İnsanımız çarık ve kara lastik giyerken , Samsun'da sigara fabrikası , makarna fabrikası , azot , demir yolları ve liman vs. vardı. Türkiye , bu ekonomik değerleri üretebilmiş , reji idaresini sigara fabrikasına çevire- bilmeyi ,dönüştürebilmeyi başarmıştı .
O zamanlar , üretmek bir değer , ürettiğin kadar tüketmek bir ölçüydü .
Şimdi ise, insanımız her elbisesinin altına bir ayakkabı giymekte , ancak ; sadece dedikodu üretmektedir .
Enflasyonun ana sebeblerinden olan talep fazlalığı , sadece bilgi sözkonu- su olduğunda ilgisizlik olarak ortaya çıkmakta , bilgiye talep bulunmamak- tadır.
Arazi belediyelerden , para ve kredi devletten , müşteri çevresi adı cemaat olan ve hepsi birer holding olmuş , ne idüğü belli olmayan illegal kurum ve kuruluşlardan oluşmaya başlamıştır.
Bunun adı ekonomi ve üretim olmuştur.
Geçen yıllar içinde Samsun'a üretim olarak konulabilmiş tek bir ekonomik değer yoktur .
Var olanlar kapandığı gibi , onların yerine ikame edilebilmiş tek bir Fabrika bulunmamaktadır.
Ticaret , siyasetle arkadaş olmuş.Üretmeden,tüketme derdine düşmüştür.
Kendini sanayici ve İş adamı olarak isimlendiren bir grup insan , belediye- lerden aldıkları bilgilerle imar planları ve değişikliklerinin peşindedir.
zira , bu insanların uluslararası ticari ağı ve hinterlandı yoktur .
Şimdiler de ise , bankalar çekilen kredileri geri almaya ve kredi vermeyi sınırlamaya başlamıştır.Şirketler , bu sıkıntılı durumdan kurtulabilmek için konkordato ilan etmek düşüncesine girmiştir.
zira , konkordata borçtan kurtulmak için iyi bir araçtır.
Tüketimin üretimden fazla olduğu böyle bir toplumda , nasıl oluyorda enflasyon tek rakamlı olarak hesaplanmaktadır .
Toplam talebin , toplam arzı aşması olarak tanımlanan enflosyan , tama- men tüketim toplumu halini almış şu anki sosyal bünyemizde, neden doğ- ru ölçülememektedir.
Enflasyonun doğru ölçülememesi , mümkün değildir .
O zaman geriye bir şey kalıyor. Onada dilim varmıyor.
Enflasyonun , ekonomik büyümede bir metod olarak seçildiği dönemler artık geride kalmıştır. Ancak , ekonomik büyümede hangi metoda geçilmiş tir.
Götürü insan psikolojisi ile ekonomik büyüme sağlanabilir mi ?
gibi sorular aklımıza gelmektedir.
Ülkemiz adı konulmamış bir stagflasyon ( işsizlik ve durgunlunluk ) hali içinde bulunmaktadır.
Bir ekonomide genel fiyatlar düzeyi , mevcut para miktarı ve hacminin , paranın dolaşım hızı ile çarpılıp , ticaret hacmine veya gayri safi milli hasılaya bölünmesi ile orataya çıkar .
Fiyatlar genel düzeyi bu kadar sabit iken, oratada bir durgunluk varsa , yapılması gereken paranın dolaşım hızını artırmaktır. Ticaret bu kadar durgunken para hızını arttırmanın tek bir yolu vardır. Merkez bankasının piyasaya bir miktar para salması veya borçlanmadır.
ABD tarafından ( Dolar miktarının % 25'i altın olarak ayırma ilkesi ) yani Bretton / Wood anlaşması iptal edilince , her ülke kendi ekonomisindeki para miktarını kendi elindeki dolar ve altın rezervine göre , hatta öyleki ; ( buna bile uyma zorunluluğu ) olmadan belirlemeyi tercih etmiştir.
İktidarlar merkez bankalarındaki uluslararası rezervlerine güvenerek , iç - dış borçlanmalara gitmiş , buda mal ve hizmet artmaksızın bunların eko- nomide ki karşılığı olan para hacmini artırmıştır.
Üretim olmayan bir toplumda , arz ve talebin dengeye gelmesi , biraz yukarıda gerçekleşmektedir. Bu da yapısal ( strüktürel )bir enflasyon anlamına gelmektedir.
Piyasaya ,karşılıksız para salmak , bir miktar enflasyon demek olacaktır. Toplumda , üretimi arttırmadan böyle bir yol denemek , bizim toplum olarak daha önce çok iyi bildiğimiz bir yöntemdir.
Demokratikleşmenin sürdüğü ve demokratik kurumların yeni olduğu toplumlarda arz ve talebin yukarıda dengeye gelmesi oldukça normal bir konudur.
Ancak; şu an içinde bulunduğumuz durum , toplumun pek bildiği bir durum değildir.
Bu durum çok sürerse , korkarım , ekonomide çok zor anlar yaşanabilir.
Herkese sevgi ve selamlarımla ...