Aşk acısı çekip , çaresiz kaldın mı ?
Ey hüznü veren, eğer bu şekilde bir acı sende çektiysen, bana böyle bir hüzün verme!
Farz et ki … ben seni yıllardır seviyorum. ( Zekiyye Uteybi )
Nehir Neden Sustu …!
Zekeriyya Ta’mir , bir hikayesinde böyle sormuştu.
Ahh Halep…! Şimdi yangın yeri gibisin..!
Cayır cayır yanıyorsun … bizide yakıyorsun...!
Bir zamanlar canım sıkılınca sürekli gittiğim , muhakkak görülmesi gereken bir tarihti, Halep..!
Halep Universitesi , Öğrenci İşleri Müdürlüğünde görevli İbtisam Harputlu Hanımefendi ve annesi Emine Harputlu teyze Halebe gittiğimde , muhakkak uğradığım dostlarımdı.
Halep Kalesinde , ramazan akaşamları icra edilen müzik ve beraberinde açılan iftar, insana lahuti bir hoşnutluk verirdi.
Haleb’te bulunan Emevi Camii adeta içinde bir hazine barındırmaktaydı. Zekerriyya ( A.S. ) bu camii içinde medfundu.
‘ Sen Meryem’i baştan çıkardın . Onun hamile kalmasına sebeb oldun. Zina yaptın.’ Diyerek zalim bir topluluk , onun üstüne yürüdü. H.z. Zekeriyya , böyle bir şey yapmadığını anlattıysada ,nafile…
H.z. Zekeriyya , laftan anlamayan bir kavim tarafından şehid edildi.
Mezarı Halepteki Emevi camiindedir.
Oğlu H.z. Yahya ise , İsrail oğulları tarafından Şam’da başı kesilerek kuyunun içine atıldı. Onun ise kabri, Şamdaki Emevi camiindedir.
Bir akşam namazı vakti , Emevi Camiinin heybetli tarihi kapısı önünde , gözleri ama , ancak; kalbi semaya doğru açık bir amca, Yusuf suresini okuyordu.
Oturdum , bir müddet okunan Kur’an’dan nasibime düşeni dinledim.
Halepte , Emevi camii’nin hemen yanı başında bulunan küçük kapalı çarşı , bir Osmanlı eseriydi. Okunan Kur’an eşliğinde , gözlerimle çarşı girişini aradım.
Bu yolculuktan yıllar sonra , Esed güçlerinin Osmanlı çarşısını geçen sene yıktığını öğrendim.
Herzaman kaldığım otele dönerken , Ermenilere ait Tarihi Baron Otelinin sonunda, sola dönünce 150 metre ilerde , sağdaki Mevlevi Camii , Haleb’te Osmanlının son ayak izleriydi.
Baron Oteli , Atatürk ve rahmetli İsmet İnönünün bilikte sohbet ettikleri ve bizim izlerimizi taşıyan yerlerdi.
Osmanlı , 1. Dünya şavası sırasında karargah binasını , Haleb zarar görmesin diye şehrin dışına kurmuştu.
Arab edebiyatının önemli isimleri zihnimden sür’atlice geçiyordu.
Arap edebiyatında modern anlamda ilk gelişme Napolyo’nun Mısır’ı igali ile başlamıştı. Bu anlamda , ilk adımlar Mısır , Irak ,Suriye ve Lübnanda atılmıştı.
Sonrasında ise Arap yazarların göç , kimlik vs. gibi konularda ülke dışında önemli başarılara imza atmaları , Arap ülkelerinde modern batı formunda ve anlamında edebiyatın gelişmesine sebeb olmuştu.
1884 / 1914 yılları arasında Mısırda çıkan bir çok dergi ve gazetede tarihi ve sosyal içerikli roman yayınlanmış , ancak ; bu çalışmalar entelektüel anlamda pek kimsenin dikkatini çekmemişti.1870 yılında Selim El Bustani isimli , Lübnanlı ve Suryani asıllı edebiyatçı , El Cinan adlı dergide tarihi roman yayınlamıştı.
