İslam coğrafyasının zenginliği, Batı’nın emperyalist gücünün kaynağı olmayacaktır. Bunun önündeki tek engel (Türk Milliyetçiliği) Atatürkçülüktür. Atatürkçülük olduğu müddetçe, batı bizi sömüremeyecektir.
Medine’de verilen mücadele nihayete ermiş, bir destan yazılmıştı. Feridun Kandemir, Fahrettin paşa Medine-i Münevvere’den ayrıldıktan sonra, halkın içinde yaşadığı burukluğu görmüş ve aynı kederi yaşayan bir fert olarak , Anadolu’ya ulaşmak için yola çıkmıştı. Alınan istihbarat, Suriye’de provakatif eylemler olduğunu, yolun tehlikelerle dolu bulunduğunu söylüyordu. Yapacak bir şey yoktu. Anadolu’ya varmak için bu yol denenmeliydi ve denendi…
Feridun Kandemir Şam’a vardığında, bazı Araplar tarafından karşılanmış ve Anadolu’ya geçmek için kendisine bir yol haritası oluşturulmuştu. Şam’da bir akşamüzeri, sinemada yapılacak olan bir toplantıya, gayri ihtiyari (kimliğini gizleyerek) katıldığı sırada, sahnede konuşma yapan şahsın; “aramızda Türk kardeşlerimiz var” dediği ve o esnada yoğun bir alkışın koptuğu görülmüştü. Bu yoğun ilgi nedeniyle, kalabalığı gerçek kimliğiyle selamlamıştı.
Suriye ve Şam halkının, Türk Milletine karşı gösterdiği bu sevgi ve muhabbet, ortada var olan bir gerçekliğin önemli bir habercisiydi.
Bugün, ülkemize gelmesini istemediğimiz, haklarında bilip bilmeden konuştuğumuz Şam halkı, işte O gün böyle bir halktı.
Halep’te bulunduğum bir sırada, şuan iç savaş sebebiyle yıkılmış olan Osmanlı çarşısı yakınlarında bir kitapçıdan satın aldığım ve Mustafa Zeyn’in kaleme aldığı ‘Atatürk ve Hulafauhu’ ( Atatürk ve Takipçileri) adlı eserde, bugün Arap ve İslam Dünyasının, Atatürk gibi bir lidere ihtiyaç duyduğu ifade edilmekteydi.
Atatürk, bölge ülkeleri olan İran, Irak ve Pakistan ile Sadabat Paktı imzalamış ve Iraklıların Türkiye’ye vizesiz giriş yapmalarına, gayrimenkul almalarına ve ülkemizde ticaret yapmalarına izin vermişti.
Bugünkü resmi verilere göre, günde 4 milyon varil petrol ihraç eden ve yıllık 125 milyar dolar bir bütçeye sahip olan Irak devleti ve onun kardeş halkı ülkemizde misafir edilmektedir.
Bu üretimden pay almak isteyen emperyalist ülkeler, ülkemizde misafir edilmekte olan ıraklı kardeşlerimizin ülkemizi terk etmesi için çeşitli oyunlara girmektedir. Ülkemizde misafir edilen Iraklıları, kendi ülkelerine çekmek isteyen batılı ülkeler, Irak petrolünden hak alma uğraşısına girmektedir. Zira; batı medeniyeti İslam parası ve zenginliği üzerine kurulu bulunmaktadır. Batının İslam dünyasına karşı bütün üstünlüğü, emperyalist düşüncelerinden kaynaklanmaktadır. Yapılması gereken şey belli ve tektir. 1- doların tek ve uluslararası gerçekliğinden ve konvertibiletisinden vazgeçmek. 2-İslam coğrafyasının batının zenginliğinin temeli olması işini tersine çevirmektir. İşte o zaman, batının aç ve sefil gerçekliği ortaya tüm çıplaklığıyla çıkacaktır.
İran ile anlaşmış İsrail ve batılı ülkeler, aşırı dinci unsurları da yanına alıp, İslam coğrafyasını talan etmektedir. Talan edilen; özelde ırak, genelde İslam coğrafyasıdır. Petrol ve su havzalarını, birleşmiş milletlerin kontrolü altına vermek için defacto hükümetler kurmaya çalışan batılı emperyalistler, İslam dinini yine terörle te’dip etmeye çalışmaktadırlar.
Bizim bin yıl önce selam verdiğimiz topraklarda muhabbetle kurduğumuz devlet, batının resmimize bakıp yüksündüğü ve nefret ile çizdiği karikatüre çevrilmektedir.
İslam coğrafyasında kurulacak olan peyk devlet ve hükümetler, son kale olan Türk devletine verilecek zararla birlikte, tamamen İsraillin ve emparyalist güçlerin kontrolü altına terk edilecektir. Konu; İslam coğrafyasının toprak üstü ve toprak altı zenginliği , petrol ,su ve uranyumunun uluslararası bir güce teslimidir.Yine Konu ; Ortadoğu’da bir bölgesel bir güç olmaya çalışan Türk devletinin izalasyonudur.
Ya devlet başa ya kuzgun leşe!
Bu seferki oyun çok büyüktür. Ya var olacağız ya da yok olacağız. Ya dünya devleti süper bir güç ya da gölgesinden bile korkan , yürürken adımlarını sayan , aldığı nefesin hesabını emperyal güçlere verme endişesi taşıyan zavallı insanlar olacağız.
Ya titreyeceğiz , kendimize döneceğiz …ya da batının uşağı olacağız… Iraklı, Suriyeli ,Afganistanlı Özbek ,Tatar, Kıbrıs ,Doğu Türkistanlı / Uygurların ya ümidi olacağız… dünyaya meydan okuyacağız yada ABD’nin uşağı olacağız…
Ya İran’ın din anlayışını kabul edeceğiz ya da Kuran’la yeniden barışacağız, Atatürk yolunu seçeceğiz… ya efendi, ya köle olacağız. Muasır medeniyet yolunda ya yürüyüşümüze devam edeceğiz, ya da batılı güçlerin bu yolda bize omuz atışlarını, yine; dinimiz İslam’la çelme çakışlarını, din zannedeceğiz.
Ya kaçan trene uzaktan bakacağız ya o trende yolcu veya o trenin lokomotifi… Kısacası; Batı’nın emperyalist düşüncelerine karşı çıkan İslam çocuğu Mustafa Kemal olacağız. Yeniden ‘Ne Mutlu Türk Olacağız.’
Herkese , Selam ve Sevgilerimle….