1988 -89 Yıllarıydı , liseden yeni me'zun olmuş ,Suudi Arabistan'a , Medine İslam Üniversitesine , İmtihana gidiyordum. Otobüsümüz Habur'da durmuş , Irak'a geçmek için sabahı bekliyorduk.
Otobüsün buğulanmış camından dışarı baktığımda , ışıkları yanan bir benzin istasyonun yazıhanesinin karşısında olduğumu anladım. Otobüsten inen diğer yolcularla birlikte , benzin istasyonun yazıhanesinde bulunan şahsa bir merhaba demek istedim. İçeriye girdik ve selam verdik. Aleykum selam diye cevap veren genç adam , bizim Samsun'dan geldiğimizi öğrenince , Devletimize ve Milletimizin sahip olduğu yüce değerlere sövmeye başladı.
Farkında olmadan sınırımı geçtik , Zaho'da mıyız ? acaba..! diye düşünmeye başladım.
Küfürlere daha fazla tahammül edemeyeceğim için , dışarı çıkmak zorunda kaldım. O zamana kadar , kürtleri , Türkiye'nin güney doğusunda oturan Türkler olarak biliyordum. Öyle olmadığını , o gün anladım...
Delikanlı , kürt sorunu diye bir şeyden bahsediyordu. Düşündüm... Benim aklımda , kalbimde ve ruhumda böyle bir sorun bulamadım. Öyle ki , bu bölgeden evli akrabalarım olduğunu hatırladım. Ancak , onlardada böyle bir sorun olduğunu anımsayamadım. Anladım ki , bu sorun bu şahsın tığniyetinde idi . zira bu bölge ve halkı, benim için ( Şanlı ) Urfa , ( Gazi ) Antep ve ( Kahraman ) Maraştı.Yani ; Sorun bizde değildi...
Göstermelik ( soruna !) Bürüksel'den isim konuluyor , genç delikanlı ise bu ismi kardeşliğimize tükürürcesine , yüzümüze çirkin bir şekilde teleffuz ediyordu. Bir çocuğa babasının dışında birileri , ancak nesebi gayri sahih olursa isim koyabilir ve sahip çıktığını iddia edebilirdi.
Aradan bir ay gibi bir müddet geçmişti. Bu sefer , Suudi Arabistan'ın Ar'ar sınır kapısından , Irak'a girmiş , Türkiye'ye doğru seyrediyorduk. Musul'a vardık. Yolun sağ ve sol tarafı para militer diye isimlendirilen silahlı grublarla doluydu.
Zaho yakınlarında , otobüsümüzün arkasından gelen ve üzerinde makinalı tüfek bulunan bir cip , bize kasden vurup uzaklaştı. Şoför , otobüsü durdurdu. Ancak , şahıs üzerinde ağır makinalı bulunan aracı ( cipi ) ile kaçtı ve uzaklaştı.
Biz ise , zaho sınır kapısına varmıştık ki , tam o sırada , Habura geçmek isterken ,aracı ile bize vurup kaçan Peşmerge , Irak Ünüformalı sınır polisine gelip , otobüsün şöförü ile bizi şikayet ediyor, Irak'tan çıkmamıza engel olmaya çalışıyordu.
Aracımızın Plakasına bile tahammülleri yoktu.
Irak polisi ile kürtçe ve Arapça konuşan şahıs , ben kendisi ile Arapça konuşmak isteyince , beni dinlemiyor ve ben arapça bilmem diyordu.
Bu olay sırasında, Chovrelet bir araca bindirilen otobüs şoförümüzle birlikte Zaho'ya götürülmek isteniyorduk.
Otobüs şoförü şoke olmuş bir halde , söylenenleri harfiyyen yerine getiriyordu. Genç ve hatta çocuk yaşta olamama rağmen , cerayan eden olayı tahlil etmiş ve otobüs şoförüne ; ' ağabey , ne istiyorlarsa ver gidelim . Zaho'ya gidersek , bunlar bize kötü davranır.' diyordum.
Şoför ,istedikleri 1000 doları kendilerine takdim etti.
Bu esnada gözüme 100 m ilerde Habur sınır köprüsünün gönderinde dalgalanan Ay Yıldızlı bayrağımız ilişti. Bu yüz metre , hayatımın en uzun mesafesi idi.
Nedir bayrak , nedir ?
Bir su mu , bir kuş mu ?
Nedir bayrak , Nedir ?
İniş mi , yokuş mu ? diye mırıldanmaya başladım.
Rahmetli Üstad N. Fazıl Kısakürek'in bir şiirini özlemle , bayrağımıza uyarlıyordum.
Arif Nihat Asya gibi , 'Gölgende ,bana da yer ver..! ' demek istedim.
Onun gölgesinde olmak , adeta cennette bulunmak gibiydi.En büyük korkum , onun gölgesinin dışında ve onsuz ölmekti.Çünkü ; O. Tevhidin sembolü , saf bir imandı.
Bugün şanlı bayrağımıza dil uzatan kanı bozuklar , o gün 'kürt prıblemi 'diye bir şeyden bahsediyorlardı.
Ancak ; bu problem 'Ne Mutlu Türk'üm ' diyebilen Türk çocuğunda yoktu. Bu problem , bir türlü ' Ben Türk'üm ' diyemeyen , ıkınıp - sıkınıp kendilerine isim / kimlik ve kişilik arayışında olanlar için vardı.
Çözüm tekti ve belliydi . Ya kürt Problemi diye bize dışardan dayatılan tezi kabul edip , Hakkari ve Diyarbar'ı vereceksin.
Heyhat ..! Bu kimsenin haddi değil..!
Yada , 'Ne Mutlu Türk'üm ' anlaşı ile , Kerkük bizim deyip Himrin dağına kadar ineceksin...
Kürt kartını , bize gösterenlere , Misak-ı Milli diyeceksin..!
Herkese Selam ve Sevgilerle ...