Mısırlı Corci Zeydan’ın 1891 / 1914 tarihleri arasında yayınladığı, Arap ve İslam tarihini konu alan 22 adet romanı modern anlamda, ilk roman sayılmaktaydı.
Corci Zeydan ve Selim El Bustani ile başlayan bu edebiyat hareketi Abdulhamid El Cude Es sahhar, Muhammed said El Uryan ve Mustafa Lutfi Menfuluti , Necip Mahfuz’a kadar varmıştı.
Mısır’da başlangıçta roman siyasal fikirleri ifade etmenin bir aracı olarak görüldü. Kadının özgürleşmesi ve toplumda etkin rol alması istendi. Gelenekselleşmiş ahlak anlayışına eleştiri getirildi. Lubnan’da Cibran Halil Cibran ,kadın ile ile ilgili romanlar ve yazılar kaleme aldı.
Modern anlamda Arap Romanı , Mısırlı Muhammed Hüseyin Heykel’in ‘ Zeynep ‘adlı romanı ile başlamıştı. Toplumsal baskılardan çekindiği için , Muhammed Hüseyin Heykel ‘ Zeynep ‘ isimli romanını ilk kez Mısri Fellah adıyla yayınlamıştı.
1929 ‘da Taha Hüseyi’in kaleme aldığı otobiyoğrafi niteliğinde olan El Eyyam adlı eseri, roman yazmak isteyen bir kısım entelektüellerin dikkatini çekti.
1988 Yılında Necip Mahfuz Nobel edebiyat ödülünü aldı.
Suriyeli Halim Berekat , Batıdaki roman birikiminin bu coğrafyaya aktırımında öncülük yaptı.
Artık bu coğrfyadan Leyla Ba’labekki , Leyla useyran , Suudi Arabistanlı Abdurrahman Munif gibi yazarlar çıkmaktaydı.
Suriyeli Zekekiyya Ta’mir bu coğrafyanın bazı isimlerinden biriydi . Zekeriyya Ta’mir 1931 yılında Şam’da dünyaya geldi. 1944 te tahsiline ara vermek zorunda kaldı. Küçük bir atolyede demirci olarak çalışmaya başladı. Bu arada 1958 yılında , kısa hikayeler yazmaya başladı.1968 yılından itibaren ise çocuklar için yazdı. Hikayeleri İngilizceye , Fransızcaya , İspanyolcaya , Bulgarcaya ,Rusçaya ,Almancaya tercüme edildi.
Onun kaleme aldığı ‘ Mavi Kısrak’ , ‘Nehir neden Sustu ‘ isimli hikayeleri , önemli mesajlar içermekteydi.
Zekeriyya Ta’mir , kaleme aldığı bir hikayede ‘ Nehir Neden Sustu ‘ diye soruyordu.
Nehrin değil ama , Esad’ın vicdanın sustuğu bir gerçekti ...evet ...! Susan vicdanlardı…
Çünkü ; Halep’te , çocuklar ağlıyordu…
Günlerdir , Zekeriyya tamir’in kendileri için hikaye kaleme aldığı küçük çocuklar susturuluyordu.
Aynen , Hama’da Halid Bin Velid Hazretlerinin medfun olduğu camiin minaresinde okunan ezanın susturulması gibi.
Herkese sevgi ve selamlarımla…
Not : Rus Büyükelçisinin bir terörist saldırı neticesinde öldürülmesini kınıyorum. Bu İslamın edeb ve terbiye anlayışı ile bağdaşmaz. Bu gibi davranışlar , ülkemize ve milli birliğimize zarar verir. İslam , insanı yaşatmak için gelmiş bir dindir. Öldürmek için değil. Rus Büyükelçisinin sebebsiz yere öldürülmesi , Halepte günahsız çoçukların öldürülmesi gibi bir şeydir. İslamın adını bu tür terör hadiselerine bulaştıranlara yazıklar olsun… Allah , ülkemizin yar ve yardımcısı olsun.
- Arap Dil Günü , kardeş ve dost Arap ülkelerine hayırlı olsun.