kıbrıs’ın en büyük sorunlarından biri de sudur. Bu sorunu çözmek için Türkiye’den Kıbrıs’a 17 Ekim 2015’de Kıbrıs Su Temin Projesi kapsamında su hattı döşenmiştir.
Kıbrıs’ta ilk yerleşimlerin M.Ö. 10 bin yılına kadar indiği tahmin edilmektedir. Hitit ve Mısır kaynaklarında “deniz ülkesi” anlamında “Alaşya” olarak adlandırılan adanın bugünkü adı Akatça’da “bakır” anlamına gelen “cypr” kelimesiyle, Yunanca’daki “us” ekinin birleşmesinden oluşmuştur.
M.Ö. 1500 ilâ M.Ö. 1200 yılları arasında Hitit ve Mısır mücadelesine sahne olan Kıbrıs, M.Ö. 1000 yılında Fenike kolonisi, M.Ö. 709’da Asur kolonisi olmuştur. M.Ö. 570’de tekrar Mısır hakimiyetine giren Kıbrıs, M.Ö. 525’te Pers istilasına uğramıştır. M.Ö. 333’te Büyük İskender’in Persleri yenmesi üzerine Makedon Krallığı’nın egemenliğine girmiştir. M.Ö. 31’de Aktium Deniz Savaşı sonrasında Kıbrıs, Roma’nın bir eyaleti olmuştur.
649’dan sonra Arap saldırılarına uğrayan ada Doğu Roma ve Emeviler arasında yapılan anlaşma gereği 688 ilâ 868 yılları arasında kondominyum olarak yönetilmiştir. 868’den sonra tekrar Doğu Roma’nın eline geçen ada, 1191’de III. Haçlı Seferi sırasında I. Richard tarafından işgal edilmiştir. Böylece Kıbrıs’ta Lüzinyan Krallığı kurulmuştur. 1426’da Memluklular’a vergi vermeye başlayan ada, 1489’da ise Venedikliler’e satılmıştır.
1571’de Türkler tarafından fethedilen Kıbrıs’ta Latin egemenliğine son verilerek, millet esası benimsenmiştir. 1572 tarihli İskan Kanunu ile adaya Türk iskanı yapılmıştır.
Üç asırdan fazla süren Türk hakimiyetinin ardından Kıbrıs, 1878’de Birleşik Krallık tarafından zorakî kiralanmış ve 1914 yılında ise aynı devlet tarafından ilhak edilmiştir.