Değişik bir heyacan ve de dikkatle girdiğimiz Yörük köyü , içinde bulunduğu nizam ve ahenkle ruhumuzu okşuyor , millet ve medeniyet bilincimizi zirveye taşıyordu.
Köyün tam ortasında , dünyaca ünlü opera sanatçısı Leyla Gencer'in heykeli ile karşılaşınca çok şaşırmış vede gururlanmıştık.
Leyla Gencer Avrupada ' La Divan Turca ' olarak bilinen bir sopranaydı. Yörük köyündendi.
Bu heykel adeta çok canlı bir hakikat idi. Köyün taşıdığı ruh iklimini bize aksettiriyor idi.
Heykel ,Türklerin bölgeye geldiğinde yerleştiği mıntıka manasına gelen ' Çökön Meydanında ' bulunuyordu.
Köyde bulunan geleneksel Türk / Yörük evleri , Türk İslam Medeniyetinde aile kurumunun gücünü ve bütün ihtişamını ortaya koyuyordu.
Türk - İslam Medeniyetinde , İslam bir hayat nizamıydı.
Yenilmez , içilmez ve yaşanmaz bir değer değildi.
Din : yaşayan , canlı , ahlaki ve neşeli bir değerdi.
Bu yörük köyünde gördüğümüz canlı , kültürel doku içinde din , anlaşılmaz ve vazgeçilmiş bir kıymet değil , aksine eğlenceli bir yaşamın ve bu yaşamın merkezi olan evlerin tam içinde ete , kemiğe bürünmüş insan , renk ve şekil almış mimari ve bir Türklük bilinciydi.
Yörük köyü sakinlerinin kökleri oğuzların karakeçili aşiretinden gelmekteydi. ve bu köy , Safranbolu'nun doğusunda , Kastamonu yolu üzerinde bulunmaktaydı. Horasandan gelen Hüseyin , Davut ve Hacı isimli 3 kardeş bu köyü kurmuştu. Davut ve Hacı isimli kardeşler bu yerden ayrılmış , ancak ; Hüseyin köyde kalmııştı.
Yörük Köyü ile ilgili Osmanlı Arşivlerindeki ilk kayıtlar 18. Y.Yıla aittir.
Bu kayıtlara göre , Safranbolu yöresinin Taraklıborlu adı 14. Y.Yılın ortalarından 1871 yılına kadar resmen kullanılmıştır.Taraklı bir Türk topluluğu adıdır. ve bugün Özbekistan'da bu isimle yaşayan bir Türk Topluluğu vardır. 16.Y.Yılda bu topluluklar bir vergisel düzene, yani ; mukaataaya bağlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun idari bir birimi olarak oluşturulan bu köy , Yörükan-ı Taraklı Borlu ( Namı diğer Göçenbeyler , Geçen Beyler ) adlı kazanın merkezi olmuştur. 1870 yılından sonra , bu köyün ismi Yörük Köyü Olarak değiştirilmiştir.
Yörük köyünü gezerken ' Kasım Sipahioğlu Konağında ' tanıştığımız Filiz Teyze, içinde yaşadığı konağa uyum göstermiş tam bir yörük kadını idi.
Yörük kültürünü bize anlatırken duyduğu heyecan , bizim onu dinlerken duyduğumuz heyacanın aynısıydı. Heyacan ,neşe ve meşreb olarak bektaşiliği benimsemiş bu köy , Anadolu insanın tertemiz hayat dolu bir örneği idi.
Siyasetten uzak İslam inancıydı.Türklük bilinci , medeniyet algısıydı.
Ruhumuzu sokak ve konaklarında bırakarak ayrıldığımız bu köy , tekrar ziyaret edeceğimiz güne kadar ailece bizi ( sizleri ) beklemektedir.
Herkese sevgi ve selamlarımla...
Not: Önümüzdeki haftaki yazımız ,aklın ve asaletin buluştuğu yer : Safranbolu hakkında olacaktır.